ACAİP YAZILAR

3 yanlış bir doğruyu götürürdü oysa bir yanlış dokuz doğruyu götürüyor

Yıllar önce test sınavları ilk kez çıktığında biraz şaşırmıştık aslında.

O güne kadar hep “soru sorulur ve cevabı yazılır” biçiminde yapılırdı sınavlar.

Sonra sistem değişti.

Çoklu cevap arasından doğruyu bulma yöntemi geldi.

Eğitim uzmanları “Çocuklar her şeyi ezberlemek zorunda kalmamalı, bilgiyi hatırlaması çok daha yararlı” diye düşünmüşler.

Haklılar tabii.

Birkaç sorunun cevabını yazamayınca sınıfta kalınırdı eskiden.

Oysa o anda cevabı yazamamak o konunun bilinmediği anlamına gelmez tabii.

Küçük bir hatırlatma ile cevap bulunuyorsa o bilgi aslında öğrenilmiş demektir.

Tam hatırlamıyorum, gerçek miydi, yoksa biz öğrenciler arasında yayılmış bir efsane miydi?

Test sınavlarında üç yanlışın bir doğruyu götürdüğüne inanırdık.

Sonra yıllar geçti.

Hayatın aslında bir sınav olduğunu öğrendik.

Ama bu sınav çok acımasız bir sınav.

Öyle anlar gelir ki, yaptığınız bir yanlış tüm doğruları götürür.

Kim bilir kaçımızın başına gelmiştir.

Her şey çok iyi giderken, bazen küçücük bir hata nedeniyle kariyeriniz mahvolmuştur.

Ya da bir anda en sevilmeyen kişi haline gelmişsinizdir.

Hele bizim gibi her gün yüz binlerce insanın önünde sınava çıkanlar için durum daha da fecidir.

Bununla ilgili aslında çok bilinen bir hikayeyi burada sizlerle paylaşmak istedim.

Yazarını bilmiyorum, nedenle bu tür yazılar kaynak belirtilmeden kullanılıyor hep ve siz bir türlü ilk yazana ulaşamıyorsunuz.

İlk yazanın hoşgörüsüne sığınarak sizlere de sunuyorum;

Bir gün bir öğretmen, tahtaya şöyle yazdı;

9×1=7

9×2=18

9×3=27

9×4=36

9×5=45

9×6=54

9×7=63

9×8=72

9×9=81

9×10=90

Yazmayı bitirip sınıfa döndüğünde bütün sınıf ilk sırada yapmış olduğu hata yüzünden kendisine gülmekteydi.

Herkesin sessiz olmasını bekledi ve “İlk işlemi bilerek ve özellikle hatalı yazdım, sizin hatanız olmadan önce dünyanın size nasıl davranacağını göstermek için” dedi.

Sonra devam etti; “Kimse dokuz kez doğru cevabı yazdığım için beni övmedi, kimse beni tebrik etmedi ama herkes yapmış olduğum tek hata nedeniyle beni yargıladı ve bana güldünüz. İşte ders bu; insanlar yaptığınız yüzlerce şeyi anlamaz, takdir etmez!”

Kıssadan hisse; İnsanlara değer veriniz. Beğendiğinizde alkışlayınız, destekleyiniz, yüreklendiriniz. Gerçekten değer verip sevdiğiniz insanları da tek bir hata yaptığında silip atmayın.

ÇOK GÜLDÜM

Pazar için 4 fıkramız var

Bugün sokağa çıkma yasağı uygulanan son pazar olacak inşallah.

Eğer korona yeniden gemi azıya almazsa bundan sonra sokağa çıkma yasakları yaşamayacağız.

Evde kalınan son pazar için Yıldırım Tuna’dan gelen 4 güzel fıkrayı sunuyorum.

Haydi birlikte okuyalım;

Evlilik teklifi

Delikanlı, kız arkadaşına evlilik teklif etmek üzere, çok gergin ve nasıl söyleyeceğini de bilemiyor, bahçede divanda otururlarken pat diye “Sanıyorum artık evlenmemiz lazım..” diye dökülmüş..

“Aa?.. “ demiş kız, “Sen ciddi misin?”
“Sanıyorum evet..”
“Bu.. Bunu, burada divanda sohbet ederken mi teklif ediyorsun?”
“Evet.. Maalesef öyle oldu..”

“Böyle teklif olur mu? Bir kere evlenir insan.. Daha iyisini de yapabilirdin..”
“Yahu ben de daha iyisini bilmiyor muyum? Daha iyisini hiç istemez miyim?”
 diye cevap vermiş delikanlı ağlamaklı bir ses tonuyla, “Ama kız kardeşiniz kabul etmedi..”

Nasıl evlenilir?..

Uzakdoğu Asya seyahatimde evliliğe gençlerin değil, her ikisinin de ailelerinin bir araya gelip karar verdiklerini öğrendim.
Kız ve oğlan birbirlerini hiç tanımadan anlaşmalı bir şekilde evleniyorlarmış.. Hatta rehberimiz kendinin de aynı şekilde evlendiğini söyledi..

“Bir kadının huylarını bilmeden onunla nasıl evlenilir ki?” diye hayretle sordum, gülümsedi..
“Bence sizinki daha tuhaf ” dedi, “ Çiftler birbirlerinin gerçek huylarını öğrenirlerse asıl o zaman evliliğe karar vermeleri daha zor olmaz mı?”

