TÜYAP!

“Bugün ne yazsam?” diye kıvranan batılı meslektaşlarımız kıvrana dursun! Biz şanslıyız doğrusu! Farkımız şu; onlar “ne yazsam” diye kıvranırken, biz “hangisini yazsam, ya da hangisine değinsem” diye sancı çekiyoruz. Yaşasın konu cenneti memleketim ve durmadan gündemi değiştirenlerim benim…

Şimdi oturup bilgisayarın başına insani değerlerimizin kaybolmaya başladığını yazsam, ortak yaşam alanlarımıza yapılan saldırılar eksik kalır. Zorbalıktan girip hırsızlıktan çıksam, kadın cinayetleri, çocuk tacizleri eksik kalır. Şaşıp kaldım!

İyiye, güzele, doğruya özlemimi dile getirsem, bunların temeli olan özgürlük, demokrasi, cumhuriyet değerlerine değinsem sayfam eksik kalır. Ne yazacağımı şaşırdım!

Hukukun, adaletin peşinden giderek, insana ve topluma dokunsam, bunun için zihnimdeki ve önümdeki notları sıraya koymaya kalksam yıllar yetmez. Ne yapacağımı şaşırdım!

İyisi mi yan gelip yatarak özel rezidansıma çekileyim. (içi kitap, not, gazete dolu çalışma odam oluyor kendileri!) yeni bir kitap yazmaya başlayayım. Nasılsa söz uçar, yazı unutulur, ama kitaplar kalıcıdır, hele de TÜYAP Kitap Fuarı’ndaki izdihamı görünce!

Şimdi TÜYAP’a gidiş maceramı anlatma zamanıdır.

Efendim yayıncım öyle uygun görmüş. Anlı, şanlı, ünlü, karizmatik ve siyasi yazarlarını hafta sonuna, bencileyin ünsüzleri de hafta içine almış. Patrondur, yayın politikasıdır, işin ticari boyutu vardır, hakkıdır tabii deyip yollara düştüm!

Meğer Göztepe’den Beylikdüzü’ne gitmek Avrupa’ya gitmekten daha zor değil miymiş? Bu güzergâhta 34 durak yok muymuş? (sayanların yalancısıyım) Sırayla gidersem; bi kere metrobüste yer bulmak çok zor, binebilmek olanaksız, omuz atmadan, darbe yemeden, sırıkla uzun atlama dersleri almadan, vücut geliştirme sporlarına vakıf olmadan denemeyin derim! Tecrübeyle sabit diye de ilave ederim…

Yine 2 saate yakın ayakta gitmeyi göze alıyorsanız, tıklım tıkış nefessiz kalmaya hazırsanız, havasızlığa karşı idmanlıysanız hodri meydan derim…

İkinci kez yine hadi diyelim en az 5-6 metrobüs dopdolu geçti ve durmadığı için binemediniz. Her şeyi göze alarak ufukta görünene binmeyi düşündünüz “Ya Allah Bismillah” deyip omuzladınız ve kendinizi içeri attınız. Şimdi sakin bir köşe bulup yaslanma zamanıdır diye düşünüyorsanız ki düşünmeyin bulamazsınız! Herkes yorgun olduğu için, yol çok uzak olduğu için, gençler telefonlarıyla meşgul oldukları için göz teması kurmaya, yalvarma esaslı bakışlara, “bak ben yaşlıyım” sızlanmalarına metrobüste yer yok bilesiniz! 

Başına buyruk politikaların, “ben yaptım oldu” mantığının, alt yapısız yol yapmanın ülkeyi getirdiği yerdir burası! İyisi mi siz siz olun, sıkıntı çekmek istemiyorsanız, oralarda işiniz olduğunda bir gün önce gidin, akraba, hısım, eş, dost arkadaş Allah ne verdiyse birini gözünüze kestirip, evini konuşlanın. “Tanrı misafiri” ayaklarına yatın ve geceyi onlarda geçirin. Böylece işinizi ve randevunuzu garantiye alır, bu kıyağımı da unutmayarak bana teşekkür edersiniz. Tamam mı? Anlaştık mı?

Not: 19 Kasım Cumartesi saat 16.00’da Moda Caddesi Tarihçi Kitapevi’nde “Kadınlık Okulunun Ustalarını” anlatacağım. Yolu düşenleri beklerim.