ANALİZ

Analizim dünya devinin raporuyla aynı

Sakın aklınıza, “Adam kendini övüyor” düşüncesi gelmesin.

Övmüyorum elbette ama bir durum tespiti yapmak istiyorum.

Bu köşede kim bilir kaç kere yazdım.

Televizyonlarda anlattım. Kendi YouTube kanalımda dile getirdim.

Aylardır hep “baskın seçimden” söz ediyorum.

Ancak şunu hep ekliyorum: Erdoğan kazanamayacağı bir seçime asla girmeyecektir. Hatta öyle ki eğer kazanamayacağını anlarsa seçim bile yapmadan ömür boyu o makamda oturmanın planlarını yapıyor.

Şurası kesin bir gerçek ki Erdoğan’ın artık seçim kazanması, tek başına yüzde 50 artı 1’i bulması mümkün değil.

Bu nedenle tekrar parlamenter sisteme dönerek, muhtemelen birinci parti çıkmayı ve bu sayede iktidarda kalmayı düşünecektir.

Gerçi bu olasılık da giderek dibe çöküyor, AKP’nin yapılacak ilk seçimlerde birinci parti çıkmama olasılığı da çok yüksektir.

Bu durumda Erdoğan ne pahasına olursa olsun seçimleri kazanabileceği bir ortam yaratmak zorundadır.

Bu formülü uzunca süredir şöyle anlatıyorum;

Başta asgari ücret olmak üzere dar gelirli ve yoksul kesime yönelik para musluklarını açacaklar.

Orta boy işletmelere çok ucuz faizle krediler verilecek.

Memur maaşlarına sürpriz zam yapılacak doğal olarak bundan emekliler de yararlanacak.

EYT’lilerin sorunu çözülecek, 3600 ek gösterge konusu geniş bir tabanı kapsayarak yürürlüğe girecek.

Böylelikle bir anda paraya kavuşan pek çok kişi, “Fakir babası Erdoğan” sloganının peşinden gidecek.

Ancak bu da yetmeyebilir.

Seçimlerin kesin kontrol altında yapılması gerekir.

Bu da ancak bir olağanüstü hal ile sağlanır.

Bir bahane ile (şiddet olayları, suikast, bölgesel çatışma, bir dış çatışma) olağanüstü hal ilan edilir, bütün muhalefet susturulur, seçimler polis ve asker kontrolünde yapılır, sayımı da bizzat valilikler halleder.

İşte anlattığım bu senaryo, dünyanın sayılı danışmanlık şirketi de olan Japon bankası Nomura’nın Türkiye raporunda aşağı yukarı aynen yer almış.

Elbette bunu benden almış olamazlar.

Sadece ekonomi alanında yorum ve analizler yapan ve bunları dünyanın tüm ülkelerindeki binlerce şirkete satan ve 27 bin çalışanı olan şirket sadece benim analizlerime bakarak Türkiye raporu hazırlayamaz.

Demek ki bu dev bankanın Türkiye istihbaratı bu yönde.

Buna karşı konunun çok önemli boyutu ise şu;

Bu analizi benim yapmam çok önemli değil. Hatta benim dışında bu tezi savunanlar da çok oldu.

Bunların etkisi sadece Türkiye ile sınırlıdır ve zaten iktidar yandaşları ciddiye bile almazlar.

Oysa Nomura bir dünya devi.

Etki alanı bizimki gibi yerelle sınırlı değil.

Ayrıca bu şirket gittiği bütün ülkelerde ciddiye alınıyor.

Yani, bir dünya devi Türkiye raporu ile Türkiye’de demokrasiye ara verileceğini, muhalefetin susturulacağını, mevcut yöneticinin bölünceye kadar bu görevde kalmanın planlarını yaptığını, bu uğurda ekonominin batmasını, halkın perişan olmasını hiç düşünmediğini tüm dünya ülkelerine yayıyor, yayabiliyor.

Bu analizin tutması bizim için bir felaket.

Nomura ise bu analizi tutmazsa tüm dünyada rezil olur, inandırıcılığı ve ciddiyeti sorgulanır.

Sizce “sırf Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı için” böyle bir riski göze alınır mı?

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Yeni bir “hepimize salak muamelesi yapılması” yazısı

Numan Kurtulmuş’un adını neredeyse 30 yıldır bilirim, duyarım.

