Zor bir durumun üstesinden gelmek ve bir seçim yapmanız gerektiği anlarda düşündüğünüz tek seçeneğe teslim olmayın. Her zaman alternatif bir çıkış yolu vardır.
BİZE NE OLDU?
Her birimiz bu dünyaya bomboş bir sayfa olarak geliyoruz diyoruz, bir daha düşünelim. Mark Wolynn'ın "Seninle Başlamadı" kitabında anlattığı gibi bir kız bebek anne karnındayken, 1. ayın sonunda, yaklaşık 1000-2000 öncü yumurta hücresi karın boşluğundaki yapım yeri olan genital katlantıdan asıl yerleri olan yumurtalıklara göç eder. Yani annenanneniz, annenize hamile iken siz zaten anneannenizin içindeydiniz. 3 nesil iç içe idi. Anneanneniz her ne yaşadıysa olana bitene şahit oldunuz. Annenizin doğumuna büyümesine ve yaşadığı her travmaya siz de uğradınız. Anneniz ve babanız aşık olduklarında siz annenizin yumurtalıklarında bir yumurta olarak her duyguyu hissettiniz ve bir sevgi ürünü olarak dünyaya geldiniz.
Hiç bebek gözünden dünyaya bakmayı denediniz mi? Annenizin karnında, etrafı çevrili korunaklı ve sıcacık bir karanlıktan bir doğumhaneye çıkan bir bebek ne hisseder hiç düşündünüz mü? Ameliyathanenin o kocaman projektörleri ile göz kapaklarının ardından bile hissedilebilecek muazzam bir aydınlığa çıkıp, sıcacık bir bedenden buz gibi bir hastane odasına girdiğinizde ilk şaplağı yediğinizde ne hissettiniz acaba.. Dünya ile ilgili nasıl bir bilgiye kani oldunuz? O minicik kalbiniz hızla çarparken aldığınız ilk nefes sayesinde bu hayatı yaşadığınızın farkında mısınız? Hala almaya devam ettiğiniz nefesiniz bittiği anda yaşam dediğimiz bu harika oyun sona erecek. Ancak hayat devam edecek..
Sonsuz anlar toplamına zam-an diyoruz. Bu anların içerisinden bazılarını hayatımız dediğimiz zihnimizdeki hikaye panomuzda sabitliyor ve unutmamak için tekrar tekrar hatırlıyoruz. Başımıza bir daha gelecek olursa unutmayalım diye.. İnsan neyi unutmak istemez gerçekten; evde duvarlarımızda hangi fotoğraflar var? Güzel günlerimiz mi?, büyük kayıplarımız mı? Ölen babamızı unutacağımızı sanarak mı asıyoruz duvarımıza resmini, resim orada olmasa anmayacak mıyız? Evlilik fotolarımız evli olduğumuzu unutmayalım diye mi var duvarda? Şimdi tekrar düşünelim bu anılara sıkı sıkı yapışmamız neden? Oysa insan o panoya her geldiğinde o an içine tekrar girer ve tekrar tekrar kendine bu anı yaşatarak aşmaya çalışır. İşte nefes o panodan bu anıyı söküp atar ve bizi özgür kılar. İhtiyacımız olan şey panonun önünde bir ömür yas tutmak değildir. İhtiyacımız olan şey panodaki anları yaşadığımızı kabul edip yolumuza devam etmektir. Bu yolculukta bazı yaralar edindim, izleri de duruyor ve o yaralar beni ben yaptı. Günlerin gecelerin her şeyin geçtiğini fark edip sonsuz anlar içerisinde her şeyin geçeceğini fark etmektir yaşamak.
Yüzlerce yıl önce bir kasabada, küçük bir işletme sahibinin bir tefeciye yüklü miktarda borcu vardı. Tefeci çok yaşlı ve itici görünümü olan bir adamdı. Kadere bakın ki, bu çirkin görünüşlü tefeci alacaklı olduğu işletme sahibinin kızından hoşlanıyordu.
Tefeci işletme sahibine, kızıyla evlenme karşılığında borcunu tamamen silecek bir anlaşma teklif etmeye karar verdi. Söylemeye gerek yok, bu teklif işletme sahibinin tiksinti dolu bir bakışıyla karşılandı. Ancak çaresiz kalan işletme sahibi nefret etse de tefecinin bu teklifini kabul etti. Bunun üzerine tefeci, bir torbaya biri beyaz biri siyah iki çakıl taşı koyacağını söyledi. Kızın daha sonra torbaya uzanması ve iki taştan birini alması gerekecekti. Kızın çektiği taş siyah çıkarsa borç silinecek, ama tefeci de kızla evlenecekti. Taş beyaz çıkarsa, borç silinecek ama kız tefeciyle evlenmek zorunda kalmayacaktı.
İşletme sahibinin bahçesinde, tefeci yerden iki çakıl taşı aldı. Ancak hile yapıyordu. Siyah çıkmasını garantilemek için hızla iki çakıl taşını da siyah olarak aldı. Onları alırken işletme sahibinin kızı tefecinin bu hilesini, yani iki siyah çakıl taşı aldığını, beyaz taş almadığını ve ikisini de torbaya koyduğunu fark etti. Daha sonra tefeci kızdan çantaya uzanmasını ve bir tane seçmesini istedi.
Kızın ne yapabileceği konusunda doğal olarak üç seçeneği vardı:
*Çantadan bir çakıl taşı almayı reddedecekti.
*Her iki çakıl taşını da çantadan çıkarıp, tefeciyi hile yaptığı için ifşa edecekti.
*Siyah olduğunu bile bile çantadan bir çakıl taşı alıp, babasının özgürlüğü için kendini feda edecekti.
Kız torbadan bir çakıl taşı çıkardı ve bakmadan önce ‘yanlışlıkla’ diye diğer çakılların ortasına düşürdü. Tefeciye dedi ki; “Ah, ne kadar beceriksizim. Neyse ki, kalanın rengine bakarak düşürdüğüm taşın hangi renkte olduğunu anlarız.”
Torbada kalan çakılın siyah olduğu belliydi; tefeci yalanı açığa çıkmaması için kızın düşürdüğü çakılın beyaz olduğunu kabul etmek zorunda kaldığı gibi, kızın babasının borcunu da silmek zorunda kaldı.
Hikayeden çıkarılacak ders:
Zor bir durumun üstesinden gelmek ve bir seçim yapmanız gerektiği anlarda düşündüğünüz tek seçeneğe teslim olmayın. Her zaman alternatif bir çıkış yolu vardır.