ATATÜRK'E SAYIP SÖVEN ALÇAKLAR!

Atatürk'e sayıp söven alçaklar;

İslam dünyası O'nun için ne diyor?

Her 10 Kasım'da olduğu gibi bu 10 Kasım'da da Atatürk'ümüzü, Ata'mızı andık.

Kimimiz saygı duruşuyla, kimimiz okuduğumuz dualarla, kimimiz ise gözyaşlarıyla.

Bazıları bunu “Ölüden medet ummak” olarak göstermeye çalışsa da biz ölüden medet ummadık.

Atatürk'ün kendisi de açıkça “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır”, “Beni görmek demek, behemahal (mutlaka) yüzümü görmek değildir. Benim düşüncelerimi, benim duygularımı anlıyorsanız bu kâfîdir (yeterlidir)” diyerek beden olarak ölümsüz olmadığının altını çizmiş, önemli olan düşünce, fikir dünyası olduğunu vurgulamıştır.

Bizler de O'nu bu çerçevede anıyor, kahraman arkadaşlarıyla birlikte bizlere bıraktığı vatan, kurtardıkları millet adına minnetimizi sunuyoruz.

Çünkü 10 Kasım'ları yas değil, bir mücadele günü olarak görüyoruz.

-Gericiliğe
-Bölücülüğe
-Vatansızlığa
-Ortaçağa
-Dini istismara

karşı mücadele günüdür 10 Kasım...

İşte bunun farkında olan bazı kesimler 10 Kasım'da Atatürk'e saldırıya geçti.

Utanmazca, ahlaksızça, alçakça...

Yaptıkları doğal.

Çünkü kendi ataları Anadolu'ya ayak basan, Türk-Kürt farketmeden Anadolu kadınına tecavüz eden, bütün milli-dini değerlerimizi aşağılayan düşmanla işbirliği yapmış, işgale, tecavüzlere ortak olmuştu.

Aynen Irak'ta, Afganistan'da Müslümanlara yapılan zulme destek verdikleri gibi, 100 yıl önce kendi insanlarına bu zulmü reva görmüşlerdi, işbirliği yapmışlardı.

Ancak alçaklığı iyice artırıp iftiraya da başladılar. Atatürk dönemince Hac'ca gitmenin, çocukların sünnet edilmesinin, ezan sesinin yasaklandığı gibi iftiralar...

Bu utanmazlar bildikleri halde susarlar ancak Atatürk, aslında İslam dünyasına bir ışık yakmış, Kurtuluş Savaşımız İslam dünyası için kurtuluş yolu olmuştu. Dr. M. Galip Baysan'ın 2008 yılında kaleme aldığı bir yazı söylediğimizle ilgili çok sayıda örnek barındırır (http://www.derindusunce.org/2008/06/27/mustafa-kemal-ve-islam-dunyasi-uzerindeki-etkisi-kemalizm-laiklik/). İşte o yazıdan bazı bölümler (Ara başlıklar bana aittir):

'İslam dünyası Mustafa Kemal'i dikkatle izliyordu'

“...bazı izlenimler O’nun sadece Türk ve Müslümanlar için değil, diğer uluslar için ne anlam taşıdığını açıklamaya yeterli olacaktır.

“Osmanlı yenilgisinin ve mütarekenin şoka uğrattığı İslam Dünyası, 1919 baharından itibaren Türkiye’deki olayları büyük bir dikkatle izlemeye başladı. O güne kadar tanınmamış biri olan Mustafa Kemal’i keşfetti (daha önceki kahraman Enver Paşa idi) ve Mustafa Kemal’in Avrupa’ya meydan okuyuşunu heyecanla izlemeye başladılar.

Ege’de Yunan işgali, Müttefik birliklerin İstanbul’a girişi, Sevres Anlaşması, İslâm toplumlarının Türklerle dayanışmaya girmelerinin çeşitli nedenlerini oluşturuyordu. Bu cümleden olmak üzere, Tunus’ta Türkiye olayları çok yakından izleniyordu. İstanbul’un İngilizler tarafından işgalini protesto amacıyla Mart 1920’de kralın sarayının önünde bir gösteri düzenlendi. Bu olaylar dizisi içinde, Sakarya Meydan Muharebesi (Eylül 1921) tartışmasız dönüm noktasını oluşturdu. Türklerin Yunanlılara ve bunların arkasındaki İngiliz emperyalizmine karşı zaferi, sömürgeleştirilmiş Müslüman halklara, Avrupa’ya kafa tutulabileceği duygusunu veriyordu. İngiltere yenilmez değildir. Ajitasyon Türklerin başarısı tarafından özendirildi.