90’lı yıllarda “Erbakan’ın veliahtı” olarak tanıtırlardı.

Bir kere karşılaştım kendisiyle

İzlenimim şu olmuştu; “Yahu Erbakan’ın yerini bu adam mı alacak? Ne dediğini bilmiyor ki bu, herhalde biri bize şaka yapıyor.”

Sonraki yıllarda Numan kurtulmuş hep “alternatif” gibi sunuldu.

Olmadı, olamadı.

Gitti parti kurdu.

Erdoğan’a bayrak açtı.

“Harun gibi geldiler Karun gibi oldular, bu millet bunlardan hesap soracaktır” dedi.

Sonra Erdoğan’ın parmak şaklatmasıyla kapağı AKP’ye attı, döndü bu kez muhalefete ağır hakaretler yağdırmaya başladı.

Kimileri yine “Erdoğan’ın yerine Kurtulmuş olur” masalları söylemeye başladı.

Tabii ki yine olmayacak.

İşte bu zat yine aklımızla oynayan, yine hepimizi salak yerine koyan bir açıklama yaptı.

Dedi ki “Merkez Bankası’na güvenmeyeceksin, Türkiye İstatistik Kurumu’na güvenmeyeceksin, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne güvenmeyeceksin, Türkiye’nin filanca bakanlığına güvenmeyeceksin. Filanca bakanlığına güvenmeyeceksin de filanca masada oturup içki içerken fikir söyleyen adamlara mı güveneceksin?”

Tepki gördü.

Anında çark etti.

Hepimize salak muamelesi yaparak durumu güya düzeltmeye kalktı.

Bu zatın yeni beyanı şöyle;

“Orada bir arkadaş TÜİK’in rakamlarıyla ilgili bir soru sordu. Ben de ‘Herhangi bir konuda bir rapor yayınlandığında ya da bir rapor açıklandığında biz devletin kurumlarını, devletin raporlarını ciddiye almak zorundayız, ciddiyetle bunları kabul etmek zorundayız. Yoksa herhangi bir sorumluluğu olmayan kişilerin bir köşede konuşarak, içki masasında bir takım görüşleri gündeme getirmesi resmi olarak bizi bağlamaz’ dedim. Söylediğim şey budur. Hiç kimsenin içtiği içkiyle ilgili bir problem ortaya koymak için bunu söylemiyorum. Herhangi bir şekilde bir kimseyi kastetmedim, herhangi bir şekilde kimsenin hayat tarzını da kastetmedim.”

Bu tipler galiba bizleri sınamak için özel görevlendirilmişler.

KOMİK

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün cevvalliği göz yaşartıyor

İstanbul’da pazar günü büyük bir kongre yapıldı.

HDP’nin İstanbul olağan kongresi şaşırtıcı biçimde çok büyük bir katılıma sahne oldu.

Partililer; Erdoğan’a nazire yaparak, “İnsan içine çıkacak gücü kalmayan bu parti mi?” diyerek tepkilerini dile getirdiler.

Kongre bittikten sonra Emniyet Genel Müdürlüğü’nden bir açıklama geldi.

Şöyle diyor bu açıklamada; “Katılımcılar tarafından terör örgütü elebaşını övücü sloganlar ile örgütsel marşların söylenmesinin tespit edilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur.”

Erdoğan’ın AKP iktidarını anlatmak için söylediği “Neredeeeen nereye” sloganı geldi aklıma.

Emniyet Genel Müdürü’nün cevvaliyetine bakar mısınız, kongre
bitmiş hemen suç duyurusunda bulunmuşlar.

Oysa aynı parti Diyarbakır’da Abdullah Öcalan’ın mesajını görüntülü olarak Türkçe ve Kürtçe okumuştu bir milyondan fazla kişinin katıldığı mitingde.

Emniyet Genel Müdürlüğü, o sırada uykuda mıydı?

Teröristler için sınıra hakimler gönderildiğinde de kimse suç duyurusunda bulunmamıştı.

Erdoğan “Valilere emir verdim, dokunmuyorlar” dediğinde de suç duyurusu falan yoktu.

HDP kongresinde olanlar daha önce yaşananlarla aynı aslında.