Ucuz otel

Adam ve eşi arabalarıyla gece yolculuğu yaparken yorulmuşlar, yol kenarındaki bir motele girmişler, geceliğinin 100 dolar olduğunu öğrenince bütçelerini aştığı için teşekkür etmişler, “Civarda daha hesaplı bir otel var mı?..” diye de sormuşlar..
“Arkamızdaki koruluğun içinde eski bir otel var, gecesi 25 dolar olduğunu duydum” diye cevap vermiş resepsiyonda görevli genç.
“Ancak sizi uyarayım, o otelde çeşitli hayalet olaylarıyla ilgili karakola ciddi şikayetler var.”

Fiyat cazip gelince bizim yorgun çift tereddütsüz ucuz otele gitmişler, soluk ışıklı resepsiyonda onları karşılayan yaşlı adama 25 doları verip tahta merdivenlerden odalarına çıkarken oteldeki hayaletlerle ilgili duyduklarının doğru olup olmadığını sormuşlar “Hahaha.. Tamamen palavra..” diye cevap vermiş adam, “ Rakiplerimin bir uydurması.. 250 yıldır buradayım, inanın hayaletlerle ilgili en ufak bir işarete rastlamadım!”

Tatilimiz

Duvara bir Dünya haritası astım, karımın da eline bir dart verdim, “ Al bunu fırlat, sivri ucu nereye saplanırsa seni bu yaz tatilimizde oraya götüreceğim..!” dedim,
“Ciddi misin?..” diye çığlık attı,
“Tabii ki bir tanem..” dedim,
… Sanırım bu tatili buzdolabının arkasında geçireceğiz..

BAŞIMDAN GEÇENLER

Karayolları’nın başvuru hattında tam 48 dakika 15 saniye bekledim

Eve resmi bir kâğıt gelmiş.

Resmi kâğıt görünce canım sıkılır.

Resmi kâğıt, iyi bir şey için gelmez.

Ya mahkemedir, ya cezadır.

Bu sefer gelen HGS geçiş ihlalleri nedeniyle aldığım ceza imiş.

Kâğıtta 735 lira ceza yazıyordu.

“Yok artık” dedim “Yahu OGS-HGS ilk çıktığı günden beri kullanıyorum, bu da neyin nesi?”

Sormak lazım tabii.

Resmi kağıtta Karayolları’nın başvuru telefonunu vermişler. 0850’li bir telefon.

Çevirdim. “OGS ise 1’e, HGS ise 2’ye basın” dedi mekanik bir kadın sesi.

HGS olduğu için 2’ye bastım. Beş saniye sonra bir görevli çıktı karşıma.

Durumu anlattım, baktı bilgisayara, “Bu” dedi “OGS ile ilgili, daha doğrusu kesinleşmiş cezalara OGS tarafı bakıyor, yeniden arayın ve biri tuşlayın.”

Öyle yaptım.

1’i tuşladım ve tam 48 dakika 15 saniye sıramın gelmesini bekledim.

Sonunda karşıma çıkan görevli “Can Bey ne 735 lirası, o size gelen ilk tebligat, toplam cezanız 10 bin küsur lira” demez mi.

Başımdan kaynar sular döküldü.

Çare itiraz etmekmiş.

“Fatih Sultan Mehmet köprüsü girişindeki OGS merkezine gidin” dedi.

Gittim.

Çok iyi davrandılar, itiraz dilekçemi yazdırdılar.

İnceleyecekler.

Bakalım sonuç iyi davrandıkları kadar iyi olacak mı?

Hâlâ inanamıyorum, 25 yıl kullandıktan sonra bir buçuk yılda nasıl 10 bin liralık ceza yiyebildiğime.

Ne diyeyim, Karayolları’ndan umut kesilmez, insafa gelirler diye umut ediyorum.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Devletimize göre ne çok suç işliyormuşuz böyle

CHP’nin en çok soru soran milletvekili CHP’li Ömer Fethi Gürer’in son olarak maliye bakanı Lütfi Elvan’a sorduğu soruları gördüm.

Gürer, ilk olarak “2019 ve 2020 yıllarında şahısların devlete herhangi bir nedenle ödemesi gereken, ancak ödemediği için ceza kapsamına giren maddi tutar ne kadardır?” diye sormuş.

Sonra “2019 ve 2020 yıllarında şahıslara kesilen maddi ceza tutarı nedir?” demiş.

Ve üçüncü olarak da “2019 ve 2020 yıllarında maddi ceza uygulanan şahıs ve şirket sayısı kaçtır?” sorusunu yöneltmiş.

Maliye bakanı Lütfi Elvan, 2019 yılında 648 milyon 231 bin TL yargı para cezası, 6 milyar 328 milyon 921 bin TL idari para cezası, 7 milyar 124 milyon 363 bin TL vergi cezası ve 275 milyon 993 bin TL diğer para cezası olmak üzere 14 milyar 377 milyon 508 bin TL para cezası uygulandığını açıklamış

Sıra 2020’ye gelince bu miktar daha artmış toplam 15 milyar 792 milyon 327 bin TL’ye çıkmış.

Sizin de dikkatinizi çekmiştir, en büyük artış idari para cezasında olmuş.

İyi güzel de bu millet ne yapıyor da bu kadar ceza yiyor.

Tamam borç ödememek, yükümlülükleri yerine getirmemek elbette suç ve cezası verilmeli.

Ama bu kadar çok kişi suç işliyorsa “Yahu bu işte devletin de suçu var mı?” diye durup düşünmek gerekmiyor mu?

İşin aslına bakarsanız insanlar, devletin kötü uygulamaları ve ekonomideki yanlışları yüzünden pek çok alanda cezalı duruma düşüyor.

Muhalefet bu cezalarla ilgili fikirler geliştirmeli ve milleti rahatlatacak formülleri ortaya koymalı.

https://twitter.com/can_atakli_