BUNU YAZMAK GEREK

Bu iktidar ekonomi ile gitmez

Adalet Partisi Genel Başkanı, sosyoloji uzmanı Dr. Vecdet Öz yeni bir yazı göndermiş.

Bu kez uzmanlık alanı içinde bir AKP ve AKP’li tanımlaması yapmış.

Sizin de ilginize sunmak istedim.

Kendi yorumumu ise en sona sakladım.

–  AKP, sosyolojik bir kinin dış destekli tezahürüdür.

 Birikmiş varoş kininin ete kemiğe bürünmüş halidir ‘Reis’ tiplemesi…

 Ezeli kinin intikam hissine dönüşmesi ve birikerek sıçramasıdır AKP iktidarı…

 İtildim kakıldım, cahil bırakıldım, artık güç bende diyebilmenin neticesidir 19 yıllık safahat…

 Görmezden gelinen kitlenin, kendinden yüksek gördüğü güruha had bildirmenin dış destekli tezahürüdür olanlar…

 Sarayda oturan Erdoğan Ailesi değil, ezilmişlerin tümüdür…

 40 bin Euro’luk çanta Emine Hanım’ın değil, eziklik duygusu içindeki tüm kadınların kolunda takılıdır…

 Ekonominin kötüye gitmesi, eğitimin kevgire çevrilmesi, adalet duygusunun yok olması zerre umurlarında değildir onların…

 Aristokratlara mal olmuş ‘Atatürk’ kompleksi karşısında, ‘Artık bizim de bir Atatürk’ümüz ve kahramanımız var, bizim de kurtuluş mücadelemiz var’ demenin fırsatıdır 15 Temmuz…

 Bu imajı güçlendirme çabalarıdır ey Amerika söylemleri, sınır ötesi faaliyetler ve kafa tutmalar…

 Kendi Atatürk’lerini ve kurdukları kara düzeni öne çıkarma arzusudur Anıtkabir’e dil uzatmalar, yapılan Cumhuriyet düşmanlığı ve parantezi kapatma söylemleri…

Artık devir onların devri, sultan onların sultanıdır!!

Öyle bir ekonomik kriz oldu diye giderler mi sanıyorsunuz?

Böylesi manevi bir tatmin bir daha geçer mi ele?

Böylesi bir atmosferi ve fırsatı yakalamışken işin peşini bırakır mı hiç emperyalizm??

Öyle şaşkın şaşkın bakmayın yazdığım yazıya…

O öyleymiş bu böyleymiş hepsi safsata, laf-ı güzaf!.

Tüm gayret ve söylemler yangını alevlendirmekten ibaret romantizm ve boş çaba!..

Lütfen oturup düşünün ve aklınızı başınıza alın!

Vecdet Öz tabii aynı zamanda bir sosyolog olarak durumu çok iyi özetlemiş, hayli esprili de olmuş yazısı.

Öteden beri söylediğim bir teze de destek veriyor.

Israrla şunu söylüyorum; “Bu iktidarı ekonominin kötü olduğunu söyleyerek zora sokmak ve seçimde devirmek mümkün değil. Çünkü halk bilerek ve sistematik biçimde fakirleştirildi, yardıma muhtaç hale getirildi, bu durumuna da şükretmesi sağlandı. Ekonomide iyileştirme yapmak yerine, bunu Allah’ın bir imtihanı gibi sunuyor iktidar. Fakirleşen vatandaş, bir iktidar değişimi halinde kimsenin kendilerine yardım etmeyeceğine inandırılıyor ve iktidara daha da yapışıyor.”

Gerçekten muhalefetin aklını başına alması gerek.

Sürekli fiyatları artan malları göstererek, hayat pahalılığından şikayet ederek, işçinin emeklinin zor durumunu anlatarak ilerlemek bana pek mümkün gelmiyor.

Çünkü şu anda halkın önemli bir bölümü fakirleştiğine inanmıyor.

Bunu bir kader olarak görüp AKP iktidarını da kurtarıcı olarak kabulleniyor.

Anketlerdeki sert düşüşe rağmen AKP’nin hâlâ birinci parti olarak gözükmesinin nedeni budur.

O halde demek ki, muhalefet yeni yöntemler bulmak ve daha sıkı mücadele etmek zorundadır.

Ekonominin kötü olduğunu, geçim sıkıntısı yaşandığını söylemek yerine adaletsizliği anlatmak, güven vermek ve bunu herkesin kabulleneceği bir samimiyetle yapmak gerekir.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

AKP iktidarı koronada dünya birincisi olmayı başardı

Geçen hafta Türkiye’nin Avrupa’da birinci, dünyada ise dördüncü olduğunu gösteren bir korona tablosu yayınlanmıştı.

Bu tablo birçok gazetede yer aldı, televizyonlarda habere konu oldu.