Sadece “Neredeeeen nereye” durumu söz konusu.

YENİ ÖĞRENDİM

Herkesin merakı, Sedat Peker’in ne olacağı

Kamuoyunun üzerinde en hassasiyetle durduğu isimlerin başında Sedat Peker geliyor hiç kuşkusuz.

Herkes Sedat Peker’i çok mu seviyor?

Sevenleri elbette çoktur ama Peker’e “sevmek-sevmemek açısından bakmayan” ama kılına bile zarar gelmesini istemen milyonlarca kişi var.

Hatta kendisinden nefret edenler bile “Aman başına bir şey gelmesin” demeden edemiyor.

Çünkü Sedat Peker, “içeriden biri” olarak bu iktidarın kirli çamaşırlarını ortaya saçıyor.

Uyuşturucu kaçakçılığından, terör örgütlerine silah verilmesine, bakanların kimi patronlar için pazarlık yapmasından kara para aklayıcılarının hapisten çıkarılmasına kadar bir dizi pis işi deşifre etti, şu ana kadar hiçbiri hakkında ciddi bir yalanlama yapılmadı.

Peker şu sıralar Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde yaşıyor.

Milyonlarca kişinin izlediği videolarını burada çekmişti.

Ancak bu ülkeye yapılan diplomatik baskılar sonunda Peker’in video çekmesine artık izin verilmiyor.

Saray çevreleri Peker’den kurtulmak için her şeyi yapıyor, öyle ki El Cezire’ye sahte haber uçurup “Peker tutuklandı, iade edilecek” diye bile yazdırdılar.

Yalan birkaç saat içinde anlaşıldı ve El Cezire, haberini geri çekmek zorunda kaldı.

Ancak şöyle bir gerçek var artık; Peker’in Dubai’de daha fazla kalması ve videolarını çekmeye devam etmesi mümkün değil.

Duyduğum dedikodulara göre Peker bir süre sonra Dubai’yi terk ederek bir başka ülkeye gidecek.

Bu hangi ülke, bilmek şu an mümkün değil,.

Zaten büyük ihtimalle Peker yer değiştirir ve bir süre kimse nerede olduğunu bilmez, tıpkı Dubai’de olduğu gibi videolarını çeker yayınlar, deşifre oluncaya kadar bu böyle sürer.

Saray ne yaparsa yapsın, anlaşılan Peker’den kurtulma ihtimali pek yok.

Hoş zaten o da söylemiyor mu, “Bana bir şey olsa bile elimdeki bilgiler başka kanallardan ortaya çıkacak” diye.

Sosyal medya böyle bir şey işte, Erdoğan’ın müthiş tepki göstermesi ve “Mutlaka engelleyeceğiz” demesi bundan değil mi?

ÇOK GÜLDÜM

Adam, fedailiğin kitabını yazacak

Eski futbolcu Alpay, Meclis’in en hırçın çocuğu.

Bir tartışma mı çıkıyor, Alpay hemen “olay yerinde” bitiyor.

Yumruklarını gösteriyor, dişlerini sıkıyor, fırsatını bulursa da patlatıyor bir tane.

Süleyman Soylu’nun provokasyon yaptığı günde de sahne almıştı Alpay.

Yumruğunu sıkmış kin ve nefret içinde bakarken çekilmiş fotoğrafı birçok gazetede yayınlandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir üyesine asla yakışmayan bir pozdu bu.

İnsanın aklına “Herhalde kendi fotoğrafını görünce biraz utanmıştır” demek geliyor.

Ama ne gezer.

Tam tersine saraya yaranmak için bu görüntüye sahip çıktı Alpay.

Yine yaparmış.

Erdoğan kırmızı çizgisi imiş.

Bakın ne demiş bu konuda; “Milletvekili seçildiğim ilk gün söylemiştim. Vatanım, devletim, milletim, bayrağım benim için kırmızıçizgidir. Cumhurbaşkanımız benim için kırmızıçizgidir. Cumhurbaşkanımıza hakaret edenler karşısında beni bulur demiştim. Bugüne kadar böyle oldu bundan sonra da öyle olacak…”

Bu çocuğa “Allah ıslah etsin” diyeceğim ama nasıl olsa ıslah olmaz.

Futbolculuğu da böyleydi bunun.

https://twitter.com/can_atakli_