“Islak imza” makinalarının teknolojisi 150 yıl öncesine dayanıyor.
Amerika’da "Autopen, Ghost Writer (Hayalet Yazıcı)" gibi adlar altında pazarlanan makinalar yıllardır satılıyor. Her ihtiyaca uygun, portatiften, otomatik beslemeli büyük modele kadar çok sayıda model, 1000 dolardan başlayan fiyatlar ile bulunabiliyor.
İmza makinaları ile ilgili tanıtımlarda, “Makinalarımızın attıkları imzalar gerçektir ve gerçek görünür. Ekipmanımız imza attığınız dolmakalemi kullanır.” deniliyor. Ayrıca yalnızca imza atmadıkları, aynı zamanda istediğiniz bir meteryalin üzerine cümleler de yazılabileceği belirtiliyor. En önemlisi makina satışını yapan firmanın müşterilerinin isimlerini gizli tutacağı belirtiliyor.
Amerika’da "Autopen, Ghost Writer (Hayalet Yazıcı)" gibi adlar altında pazarlanan makinalar yıllardır satılıyor. Her ihtiyaca uygun, portatiften, otomatik beslemeli büyük modele kadar çok sayıda model, 1000 dolardan başlayan fiyatlar ile bulunabiliyor.
İmza makinaları ile ilgili tanıtımlarda, “Makinalarımızın attıkları imzalar gerçektir ve gerçek görünür. Ekipmanımız imza attığınız dolmakalemi kullanır.” deniliyor. Ayrıca yalnızca imza atmadıkları, aynı zamanda istediğiniz bir meteryalin üzerine cümleler de yazılabileceği belirtiliyor. En önemlisi makina satışını yapan firmanın müşterilerinin isimlerini gizli tutacağı belirtiliyor.
İmza makinasının tarihi öncelere dayanıyor ancak Türkiye’nin makina ile tanışması Türk Askerine, gazetecilere, bilim adamlarına, siyasilere kumpas kurulan davalar (Balyoz, Ergenekon, Askeri Casusluk..vb.) ile oldu. İmza makinasının tartışıldığı ilk dava ise Albay Dursun Çiçek’in tutsak edildiği, kamuoyuna ‘Islak İmza Davası’ olarak servis edilen dava…
Yıl 2010. Davanın ilk savunmasını, Çiçek’in imzasını bire bir duruşma salonunda atarak yaptık. O dönem henüz Mahkeme Başkanı Köksal Şengül tasfiye edilmemiş. Aksi halde, bu savunmaya çoktan itiraz eden ve engelleyen bir ‘heyet’ ile karşılaşmamak neredeyse imkansız. Mahkemenin savcısı ve mübaşirinin imzası beş dakikalık kısa bir hazırlık ile birebir atıldı. Bir imzanın nasıl taklit edilebileceği teknolojik olarak gelişmemiş olan bir makina ile dahi gösterildi. Ancak mahkeme, imzayı incelettirilmemekte kararlıydı.
Özel yetkili, hukuk dışı yargılamaların ortak noktası, tüm bu davalarda bilirkişi raporu almaktan mahkeme üyelerinin kaçınmasıydı. En basit yargılmalarda dahi alınan bu rapor neden insanların müebbet hapis cezaları ile yargılandığı, böylesi ciddi iddiaların olduğu bir davada alınmaz sorusunu duyar gibiyim. Cevabı basit. Özel yetkili mahkemenin yargılama adı ile yapmak istediği, gerçeklerin üstünü örtmek ve ilk günden sonun belli olduğu bir hukuk cinayetine ortak olmaktı.
