AÇILIMA ve NATO'ya KURBAN EDİLEN JANDARMA 

Türkiye'nin devlet geleneği, biliriz ki sistemli bir yanlış yapmaz. Çünkü bilir ki, geçmişten bugüne olan ismiyle tebaasını, milletini, halkını ezdirmez ve üretimde kullanır. Yoketme kültürü yoktur. Sıkıntılar olmuştur. İsyanların bastırılmasında, terörle mücadele vs. birçok istenmeyen olay olmuştur. Orantısız güç kullanımı, faili meçhul cinayetler vs. Cumhuriyet kültürüne terstir. Çünkü Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Bir çocuğun, bir ananın ölümü hepimizin yüreğini yakar. Yurttaşlarımıza devlet baskısı, şiddeti kabul edilemez. Ancak burada sorumlu olarak savunduğumuz devlet mekanizmasını değil, hükümetlerin politikalarını/yanlışlarını görebiliriz.

Örneğin 12 Eylül rejimi...

Türkiye Cumhuriyeti'ni emperyalizm adına çökertmeyle görevlendirmiştir. Kenan Evren'in kendi açıklamaları mevcuttur. ABD'nin, NATO'nun desteği/hatta yönlendirmesi vardır. Gladyo adına gerçekleştirilen bir darbedir ve Türk devletine ve ordusuna da darbe indirmiştir.

Mücadele ede ede o rejim yıkılırken, Gladyo başka yeni bir hamle yapmış, Cumhuriyet'e karşı başka bir rejim inşa etmiştir.

İşte savunduğumuz devletin önemli unsurlarından biri olan Jandarma da, karşı çıktığımız Gladyo/NATO sisteminin dışında bir unsurdur. Yalan değil, bakın Jandarma NATO dışındaki ordu gücümüzdür. Aynen Ege Ordusu gibi NATO'ya rağmen görev yapar ve kendi devletinin, halkının çıkarına çalışır, kamu yararını gözetir.

Köylüler Jandarma'nın ceberrut yüzünden korkar.

Yanlış insanların yanlış uygulamaları insanları soğutsa da, düşünün bakın Jandarmanın içinde çok sayıda bu ülkeye, millete sevdalı insan bulursunuz.

Jandarma olmazsa ne tür bir kaosla başbaşa kalabileceğinizi düşünün.

Arazi anlaşmazlıkları, terör, kan davaları ve her türlü suç ortamının işleyebileceği kırsalda suçlular ve potansiyel suçlular için bir korku unsurudur Jandarma.

Tecrübesiyle terörle mücadelede de başarı sağlamıştır.

NATO'yu, ABD'yi dinlemez.

Mücadelesini de yürütür, istihbaratını da toplar.

Reyhanlı'daki şehitlerimizin dökülen kanlarının sorumlusunu, Jandarma'nın gönderdiği istihbarat sayesinde öğrenmedik mi?

Komşu ülkelere terör ihraç eden bir yönetimimiz olduğunu Jandarma müdahaleleriyle öğrenmedik mi?

Türkiye'nin, Cumhuriyetimizin, milletimizin bekasını Jandarma'nın kararlılığı önlemedi mi?

Abdullah Öcalan, Türkiye Cumhuriyeti'nin Jandarma komutanlarının karşısında “Ben taşeronum” itirafı yapmadı mı?

Jandarma'dan ben rahatsız değilim. Millet de değil.

Peki kim rahatsız?

ABD/NATO/PKK/Kürtçüler/gericiler vs.

Diyeceksiniz ki, Rize'deki HES'e karşı duran yurttaşlar da Jandarma saldırısından rahatsız.

Bir düşünün. Saldırı Jandarmanın mı yoksa Jandarma'yı kendi halkının üstüne salan iktidarın mı sorumluluğundadır?

Şimdi Jandarma genel müdürlük haline getiriliyor ve tamamen siyasi iradenin kontrolüne veriliyor. Yani yıllardır Emniyet'te rahatsız olduğumuz siyasi müdalelere açık hale getiriliyor.

Düşünün Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama görevindeki güç, adeta siyasilerin oyuncağı haline geliyor.

Geçmişte, suç işlemiş siyasetçilere bile operasyon yapabilen Jandarmanın onurlu askerleri, şimdi ya siyasetçilerin karşısında el pençe divan durabilecek ya da mesleklerini bırakacaklar.

175 yıldır bu topraklarda güvenlik bekçisi olan Jandarma'nın bu şekilde dönüşümü, gelecekte tamiri mümkün olmayan sıkıntıları da beraberinde getirecektir.

Cumhuriyet'i bir kurban gibi masaya oturdukları PKK'nın önüne atanlar, Cumhuriyet'i savunan güçlere taarruzunu sürdürmeye devam edecek.

Bizler ise bir gün “Biz sessiz kalarak ne yaptık” diye başımızı iki elimizin arasına alıp kara kara düşüneceğiz.