RANT ve YOLSUZLUK EKONOMİSİ

Türkiye ekonomisi ne klasik, ne neoklasik ne sosyalist ne de kalkınmacı bir ekonomi modeli izliyor. Bizim ekonomimiz gereksiz tüketen, spekülatif kazançlara ve ranta dayanan ve rant ekonomisi yaratırken yolsuzluklara neden olan bir ekonomi.

GEREKSİZ ve LÜKS TÜKETİM

İhtiyaç ve olanaklar üstünde tüketim olarak adlandırabileceğimiz gereksiz veya gösteriş tüketimi kişilerin yaşam standartlarını gerçek gelir düzeyini dikkate almadan yüksek göstermek için borçlanarak mal ve hizmet almaları olarak tanımlayabiliriz.

Örnekler verirsek;

Bireyler için;

1-Taksitle veya kredi kartı kullanarak pahalı cep telefonu almak ve sık sık değiştirmek.

2-Borçlanarak yurt dışı seyahatleri yapmak. Yurt dışından valizleri gereksiz eşyalarla doldurmak ve ondan sonra onları kullanmamak.

3-İyi kötü ayağını yerden kesen otomobili taşıt kredisi ile 2-3 yılda bir değiştirmek.

4-Alınan malları hoyratça kullanarak çabuk tükenmesi ve yıpranmasına neden olmak. Yani tutumlu olmamak.

Özel kurumlar için;

1-Gereksiz taşıt, araç gerece sahip olmak.

2-İlerisini düşünmeden yapılan gereksiz giderler. Yani Vehbi Koç gibi tutumlu olmamak.

2-Patronların kredi ile saltanat sürmeleri.

Kamu kurumları için;

1-Gereksiz yatırımlara girmek.

2-Her müdürün altına makam aracı almak.

3-Son yıllarda yaşadığımız lale devri harcamaları.

SPEKÜLATİF FAALİYETLER

Bireyler ve kuruluşlar emin adımlarla para kazanmak ve ticari faaliyet göstermeye sabır göstermeyip kısa yoldan ve hızlı biçimde para kazanma yollarını seçerler. Bunun yolu spekülatif kazanç sağlayan faaliyetler yapmaktır.

Örnek verelim:

1-Borçlanarak borsada oyun oynamak.

2-Forex piyasalarına girmek.

3-Kripto paralara yatırım yapmak.

4-Yüzde yüz kredi ile inşaat yapmak. Taşınmazların yüksek değerden satılacağına inanarak risk almak.

RANT EKONOMİSİ

Türkiye tek kelime ile rant yaratmaya elverişli ve rantın adil dağıtılmayıp belli kesimlerin almasını sağlayan bir ekonomi.

Ülkemizde arsa rantı en önemli kazançtır. TOKİ konut alanları, köprü ve geçit bölgeleri, Kanal İstanbul gibi çevresini ihya edecek devasa projeler; bu yatırımların nerede ve nasıl yapılacağını önceden duyan, öğrenenler için büyük rant yaratmaktadır. Bu rantı yaratan hükümettir. Çünkü bu tür yatırımlara karar veren ilgili bakanlıklardır.

Belediyeler de rant kazançlarına olanak sağlayan en önemli birimlerdir. Arazilerin imara açılması, imar planlarında değişiklikler, plan notlarına eklenecek bazı avantajlar, emsal artışları. Yapılan kaçak yapıları görmezden gelme. Belediye hizmetlerini taşeronlara verirken haksız kazançlara neden olma. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

YOLSUZLUK EKONOMİSİ

Yolsuzluk özellikle kamu kurum, kuruluş ve belediye faaliyetleri sonucunda doğar.

1-Mal ve hizmet alımı ihalelerde kayırma ve kayrılan kişinin, yerli ve yabancı şirketlerin zenginleşmesini sağlamak. Bunu yaparken de kazançtan pay almak.

2-Devlet bankalarında kredi alınmasına aracılık etme. Bu krediyi çıkaran ve çıkartanların komisyon almaları.

3-Olmayacak işleri oldurma ve rüşvet alma.

4-Haklı olanların işlerini geciktirerek ve illallah dedirterek ve sonra rüşvet karşılığı işi sonuçlandırma.

BUNLARA YOL AÇAN NEDENLER

Böyle bir ekonomiye sahip olduğumuz için üzülmemek mümkün değil. Başkalarının parası ile saltanat sürmenin bir gün ülkeyi tehlikeye atacağının farkında olmamak daha büyük aymazlık. Peki, bu duruma bizi neler getirdi? Sayalım:

1-Üretim odaklı bir kalkınma modeli seçmememiz.

2-Dürüstçe yapılmış planlarımızın olmaması.

3-Medyanın siyaseten tek renkli olması. Tüketime ve borçlanmaya teşvik edici bir işlev görmesi.

4-Cumhurbaşkanlığı Hükmet sistemi ve ülkenin yönetiminde parti başkanlarının etkili olması. Yani ülkemizde parti oligarşisi olması. Demokrasimizin oturmamış olması.

5-Hukuk sistemimizin rant ve yolsuzlukları önleyici bir yapıya ve güvene kavuşmamış olması.

6-Denetim sisteminin tamamen ortadan kaldırılması. Nerden buldun sorusunu soracak adil bir vergi sistemimizin olmaması.

7-Çarpık kentleşmenin doğurduğu saldırgan talebin yol açtığı başıboşluk

8-Eğitim ve kültür eksikliği. Tüketim ve tasarruf bilincini verecek eğitimin kaybolması.

9-Toplumsal vicdanımızın azalması

SONUÇ

Bütün bu tespitlerimiz aslında çözümleri de içinde barındırıyor. Bunların gerçekleşmesi ancak ve ancak toplumsal bir uyanış (deprem) ile sağlanacak bir demokratik devrimle olabilir.

https://twitter.com/MPamukoglu
https://www.facebook.com/mustafa.pamukoglu.90