BİZ BU ŞEHİTLERİ NİÇİN VERDİK ALLAH AŞKINA?

AKP’nin gözlerden ırak arka planı kaynıyor...


Saray’daki muhterem zat, “Başkanlık” pozisyonlarını incelemek üzere Latin Amerika’dayken, zırt pır ağlamasıyla ünlü, asırlık çınar “o zat” önce açtı ağzını, yumdu gözünü, bir saydırdı ki AKP cenahı sarsıldı... Karşılıklı ihanet suçlamaları, geçmiş “kirli çamaşırlar”ortalığa savruluverdi... Sonra “o zat” her zamanki yaptığını yaptı, “gölgede kalmış hakikatler” tehdidini savurduktan sonra, Saray’a övgüler düzüp, “siz annemin beşinci oğluydunuz” deyip, bir de Dolmabahçe sözlerini, Saray’ın has adamı Yalçın Akdoğan’ın namusuna emanet edip sustu, iyi mi!..


Sustu ama, “küskünler hareketini” resmen başlatmış da oldu... Tabii burada Başbakanlık koltuğunda oturan zatın tutumu hayli önemli; epey bir zamandır söylediklerinden, tavırlarından Saray’la arasının bir hayli sancılı olduğu anlaşılan Başbakan sıfatlı zatın, bu grupla birlikte hareket etme, en azından gizli kapaklı destekleme endişesi sardı bir takım mahfilleri!.. Yanaşma kalemler arasında da bir istiflenme, tarafını açığa vurma durumları bile yaşanmaya başlandı...


İşte biz bunlarla vakit geçirirken, dün iktidarın iki ayrı adamından, aynı konuda, müthiş bir ifşaat geldi; asker ve polis, Güneydoğu’da ölümüne bir operasyonu yürütürken, her gün şehit cenazeleri akın akın yurdun dört bir yanına ateş düşürürken, Başbakan sıfatlı zat yarın, hem de Güneydoğu’da, çatışmaların merkezinde, Mardin’de ne yapacakmış dersiniz?.


-Çözüm sürecini başlattıklarını açıklayacakmış!..


Valla, ben iktidar yandaşlarının yalancısıyım...

 


Bu nasıl bir oyun?..

 


İlk işaret fişeğini AKP Adıyaman milletvekili Mehmet Metiner çaktı...


Metiner Star gazetesindeki köşesinde yer ve tarih de vererek, “çözüm yeniden başlıyor” mesajını verdi:


-Başbakanımızın Cuma günü Mardin’de yapacağı açıklamalara herkes kulak vermeli. Çözüm için yeniden bir inşa ve demokratikleşme süreci başlıyor...


Bitmedi! Hükümete, diğer bir deyişle Başbakana yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi de çözüm sürecinin başlayacağını ilan ederek şöyle dedi:


-Keşke HDP-PKK ve İmralı’yı yok sayarak bir çözüm mümkün olsa. Ama reel politik bunu mümkün kılmıyor...


Tesadüfe bakın ki, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ta önceki gün Mardin’de bir işaret fişeği çakmıştı:


-Hendekmiş, barikatmış inanın ki bunlar bahane, bir günde çözülür. Altı aydır kapatamadığınız hendekler bir günde Sayın Öcalan’ın mesajıyla çözülür. Bir barış mesajıyla onların hepsi kapanır...


E, birader, sormazlar mı adama; madem başka çare yoktu, madem “reel politik” PKK-HDP-İmralı’yı zorunlu kılıyordu, madem hendeklerin, barikatların kapanması bir “barış mesajına” bakıyordu, o halde niçin bu milletin 300’e yakın evladı, şehit düştü?.. Bakın tam sayıyı bile söyleyemiyorum; her an başka şehit haberi gelebilir!.. Niçin yüz binlerce insan yerinden yurdundan oldu?. Niçin suçsuz, günahsız inanlar kış günü sokaklarda kaldı, öldü, yaralandı?..


-Sur’u Toledo yapmak için mi?!.


Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum; Başbakan sıfatlı zat, böylesine yaşamsal bir keskin dönüşü yarın Mardin’de açıklayacak, Saray’daki zat, on binlerce kilometre ötede, Latin Amerika’da?!.. Sizin aklınız kesiyor mu, Saray’ın haberi, planı, “ileriye yönelik organizasyon şemaları” olmadan böyle bir girişim yapılabilsin?..


-Ben, kendi hesabıma, “aklımızla alay ediyorlar” diye düşündüm!..



Özyönetime ve Başkanlığa açılan yol!..

 


1 Kasım seçimlerinin sonuçları belli olur olmaz yazdığım yazıda aynen şöyle demiştim:


-Başkanlık ve Özerklik hayırlı olsun!..


Nerden bildim?. Çok kolay, “Perşembenin gelişi Çarşambadan belliydi de” ondan!.. AKP ile HDP’nin oyları halk oylamasına bile gitmeye gerek kalmadan anayasayı da, Başkanlık meselesini de çözüyordu!.. Karşılığında “özerklik” verilecekti, işlem tamamlanacaktı!..


Ancak iktidar mahfili acele etmedi; hem halkın korkularını biraz daha kaşımakve sonucunda “mecburi desteğini” almak, hem de PKK/HDP’nin burnunu sürtmek için , 7 Haziran seçimlerinin hemen ardından başlattığı, “Milliyetçi Şahlanış” atağını sürdürdü. Ancak bir şeyi iyi hesaplayamamıştı elinde tüm istihbarat birimlerini bulunduran Saray ve hükümet; 3 yıllık cicim sürecinde, şehirlere yığılan silah ve eşkıya miktarı!.. Böylece iş zıvanadan çıktı. TSK, 24 Temmuz’da başlattığı operasyonda gayet başarılıydı ancak terör temizliğinde üst aşamalara geçiş sırası geldiğinde iktidardan “elini taşın altına koymasını” güvence vermesini istedi, yani yazılı emir talep etti...


İç ve dış baskılar da ağır biçimde devreye girince Saray’ın “vatan savaşı”  bugün Mardin’de “yeni bir sayfa açma” aşamasına evrilecek gibi görünüyor!.. Yani daha açıkçası, benim aylar önce söylediğim sonuca, müthiş bir “kabus devresi” ardından gelindi.


-“Güneydoğu’da vatan savaşı yapılıyor” diyen  arkadaşların dikkatine sunarım!..


Biz o zaman, “Sanatçılar Girişimi” olarak kamuoyuna açıkladığımız bildiride, “bu bir Saray savaşıdır. Asker tabii ki vatanı için savaşıyor ama, bu operasyonlar üzerinden ‘karanlık senaryolar’ yazılıyor” demiştik ve ne vatan hainliğimiz, ne Cenap Şahabettinliğimiz(Kurtuluş Savaşı sırasında ki önde gelen İngilizci hainlerden) kalmıştı!..


Son söz; Bu kadar yalan dolanın, bu denli kandırılmanın, böylesi bir kan denizinin ortasında debelenen bir toplum görülmemiştir...


-Bu millet bunu da yerse pes! Zaten sonrası tufan!!!


https://twitter.com/umit_zileli