YENİ KÜRESELLEŞME NASIL OLACAK?

Korona sonrası küresel kapitalizmin daha önce yaşadığı finans krizlerinden farklı olarak dünyayı ve ulusları şok eden bir görünmez mikrobun hangi krizlere yol açacağını önceki üç yazımızda açıklamaya çalışmıştık.

Küresel kapitalizm 1970’lerden itibaren özellikle 1990’lardan sonra ciddi finans krizleri yaşadı. Her krizde iktisadi kuramlar yeniden tartışıldı ve krizin nedenleri ve sonuçları ciddi analizlere tabi tutuldu. Her defasında bir çözüm bulundu. Tabi yaşanan krizler ve sonuçlarının dünyanın hangi ülkelerin ve topluluklarının zararına veya daha güçlü ifade ile yıkımına sebep olduğunu burada tartışmayacağız. Daha çok korona sonrası küresel kapitalizmin nereye evirileceği ve küreselleşmenin sonunun gelip gelmediğini analiz etmek istiyoruz.

Tanrı insanların gökyüzüne ulaşacak bir Babil Kulesi yapmalarına izin vermedi. Kuleyi yıktı. Gerekçesi insanların kendi haddini aşarak kendisine meydan okumalarına fırsat vermek istemedi. Bir de insanların ortak dil ve yaklaşımları nedeniyle insanlıklarından çıkacaklarını düşünmesiydi.

Bugün internet günümüzün Babil Kulesi’dir. İnternet, daha önce hiçbir bağlantısı olamayanları dünyanın neresinde olursa olsun bir briç partisinde buluşturabiliyor. Kayak merkezlerinde teleferiklerde insanlar birbirleriyle konuşacakları yerde internetle iş görüyorlar. Okul aile birliği toplantılarındaki sıcaklık kalmadı. Kimse kimse ile canlı sohbet etmiyor. Hayatımızda internet hepimizin Babil Kulesi olmuş durumda.

O zaman diyoruz ki Tanrı, Babil Kulesi gibi interneti yerle bir etmezse küreselleşme sona ermeyecektir.

Ama Tanrı Babil Kulesi’nin yıkmadan önce şunların olacağını da tahmin edebiliyoruz. Küreselleşmenin yarattığı sıkıcılık, sıradanlık ve standartlığa başkaldırılar artacaktır. Burada dinsel eğilimlerin ve milliyetçi duyguların artma eğilimi vardır. Çünkü insanlar yeni duygular ve fanteziler arayacaktır.

İnsanlar farklılık ararken küreselleşme ortak dil, ortak kültür ve sınırların kalkması hedeflerini askıya alacak ve ulus devletlerin kendilerine dönmelerine izin veren bir esnekliğe kavuşacaktır.

İnsanlar internetteki zeytin ağacına değil evinin bahçesindeki zeytin ağacına, çiçeklere bakmaya başlayacaktır.

Milliyetçilik duyguları kendini koruma refleksi ile artacak ve ülke yönetim biçimleri de insanların farklılık arama arzularını otoriter yönetimle istismar etmeye kalkacak ve daha disiplinli yönetim anlayışının gerekli olduğuna insanlar inandırılacaktır.

Bu soruya cevap vermek için şu verileri ortaya koyalım:

1- Her ülke ihtiyacı olan mal ve hizmeti üretememektedir (üretmemektir, demiyoruz). Bu nedenle başka ülkelerden alım yapması şarttır.

2- Her ülke ürettiği tüketim ihtiyacının fazlası mal ve hizmetleri başka ülkelere satmak zorundadır. Bir, döviz kazancı gereklidir. İki, üretimin devamı sadece iç tüketimle istikrarlı devam ettirilemez.

3- Her ülke kalkınmak için kendi yarattığı kaynaklar (para-mal) dışında dış kaynaklara da sürekli ihtiyaç duyacaktır. Dış borç alacaktır. Yabancı sermayenin ülkesine gelmesine izin verecektir. Sermaye akımlarından yararlanmak isteyecektir.

4- Her ülke küresel teknolojiden yararlanmaya devam edecek ve teknolojiden payını almak isteyecektir. Bu da eğitim, fikir, teori işbirlikleri demektir.

5- Hiçbir ülke vatandaşı Babil Kulesi yıkılıncaya kadar internet dilini öğrenmekten vazgeçemeyecektir.

6- Her ülke vatandaşı internette gördüğü ülkeyi, kenti turizm amaçlı ziyaret etmekten kendini alı koyamayacaktır.

7- Kültürlerin sosyal, siyasal, ekonomik buluşma ve zenginlik yaratma çabaları sona ermeyecektir.

8- Dünyada gelişmiş ekonomiler-yükselen ekonomiler ve yoksul ülkeler ayrımı değişmeyecek. Sınıf atlama veya düşme durumları sadece yaşanacaktır.

9- Petrol rezervleri bitinceye veya yeni petrol yatakları bulununcaya yahut alternatif enerji kaynakları bulununcaya kadar “petrol-dolar-kan” üçlemesi sona ermeyecektir.

Bu verileri bir baz olarak alırsak (belki sizler için bunlar bir varsayımdır) ekonomik anlamda değişeceklerin ve yeni politikaların şunlar olacağını düşünüyoruz:

1- Ulus devletler daha korumacı ve kamucu (karma ekonomi modeli) ekonomik politikalar izleyecekler. Dış ticaretlerini dinamik karşılaştırmalı üstünlüklerine göre tasarlayacaklardır.

2- Küresel sermaye akımları monetarist politikaların emrettiği biçimde artık çılgınca dolaşmaktan vazgeçecek, daha kontrollü ve yıkıcı etkilerinin törpüleneceği bir sistemde ülkeler arasında dolaşacak.

3- 1990’lardan itibaren yaşanan küresel finans krizlerin en önemli sebebi olan ipotekli kredilerin menkul kıymetleştirilmesi, türevler ve spekülasyon devam etmekle birlikte daha disiplinli olmaya ve büyük balonların oluşmamasına dikkat eden sistemler geliştirilecektir.

4- AB Bölgesi enflasyonun artması için parasal ve ekonomik yeni politikalar uygulayarak resesyondan çıkmaya ve Avrupa Para Birliği güçlü avro için dağılmayı değil daha sıkı birleşmeyi sağlamaya çalışacaktır.

5- İstihdam ve gelir artırıcı sosyal politikaların daha fazla uygulanmasının gerekli olduğu anlaşılacak ve kapitalizmde yaratılan karın bir kısmından da vazgeçilerek emek sınıfına aktarılması Kapitalizmin sigortası kabul edilecektir. Sağlık politikalarında radikal dönüşümler olacaktır.

Bize göre yaklaşık 100 trilyon dolarlık bir küresel ekonomik büyüklük ve sekiz milyar nüfus küreselleşmenin sona ermesine engeldir.

Serbest piyasa ekonomisi sosyal politikalarla devletin ekonomide biraz daha rol üstlendiği bir sosyal devlet-refah devleti anlayışı ekseninde kendisini ehlileştirmeye çalışacaktır.

Eğer, küresel kapitalizm önceki krizler ve korona salgınından ders çıkartmaz da başta ABD olmak üzere diğer gelişmiş ekonomiler tarafından gözü kara adımlar atılmaya devam edilirse bizce bu sorunu sadece ve sadece 3. Dünya Savaşı çözer. Bu da Tanrı’nın Babil Kulesi’ni yıkması anlamı taşır ve insanlık uygarlığı yeniden kurmaya başlar!

https://twitter.com/MPamukoglu
https://www.facebook.com/mustafa.pamukoglu.90