ALIN TERİ; "2 TL, BİR TARAK VE BİR ÇAKMAK!!!" 

18. Yüzyılının başlarında sanayi devriminin hammaddesi Avrupa'da kömürdü. Aç gözlü kapitalist sistem kasasını doldururken, insanlar yerin kilometrelerce altında canlarını ortaya koyarak çalışmaya devam etti. Fakat artık Avrupa'da kömür madenleri tarihe karıştı. Avrupa, kömür ihtiyacını gelişmekte olan ülkelerden ithal ediyor.. Ve böylelikle Avrupa'da ölümlü maden kazaları da tarihe karışmış oldu.

Türkiye’de ise 1942 yılından, günümüze gelinceye kadar 3 binin üzerinde madenci kardeşimizin yaşamını yitirdiği gerçeği ortada dururken aynı tarihler arasında Fransa'da hayatını kaybeden madenci sayısı 230… Ne kadar çarpıcı değil mi? Türkiye'de son 7-8 yılda özelleştirme hayli hız kazandı. Maden ocakları da bu özleştirmeden nasibini aldı. Özelleştirmeyle birlikte taşeronlaşma örümcek ağı gibi sistemi sardı, böylelikle çalışan ucuz köle sistemi insafsızca yayılıp işçilerin alın teri sömürülmeye başlandı. 

Soma'da meydana gelen 301 işçimizin yaşamını yitirdiği maden faciasında Soma Holdingin taşeron olduğu anlaşıldı. Türkiye Kömür İşletmeleri TKİ, hizmet alım yöntemiyle Soma maden ocağını devlet eliyle doğrudan bu şirkete vermiş bulunuyor. Yani işin aslı, madenin ruhsatı doğrudan devlete ait ve bu faciadan Soma A.Ş kadar TKİ de sorumlu. Maden ocaklarında taşeronluk sistemi 2003 yılında mevcut hükümet tarafından başlatılmış. Bu arada taşeronun, taşeronu da var. Madende çalışan ekip başları ve çavuşlarda kendi sistemlerini kurarak gayri resmi olarak kendi sistemlerini kurmuş bulunuyor, bu durumda alt taşeronlar çıkardığı kömür üzerinden prim alıyor. Böylelikle yerin kilometrelerce altında çalışan işçinin tüm sistem tarafından kanı emilip, sömürülüyor.

Özelleştirme gerçek anlamda işçiye kölelik düzenini dayatıyor. Kapitalizm ile birlikte özelleştirme emek karşıtlığını beraberinde getirdi. Çevreye ve insana hoyratça yaklaşım, insanları başka hayatlara, bambaşka şehirlere göç etmek zorunda bıraktı. Ölüm riski yüksek olan işlerde alınması gereken önlemler ne yazık ki yeterince alınmadığından, ölümlü kazalarda artış meydana geldi.

Soma'da yaşanılan, insan hayatının hiçe sayıldığı bu kazada ölüm, işçilerin anlatımına göre bağırarak geldi. Maden sahibi Alp Gürkan 300 TL’lik maske yerine canlarını hiçe aydığı işçilerine içi küf dolu paslı maskeleri dağıtmış…! Kazadan iki hafta kadar önce işçiler tarafından kömürün ısındığı, madende sıcaktan durulamadığı üstlerine bildirilmesine karşın bu uyarılar dikkate alınmayıp daha çok kömür çıkarabilmek için hiçbir önlem alınmamış. Denetim sistemi ne yazıktır ki ihmaller zinciri… Tüm bu yaşanılanlar ne yazık ki ancak 3. Dünya ülkelerinde rastlanabilecek uygulamalar. Bu şartlar altında derhal kamulaştırmaya geri dönülmesi gerekiyor. 

Bulunduğumuz hafta içinde TBMM Genel Kurulu’nda Soma'da meydana gelen kazanın araştırma önergesi görüşülürken medyaya yansıyan görüntülerde vekillerin bu önerge görüşmesine çok da fazla ilgi göstermedikleri, genel kurul salonunun hemen hemen boş olduğu, katılımın iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar sayıda vekilin katılımıyla gerçekleştiği gözlendi. Lakin vekil maaşları görüşülürken genel kurulun nasıl da hınca hınç dolduğunu hepimiz biliyoruz ve tüm bunları büyük üzüntüyle hep beraber izliyoruz. Vekil maaşları işçilerin canından önemli… İşçilerin canı ucuz ne yazık ki… Doğal olarak Soma önergesi, vekil maaşları görüşmeleri kadar ilgi görmedi... Belki de sunulan önergeyi Andersen’den masallar olarak kabul ettiler ve genel kurula gelmeye bile zahmet etmediler.  Fakat her Salı yapılan Grup toplantılarında Sn. Kemal Kılıçdaroğlu, grubuna yönelik yaptığı konuşmada CHP’li vekilleri vefat eden madenci kardeşlerimizin anısına saygı duruşuna davet edip 301 kardeşimizin isimlerini tek tek okuyarak rahmetle her birini ayrı ayrı andı… Mecliste tüm partilerin bir araya gelerek yapması gereken anma ve saygı duruşunu CHP yapmış oldu.  Yapılması gereken vefat eden işçilerimizi saygı ile anıp geride kalan yakınları ile empati kurabilmekti…

Evet, Soma faciasının üzerinden günler geçti… Ama geride bıraktığı izler toplumun büyük kesiminde derin acılar bıraktı. Vefat eden işçilerimizden geriye kalan yürekleri burkan, içimizi çokça yakan insana dair hikayeler…  

Kimi işçimiz omuz omuza çalıştığı arkadaşlarının vefat ettiği madenin kapısını örmek zorunda kalırken… Bir diğer işçimiz kaybettiği ağabeyinin cansız bedenini sardığı battaniyeyi yıkayıp temizleyerek Kızılay’a teslim etti… 10 yaşında babasını kaybeden Ethem ise vefat eden babasına yürek burkan bir mektup yazarak duygularını ifade ederken, babasından geriye kalan ceketinin cebinden 2 Tl, bir tarak ve bir çakmak çıktığını, geriye kalan eşyalarını yoksullara dağıtıp kalan iki ceketi kardeşi ve kendisi için saklayacağını o kocaman yüreğiyle satırlara dökerek hepimizi derinden yaraladı.. Eyy Benim Asil Yoksulluğum sözü bu küçük yavruyla daha bir anlam kazandı… 

Bizler yer üzerinde, belki büyük bir çoğunluğumuzun yaşam standartları ortada, fakat en azından gün yüzünü görerek, temiz oksijeni ciğerlerimize doldurarak bir şekilde yaşamayı öyle ya da böyle başarabiliyoruz. Ama kaybettiğimiz işçilerimiz yerin kilometrelerce altında gün yüzü görmeden, emeklerinin karşılığını hiçbir şekilde alamadan ölümüne çalışıyorlar. Vefat eden işçimizin cebinden çıkan 2 TL, bir tarak ve çakmak… Çakmağına eşlik edecek bir tek cigarası bile yok ne yazık ki…! 

Başbakanlık Soma'da hayatını kaybeden kardeşlerimiz için halkımızdan yardım talepleri geldiğini ve daha çok kimsenin yardımda bulunması için yardımların devam etmesi gereğini açıklamış.. Evet, biz de aynı şekilde mecliste bulunan tüm vekillerin bir maaşını Soma'da yaşamını yitiren canlarımızın geride kalan aileleri için bu kampanyaya bağışlamalarını diliyoruz… Çok şey mi istiyoruz… Ne dersiniz…?


https://twitter.com/ceydaknay
https://www.facebook.com/ceymin