Haberi Tele1 yayınında değerlendirirken, “Ancak burada sadece sayılar var, oysa önümüzdeki Hindistan, Amerika ve Brezilya’nın nüfusu bizden çok fazla. Bu durumda hasta sayısına değil, bunun oranına bakmak gerek” demiştim.

Ancak o sırada hesap yapma olanağım yoktu ve yorumum bu anlamda eksik kalmıştı.

Bu eksiğimi okurlardan Fehmi Güler tamamlamış.

Diyor ki, “Hindistan salgında günlük vaka sayısı bakımından 131 bin kişi ile dünya birincisi. Nüfusu da 1 milyar 300 milyon. Sonuçta yüzde olarak 10 bin kişide 1 kişi semptomik hasta, Türkiye’de ise günlük vaka sayısı 55 bin kişi. Nüfusumuz 85 milyon, bu durumda Türkiye’de 10 bin kişide 7 hasta var.”

Görüldüğü gibi aslında günlük hasta sayısında dünya birincisiyiz.

Bu tür olumsuzluklarda, AKP iktidarı birinciliği kimseye kaptırmıyor her zamanki gibi.

Peki bu turum hep böyle miydi?

Elbette değildi.

Ancak ne zaman lebalep kongreler başladı, kalabalık cenaze namazları oldu ve bunlara karşı hiçbir önlem alınmadı, işte o andan itibaren hastalığa yakalanan sayısında inanılmaz bir tırmanış başladı.

Bunu söyleyince bozuluyorlar ve “Suçlu hepimiziz” diyorlar ama aslında herkes durumun farkında.

ÖNERİ

Patates-soğanı bedava dağıtıyorsunuz ama gelecek yılın planını da yapın

Ramazanla birlikte iktidarın popülist girişimleri de başladı.

AKP Genel Başkanı, halka patates ve soğanı bedava dağıtacaklarını açıkladı.

Patates ve soğan üreticisinin elinde kalan bütün ürünler satın alınmış.

İstanbul’da 164 bin aileye 20 kilo patates, 10 kilo soğan bedava dağıtılacakmış.

Tabii amaç fakirliği yok etmek değil.

Tam tersine fakirliği çoğaltmak hatta cazip hale getirmek ve yönetmek.

Şimdi bir önerim var.

Tarım ürünleri planlaması hiç iyi yapılmadığı için üretici genellikle bir yıl önce para eden ne varsa ona yönelir.

Bu nedenle bazı yıllar aşırı üretim nedeniyle bazı ürünlerin fiyatları yerlerde sürünür.

Şimdi saray, patates ve soğan üreticisinin elindeki malları aldı diye herkes bir heves patates soğan ekmeğe kalkabilir.

Üreticinin malının tamamını almaya başlayınca bunun arkasının ne olacağını da düşünmek gerek yani.

YENİ ÖĞRENDİM

Bu öğrencilerin feryadını duyan yok

Bir yakınımın kızı İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda okuyor olmasa benim de haberim olmayacaktı büyük ihtimalle.

Konservatuvar, Kadıköy rıhtımdaki tarihi binadan çıkarılıyor ve Göztepe yerleşkesinin içindeki bir binaya taşınıyor.

Öğrenciler de öğretim üyeleri de bu karara çok tepkili.

Adı sanat olan bir okulun, yine adı sanatla anılan bir binada olması gerektiğini söyleyen öğrenciler ve öğretim üyeleri, “Bizi neden okulumuzdan ediyorsunuz?” diye soruyorlar.

Okulun taşınacağı yeni binanın fiziksel olarak sanat eğitimi için yetersiz olduğu da iddia ediliyor.

Peki bu kararı kim geri alabilir?

Onu da yeni öğrendim.

Binanın asıl sahibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi.

Öğrenciler, “Ekrem Başkan sanıyoruz bu durumdan haberdar değil. Eğer bilse sanata olan saygısını bildiğimiz başkan, yapılacak restorasyon çalışmalarından sonra okulumuza burada devam etmemize karar verecektir” diyorlar.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Bu dernek başarılı olmaz mı?

Türkiye’de yüzlerce dernek var.

Bazıları elbette çok biliniyor.

Bazıları tamamen hemşehri derneği niteliğinde.

Kimi dernek de hizmet amaçlı.

Bazı derneklerin isimleri çok uzun…

Bazılarının ise çok ilginç ismi var.

İşte bunlardan biri de bu.

“Aydın Dağların Kaynak Sularını Borudan Geçirme Bol Su İçirme Derneği”

Kapısında bu kararlı amcanın durduğu bu isimdeki bir derneğin başarısız olması mümkün mü?

Bana göre değil.

Tabii fotoğrafın çekildiği tarihi bilemiyorum.

Belki o borulardan su çoktan geçti, herkes bol suya kavuştu bile.

Bu kadar yaratıcı bir millete zorluklar sökmez.

https://twitter.com/can_atakli_