'Türklerin davası İslam Dünyasının umuduydu'

Tunus’ta olduğu gibi Suriye’de de gazeteler Kemalistlerin lehinde aktif bir kampanya yürüttüler. Mustafa Kemal’in ve Halifenin etrafında toplanmayı savundular. Zaferin ilanı, Tunus kentinde gösterilere yol açtı. Türklerin davasına duyulan sempati, giderek İslâm Dünyasının kurtuluşu biçiminde daha genel bir umuda dönüşüyordu.

'Fas'tan Endonezya'ya Türklerin zaferi kutlandı'

Ancak Türklerin lehine yapılan en gösterişli dayanışma toplantıları Anadolu’yu yeniden fetheden Türk birliklerinin İzmir’e girişi (Eylül 1922) dolayısıyla yapıldı. İslâm Dünyası, Fas’tan Endonezya’ya kadar toplantılar düzenleyerek, mitingler yaparak Türklerin zaferinden duyduğu sevinci ortaya koydu. Filistin’de, Şam’da, Tunus’ta, Hindistan Müslümanları arasında, Yemen’de ve Hatta Etiyopya’da Adis Ababa’daki Müslüman halk arasında düzenlenen gösteriler hakkında tanıklar vardır. Türklerin zaferi ilan edilince Kudüs Mustafa Kemal’in resimleriyle donatılıyor, Gazze’de, Nablus’ta pencerelere Türk Bayrakları asılıyor, camilerde dualar okunuyor ve Kudüs’teki El Aksa camiinde büyük bir toplantı yapılıyordu… Malezya’da Hintli Müslümanlar tarafından işletilen dükkânlar Mustafa Kemal’in resimlerini satıyor ve Malezyalı gençler bunlardan yüzlerce satın alıyorlardı. M. Kemal’in portresi, tıpkı (Enver) Sedat’ın Kahire’deki evinde olduğu gibi; Türk dostu çevrelerde boy gösteriyordu. Öyle anlaşılıyor ki, Pakistan’daki eski ailelerin çatı katlarında günümüzde bile (1980’lerde) bu resimlere rastlanıyor.” (François Georgeon ve İskender Gökalp: Kemalizm ve İslâm Dünyası, S.25- 27 (Çev. Cüneyt Akalın, Arba, İstanbul -1990))

“Mısır’dan Hindistan’a kadar bütün İslam diyarında, köylüler O’nu Allah’ın sevgilisi, din adamları imanın kılıcı, siyaset adamları Doğunun devrimcisi diye andılar.” (Selahaddin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki; S.95, Fransız Gazeteci Marcel Sauvage, Cumhuriyet, 5 Ağustos 1935, Varlık Yayınevi, İstanbul -1965)

Bu günlerde gelişmeleri çok yakından izleyen bir Fransız basın mensubu Pierre Benoit şahit olduğu olayları şu sözlerle anlatmaktadır:

“Bazı Arap ülkelerinde gençler, başlattıkları hürriyet mücadelelerinde, kendilerini durdurmak için açılan ateşler karşısında semayı dalgalandıran bir gürleyişle coşkun ve korkusuzca haykırıyor ve ‘ Yaşasın Mustafa Kemal’ diye bağırıyorlardı.”

Hürriyet mücadelelerinin dışında Atatürk’ün yaptığı reformlar da özellikle Müslim ve Gayrı Müslim topluluklar için emsal teşkil etmiş, gelişmekte olan birçok ülke lideri onun reformlarını örnek alarak kendi uluslarının gelişmesine katkı sağlamışlardır. Bu konudaki en somut örneklerden biri Tunus Devlet Başkanlarından Habib Burgibadır. Burgiba görüşlerini şu sözlerle dile getirmiştir.” Mustafa Kemal'in kişiliği, halk kitlelerinin ayaklanması ve halk mücadelelerinin önderi olmuştur. Bu mücadeleler onun ölümünden sonra genişlemiş, pek çok Üçüncü Dünya ülkesini esaretten kurtarmıştır.”

