SEVMEK ve ÖTESİ…

Ülkeyi sevmek; Yalnızca ırmağının akışına ölmekle olmuyor! O ülkenin deresini, yeşilini, ormanını, ağacını, insanını, sanatçısını, kadınını, çocuğunu sevmekle oluyor…

Ülkeyi sevmek; Seçimlere az kala adet olduğu üzere siyaset alanını tehdit algısıyla kutsal mağduriyete çevirerek, kültürel iklimden medet umarak, halkın yarısını hor görerek, dışlayarak, kin duyarak ortamı germekle olmuyor…

Ülkesini sevmek; Sözcü’den Soner Yalçın’ın; “Seçim sandığının gözü çıksın, ülkeyi paramparça etti” sözünü haksız çıkarırcasına, halkı saracak, kucaklayacak, kavrayacak sözleri dolaşıma sokmakla oluyor…

Ülke insanını sevmek; Dudaklarındaki tedirgin gülüş, gözlerindeki hüzün, yüreklerindeki kaygı, yanaklarından aşağı inen kahır gözyaşları iyice artan kadınların önü alınamayan ve bu gidişle alınamayacak olan cinayetlerine dur demekle oluyor.

Ülkesini sevmek; Elmasın, pırlantanın, mücevherin vergisi sıfırken e.gazete, e.kitap, e.dergi, kırtasiye ve okul malzemelerinde KDV oranını yüzde 18’e çıkarmakla olmuyor. (Olunca da şu oluyor! Halkın ihtiyaç listesinde kitap kendine ancak 235. sırada yer bulabiliyor)

Ülke insanını sevmek; Önüne gelene bağırıp çağırmakla, parmak sallamakla, ültimatom yağdırmakla, hedef göstermekle olmuyor. Net, anlaşılır, tutarlı, mantıklı açıklamalarla, ülke ağır ateş altındayken ateşini düşürmekle oluyor...

Ülkesini düşünmek; 78 devlet, 18 vakıf, 96 eğitim fakültesinde okuyan ve sayıları 213 bini bulan öğretmen adaylarına umut vermekle oluyor. Hayatın olağan akışını, ya da son yıllarda yaşadığımız olağan dışı akışını uzaktan bakıp seyretmekle olmuyor... (Olunca da buna kargalar bile gülmüyor!)

Ülkesini sevmek; Aileden sorumlu bakanın 495 sorudan sadece 7’sine yanıt vermesiyle olmuyor. İş yaşamında ve eğitimde olmayan kadın oranının yüzde 33.7’ye dayanmasına kafa yormakla oluyor. Bu oranla Burkino Faso ve Fildişi sahiliyle aynı seviyede olduğumuz cinsiyet uçurumuna çare aramakla oluyor...

Ülkenin geleceğini düşünmek; Dünyanın geleceğine ayak uydurmakla, böyle bir derdi olmakla, bunun için de projesi, düşüncesi, planı, tasarısı, programı olmakla oluyor…

Ülkenin yarınlarını düşünmek; Halkı uygar dünyayla giriştiği yarıştan koparmamakla, bilimle arasındaki mesafeyi açmamakla oluyor. Bunun için aksamayan, şaşmayan yanılmayan formüllere inanmakla oluyor…

Ülkesini sevmek; Bu hafta neler oldu, neler öğrendik sorusuna katma değer sayılan olumlu yanıtlar vermekle oluyor…

Ülkeyi sevmek; İnsanların zihninde ideal bir toplum nasıl olur sorusuna yanıt aramakla, onu yerleştirmekle oluyor. Daha iyi bir dünya nasıl olur sorusuna yanıt vermekle oluyor...

Ülkeyi sevmek; Halkın büyük çoğunluğu AVM’lerde vakit geçiriyor diye sevinmekle, son 15 yılda ülke çapında AVM sayısını 14’den 411’e çıkararak övünmekle olmuyor. Sadece İstanbul’da çoğu boş ve kapanmak üzere olan 118 AVM yaparak, 50 milyar dolardan fazla para gömülerek şehir merkezlerini betona çevirmekle olmuyor…

Yeşili ve doğayı sevmek; Batının kent dışında taşıdığı alışveriş merkezlerini doğayı ve yeşili katlederek kentin göbeğine oturtmakla olmuyor. Her gün açıklanan ve adına yeni denilen projelerle 81 ile 81 millet bahçesi, 37 ile 35 cami, bi türlü hayata geçmeyen Taksim AKM ihalesi, gereksiz Kanal İstanbul projesi, şehir dışındaki devasa şehir hastaneleriyle koca ülkeyi beton yığını haline getiren ve hep aynı kişilere verilen, ardı arkası kesilmeyen ihalelerle olmuyor…

Sadece bunlar değil sıralamak istediklerim. Olay bu kadar basit de değil,  en azından anlatıldığı kadar değil. Ülkeyi sevmek sepette bekletilen suçlama paketlerini sık sık dolaşıma sokmak da değil. “Neden olmuyor, nasıl olacak?” diye soranlara geçerli yanıt şu olabilir mi? Ülke yönetmek zor zanaat bir! Toplumun gerçeği olarak sokağı görmek gerek iki! Öncelikle de güven ortamını yaratmak gerek üç!