SONRASI mı? KOCAMAN BİR SORU İŞARETİ…

Merkez medya, çok satışlı-az okurlu ana akım basın, yandaş kalemlerin umurunda olmasa da 80 milyonu yakından ilgilendiren pek konu ve sorun var önümüzde. Eğitimden adalete, özgürlükten demokrasiye, ekonomiden dinamitlenen toplumsal barışa, dış politikadan kadın cinayetlerine geçmişi mumla ararken tabi ki bazı konulara demir atmamız doğaldır.

Örneğin günlerdir eğitimle yatıp kalktığımız doğru, olup biteni sık sık paylaştığımız doğru, vaziyetin vahim olduğu daha da doğru! O halde yine ve yeniden sahaya inelim.

Eğitimde bugüne dek görülmedik, işitilmedik oranda durum karışık ve ortalık toz duman. Bir yandan TEOG’u kaldıranlar, diğer yandan TEOG’u övüyorlar! Bir yandan mikrofonu görüp açıklama yapanlar, diğer yandan birbirinden farklı şeyler söylüyorlar.

Bir yanda açık uçlu sorular olacak diyenler, diğer yanda her okul kendi sınavını yapacak diyenler var. Bunların tümü soru işaretidir. Bulanık suda balık avlamaktır, daha doğrusu ne yapacağını, nasıl yapacağını, ne zaman yapacağını bilmemektir. Velinin, öğrencinin, öğretmenin önüne bir çorba koyarak ne atarsam olur demektir. (Daha doğrusu ben ne atarsam o olur demektir!) Sonuç olarak yarattıkları bu belirsizlik ortamında ve ikliminde yorgun, bitkin, umutsuz, usanmış bir nesil yaratmaktır. (Ha bu arada amaç kul yetiştirmekse başarılı oldukları kesin ve ortadadır.)

Bundan sonrası ise kocaman bir soru işareti, ya da büyük bir ünlemdir (!) Kaliteli okul sayısını artırmak yerine, içlerini boşaltarak, sınav sistemiyle sık sık oynayarak yazık ettiğimiz de kendi evlatlarımız ve ülkemizin geleceğidir...

Eğitimde tablo bu iken diğerleri nasıl derseniz? Açıklamaya çalışırız…

Başbakan iş adamlarına ekonomi uçmak üzere diyor. Başbakana ve açıklamalarına göre; Avrupa’nın 2 katı büyümüşüz! Dünyanın en büyük 13. ekonomisi olmuşuz! Bu alanda İspanya’yı geçmişiz! Havacılık sektöründe dünyanın eh büyük 11. ülkesiymişiz! (daha geçenlerde Sabiha Gökçen hava limanında bin kişi uçağı kaçırdı!) Alt yapıda 13. sıradaymışız! 20123 yılında kişi başına düşen milli gelir 25 bin dolar olacakmış! (bence başbakan hayalperest ve romantik biri, keşke pembe dizi yazsa!)

Başbakanın pembe değil, pespembe bir resim çizdiği ülkemizde vergiler halkı yere sermiş, dünyada yaşanılası 140 şehir içinde tek bir şehrimiz yokmuş, bu sıralamaya göre; Melbourne en yaşanılası şehir seçilip, Viyana ve Kanada ilk sıralarda yer alırken, insanlar birbirine artık daha çok; “Sakın Türkiye’ye gitme, orası çok tehlikeli” demeye başlamış. Şimdi hal ve gidiş böyle iken anlamadığım bir şey var! Bu batı bizi niye kıskanır ki? Daha doğrusu kıskanır mı?

Bazı liderler ve ekipleri batılılara; “Gelmeyelim oraya, kırmayalım kafanızı” şeklinde efelenirken bu batının bizden korktuğu kesin de! Kıskanmasını anlamak bayağı zor…