Baysan'ın aktarımları böyle. Şimdi birileri “Asıl Cumhuriyet kurulduktan sonra yaptıklarını eleştiriyoruz” diyebilirler. O zaman öldükten sonra İslam dünyasının mesajlarına ve değerlendirmelerine bakalım:

Eski Afgan Kralı Emanullah Han:
Roma'da evimizde idik. Radyo dinliyorduk. Kara haberleri öğrenince ne hale geldiğimizi bilemezsiniz. Kalbimizden vurulmuş gibi olduk. Gazetelerin verdiği bilgi yasımızı tümüyle artırdı. "Çocuklarım siz kalınız, ben gidip Büyük Ata'nın kaybı karşısındaki elem ve üzüntülerimi ona kendi huzurunda belirtmek istiyorum." dedim.

İstanbul'a bu amaçla tamamen özel olarak geldim. Eğer gelmeseydim bu sonsuzluğa göçen büyük insanın önünde ağlamasaydım, bu sonsuz ayrılığa katlanamazdım. Ona saygı görevimi yapabilmek için İstanbul'a geldim. Gelir gelmez saraya gittim. Büyük arkadaşımın tabutu önünde durdum, eğildim, ağladım. Acım Türk Milleti'nin acısı kadar büyüktür. Sevdiğim Türk Milleti'ne baş sağlığı dileğimin sunulmasına aracılığınızı dilerim.

O büyük insan yalnız Türkiye için değil, bütün doğu milletleri için de en büyük önderdi.

1963-1966 yıllarının Irak Cumhurbaşkanı Abdülselam Arif: Modern Türkiye'nin doğulu olmaktan fazla batılaşmasına kararlı bulunması her ne kadar Atatürk'ün iş programının en belirli niteliğini meydana getiriyorsa da memleketini yüzyılın gerekleriyle bağdaşacak siyasal bir düzene kavuşturmak, ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerden kalkındırmak uğrunda Atatürk'ün sarfetmiş olduğu çabaların değeri inkar kabul etmez bir gerçektir. Atatürk bir çocuk bırakmadı, lakin kendisine daima ; "Sen babamsın, hayatımın sebebisin, velinimetimsin, senin adın gönüllerimizde daima sevgi ve takdis ile yaşayacaktır" diyecek bir büyük millet bırakmıştır.

Pakistan Cumhurbaşkanı Eyüp Han: Kemal Atatürk, yalnız bu yüzyılın en büyük adamlarından biri değildir. Biz Pakistan'da, O'nu geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. Askeri bir deha, doğuştan bir lider ve büyük bir yurtsever olan Kemal Atatürk, memleketinizi yeniden büyüklük yoluna koydu. O yalnız sizin milletinizin sevgili lideri değildi. Dünyadaki bütün Müslümanlar gözlerini sevgi ve hayranlık hisleriyle O'na çevirmişlerdi. O, Müslüman dünyasında yeniden siyasi uyanış yönünden ileriye doğru cesur bir adım atan bir avuç insandan biriydi.

Pakistanlı Şair İkbal:
Bizim aslımız rengi uçmuş bir kıvılcım iken, O'nun bakışı ile cihanı kaplayan ve aydınlatan bir güneş haline geldik.

Tunus Cumhurbaşkanı Habib Burgiba: Tunus Milleti bugün, yüzyıllık bağlarla bağlı bulunduğu kardeş ve soylu Türk Milleti ile, Mustafa Kemal'in unutulmaz anısını canlandırmak ve saygıyla anmak üzere hürmetkar bir düşünce içinde birleşmektedir. Milletimiz Gazi'nin ölmez eseri için en büyük hayranlığı O'nun sahasında, savaş meydanlarında, büyük asker olduğunu tesbit ettikten sonra, her şeyin tamamen kaybolduğu zannedildiği bir anda, milletinden ümidini kesmeyi ve yenilgiyi kabul etmeyi şiddetle reddeden Tanrı'nın seçtiği büyük insanı anıyoruz. O, güçleri birleştirmeyi, kırılmış cesaretleri yükseltmeyi bilmiş ve talihi zorlayarak, millî ülkenin bütünlüğünü tekrar kurmuş ve memleketinin bağımsızlık ve egemenliğini kazanmasını başarmıştır. Atatürk böylece, ölümü esirliğe tercih eden bir milletin neler yapabileceğini hayretler içinde bulunan dünyaya göstermiştir. Bu örnek unutulmayacaktır.