Zamanla özel yetkililerin yaptıkları, alınan raporlar ile netlik kazanıyor. En son Balyoz Davası olarak bilinen davanın yeniden yargılamasının yapıldığı Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Balyoz Davası delilleri olan 11 ve 17 numaralı CD'lerin üzerlerindeki el yazılarının sahte olduğu raporlandı. Bilirkişi incelemesi sonucu CD'ler üzerindeki 'Or.K.na' ve 'K.özel' yazılarının iddia edildiği gibi eski 1. Ordu Harekat Başkanı Tuğgeneral Süha Tanyeri'ye ait olmadığı, imza makinası tekniği kullanılarak kopyalanarak yazıldığı belirtildi.
Yeniden yargılama ile alınan raporların da etkisi ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Balyoz davasında, sanıkların tutuklanmasına neden olan bilimsel gerçeklerden uzak olarak hazırlanan TÜBİTAK raporunda imzası bulunan üç kişi hakkında ‘bilirkişi görevini kötüye kullanmak’ suçundan dava açtı. Balyoz Davası mağdurları olarak müdahil olmak üzere dilekçeleri verildi. İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek davanın ilk duruşması 8 Temmuz’da.
Sıra "İrtica İle Mücadele Planı" adı ile tanıtılan yazı altındaki imzanın incelettirilmesinde ve bilimsel gerçeklere aykırı rapora imza atanlar hakkında işlem yapılmasında. Dava sürecinde, tarafımızdan bilimsel mütalaa kapsamında, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nde Y.Doç.Dr. Jale Bafra ve E.1.Sınıf Emniyet Müdürü Kriminalistik, Belge İnceleme Uzmanı Yalçın Çakıcı’dan alınan raporlar ile imzanın Çiçek’e ait olmadığı, taklit edildiğine ilişkin tespitler mahkemeye sunuldu. Ve fakat buna rağmen ıslak olduğu söylenen imzanın incelenmesi mahkeme tarafından yine engellendi.
Makina ile bir imzanın atılıp atılmadığının tespiti ise mümkün. Uzman kişiler tarafından yapılacak incelemede mürekkep yoğunluğunun imza hatlarındaki aynılığı (monotonluk), makina ile yapılan imza sahteciliğinin en önemli bulgusu. (Bkz. Üzüm, Ali Rıza, İnkar Kastıyla Hareket Edilerek Atılan İmzalarda İmzayı Atan Kişinin Belirlenmesi, İ.Ü. Adli Tıp Enstitüsü Yayınlanmış Doktora Tezi, İstanbul 2005:37) Öte Yandan elle yapılan taklitlerde imza donuk ve cansız. (Dr. Jale Bafra- Dursun Çiçek imza inceleme raporu)
Makina ile bir imzanın atılıp atılmadığının tespiti ise mümkün. Uzman kişiler tarafından yapılacak incelemede mürekkep yoğunluğunun imza hatlarındaki aynılığı (monotonluk), makina ile yapılan imza sahteciliğinin en önemli bulgusu. (Bkz. Üzüm, Ali Rıza, İnkar Kastıyla Hareket Edilerek Atılan İmzalarda İmzayı Atan Kişinin Belirlenmesi, İ.Ü. Adli Tıp Enstitüsü Yayınlanmış Doktora Tezi, İstanbul 2005:37) Öte Yandan elle yapılan taklitlerde imza donuk ve cansız. (Dr. Jale Bafra- Dursun Çiçek imza inceleme raporu)
Yine geçtiğimiz günlerde Aydınlık Gazetesi haberi ile Dursun Çiçek’e ait olduğu iddia edilen belge ile, sahte olduğu raporlanan 11 ve 17 No’lu CD’lerin üzerinde bulunan ve emekli Tümgeneral Süha Tanyeri’ye ait olduğu öne sürülen “K.özel” ve “Or.K.na” yazılarının taklidini sağlayan “ıslak imza-yazı makinesi” alınma talimatının bir Emniyet Müdürü tarafından verildiği belirtildi.
Bu kumpası kimlerin nasıl kurduğunun ortaya çıkmasına ilişkin mücadelemiz devam ediyor. Soruşturmaların takipçisiyiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
https://twitter.com/irem_cicek