ZEVKLER ve HAYALLER…
Yazının başlığını, görevden alınan Ankara Büyükşehir Belediyesi eski başkanının bir açıklamasından aldım. Efendim konu şu; 2.1 milyon metre kare alan üzerine yapılmış, 2 milyar lira harcanarak AOÇ arazisine üzerine kondurulmuş, parası halkın cebinden çıkan, son derece yüksek yatırım maliyetli, işlevsiz ve atıl olan ANKAPARK için; “Kişisel zevkim ve en büyük hayalimdi” demiş. İnsan düşünüyor da bizi yönetenlerin amma da pahalı kişisel zevkleri ve uçuk kaçık hayalleri varmış…
Şimdi zevkler ve hayaller dünyasından gerçekler dünyasına geçiş zamanı.
Dış borç 3.5 kat artınca her biri 5513 dolar borçla doğan bebekler, kadın ve genç işsizliğinde yaşanan patlama, tarihi rekora koştuğumuz işsizlik sayısındaki astronomik artış…
Tam da burada aklıma geldi paylaşmadan geçemem. Hani bir görev tanımı vardır, bir de görevi kendine göre tanımlayan, ölçüp biçen, adımlarını ona göre atan, hesabını kitabını ona göre yapanlar vardır.
Mesela; İşi ve görevi saldırma ve savunma olanlar unvanı ne olursa olsun, bilgi yerine mesaj verenler “ben burdayım beni görün!” diyenler daha neler neler. Bu köşeye sığdıramayacağım ne ilginçlikler...
Mesela; Nedenleri çok ve baştan belli olan, ben geliyorum diyen kazalara karşı milletçe sergilediğimiz şaşılacak ölçülerdeki duyarsızlığımız vardır. Bunları dört koldan sahiplenenler, basın ordusu, boşa geçen zamanlar, harcanan kaynaklar, itibardan tasarruf etmemek uğruna uçup giden paralar vardır…
Mesela; bağrıp çağırmadan yapacaklarını anlatan adaylar vardır. Sırayla gidersek;
İzmir adayı diyor ki; “Ben yoksulların özel arabaya binme hayali kuracağı bir İzmir değil, zenginlerin metroya - dolmuşa binmek isteyeceği bir İzmir yaratacağım” Güzel.
Ankara adayı diyor ki; “Ankara, ancak Cumhuriyet sembolleriyle marka olur. Biz Ankara’yı Mustafa Kemal Atatürk’ün bize emaneti olarak görüyoruz” Çok güzel…
İstanbul adayı diyor ki; “Sabır, biraz daha sabır!” Niye?
Ülkemiz hukukun üstünlüğü endeksinde 126 ülke arasında 109.sırada yer alıyorsa, sayıları her geçen gün biraz daha artan işsizler ordusunun kaygıları, korkuları, umutsuzlukları tavan yapıyorsa, zorlu yaşam koşulları, artan ve cep yakan fiyatlar, vergiler, eşitsiz gelir dağılımı, hayatta kalabilmek ve yaşayabilmek giderek zorlaşıyorsa, payına hep gözyaşı ve yoksulluk düşenlerin adresi hep aynı ise! Hem ülkeyi yönetenlere, hem de yönetmeye aday olanlara kavga, iftira, yalan haber, hakaret yerine derde deva konulara çare bulmak düşer.
Yine israf rekorları kırarak; kişisel zevk ve anlamsız hayalleri hayata geçirmek yerine, istihdam yaratmak, eve ekmek götürmenin yollarını açmak düşer.
Güvensizliğin, ürkmenin, kaygının, korkunun, öfkenin egemen olduğu yerde ruh sağlığı bozulan, beslenmesi bozulan, yaşamı zorlaşan, hastalıkları artan, et alamayan, protein kaynaklarından yoksun kalan, moral değerleri yerle bir olan halkın derdine derman olmak düşer.
Şimdi haftayı daha güzel geçirmemiz ve hayata daha umutla bakmamız için iç açan bir haber! Arel Koleji Anaokulu Öğrencileri “İcatlar Mucitler” etkinliğinde insanın içini açan ve gönül tellerini sızlatan projeler yapmışlar. Küçük mucitlerden;
Doruk Yazıcı; doğanın kirlenmesinden çok rahatsız olduğu için “Dünyayı temizleyen robot” icat etmiş.
Duru Uysal; soğukta dışarıda kalan insanlar için “Sokakta kalan insanlara otomatik olarak yelek ören makine” icat etmiş.
Kartal Aras Yaman; gözleri görmeyen insanların baktıkları yeri görerek onlara yardımcı olacak “Göz Robotu” icat etmiş.
Selim Haseki; geç kalmamak için “Sabahları çabuk hazırlayan zaman makinesi” icat etmiş.
Damla Mia Dikmen ise; “Kaybolan çocukları annelerine götüren makine” icat etmiş.
Kutlama Notu: Bu hay huy bu bağırış çağırış arasında içimi açan küçük mucitleri ellerim kızarıncaya kadar ve ayakta alkışlıyor, ailelerini, okullarını, öğretmenlerini kutluyorum.
Teşekkür Notu: Küçük Mucitler! Ayağı yere basan kişisel zevkleriniz(!) ve insana umut veren hayal dünyalarınız için ağız ve gönül dolusu teşekkürler…