ATATÜRK
Tarihte hiçbir komutan, astları ile, askerleri ile Mustafa Kemal kadar bütünleşmemiştir. Öylesine bir bağlılıktır ki bu, Çanakkale’de askerlerine “Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” diyor, diyebiliyor. Öylesine bir inanmışlık ki bu, Büyük Taarruz’da hedeflenen tepeyi, istenilen saatte alamadığı için, Albay Reşat intihar ediyor.
Falih Rıfkı Atay anlatıyor, “Eski Saat” adlı eserinde:
Eylül 1922.
Geçen gün İzmir sokaklarında perakende bir askere tesadüf etmişler. Nereden geldiğini sormuşlar. Bu asker kıtasından ayrılmaya mecbur olmuştur. Bütün yollarda soruyordu:
İzmir ne tarafta?
Ve gösterilen tarafa yürüyordu.
Peki, kıtan nerede diye sorulduğunda
Boynunu bükmüş: Kıtamı bilmiyorum. Fakat bize İzmir’e gideceksin dedilerdi. Onun için İzmir’e geldim.
Tarihte hiçbir devlet adamı, halkıyla Mustafa Kemal kadar bütünleşmemiştir. Birinci dönem TBMM’nin fotoğrafına bakın. Fesli, kalpaklı okumuşların, bürokratların yanında, sarıklı din hocaları, tarikat şeyhleri, Bektaşi dedeleri, köy ağaları da var. Mustafa Kemal, yandaşları kadar karşıtlarının da olduğu bu karmayla ulusal savaş kazanıyor, devlet kuruyor, devrim yasaları çıkarıyor.
Bugün, Mustafa Kemal’i ve devrimlerini itibarsızlaştırma, sıradanlaştırma, hatta aşağılamalara rağmen, Atatürk gün geçtikçe daha da büyüyor. Atatürk sevgisi yayılıyor, derinleşiyor. Örneğin; milli bayramlarda, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim günlerinde kalabalıklar daha çok artıyor. Halkımız Gazi’yi ve devrimlerini hayal gücümüzü zorlayacak kadar muhteşem figürlerle, gösterilerle anıyor, yaşatıyor. Sokaklar, caddeler, evler yazılarla, resimlerle süsleniyor. Milyonlarca yurttaş, kadın – erkek, büyük – küçük, genç – yaşlı meydanlarda Atatürk’ün imzasını atıyor, kalpaklı fotoğrafını resmediyor.
Anıtkabir ziyaretleri yıldan yıla katlanarak artıyor. Yediden yetmişe, 9 aylık bebelerden 90’lık dedelere – ninelere kadar Anıtkabir dolup taşıyor. Bu yıl 29 Ekim ziyaretleri rekor bir sayıya ulaştı, 1 milyonu aştı.
Atatürk aldatmadı, aldanmadı. Milletine inandı, güvendi. Milletinin, hakkındaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadığı için, bahtiyardı. O nedenle ölümünden 70 yıl sonra doğanlar, bahçelerde, stadyumlarda “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykırıyor, İzmir Marşı’nı söylüyor.
Yüreği bütün yurdu kucaklıyor, aklı bütün dünyayı izliyordu Atatürk’ün. O, herkesin hayatını dolduran ve doyuran bir senfonidir şimdi.
1938 yılında bize ekonomiden eğitime, ulaşımdan silahlı kuvvetlere, dış politikadan tarıma kadar gittikçe gelişen, güçlü, güvenilir bir Türkiye bırakmıştı. Keza sınırları kuzeyden güneye, doğudan batıya kadar dost ülkelerle çevrili, düşmansız bir vatan emanet etmişti.
Ölümünün 80. yılında böyle bir devrimci lidere sahip olduğumuz için, mutluyuz, gururluyuz.
Minnet sana.
Şükran sana.