ANALİZ

Bu iş hava basmayla, taksit taksit önlem alarak yürümez

Tarihimizde “topluca” yaşadığımız en büyük olayla karşı karşıyayız.

Bu bir gerçek.

Çin’inden Amerika’sına, Avrupa’sından Avustralya’sına kadar her yer ağır bir kriz altında.

En gelişmiş ülkeler dahil tüm dünya koronanın yarattığı korku ve dehşeti yaşıyor. Buraya kadar kimsenin kuşkusu da itirazı da yok.

Sonuçta bütün dünya ağır bir savaş veriyor olsa da atalarımızın dediği gibi “Her koyun kendi bacağından asılır” sözünün ne kadar geçerli olduğunu da bilmek zorundayız.

Şu gerçeği kimse inkar etmeye kalkmasın. İktidarın ısrarla söylediği gibi, bu konuda dünyanın pek çok ülkesinden önce harekete geçmiş ve gerekli önlemleri almış değiliz.

Tam tersine iktidar çok büyük şaşkınlık içinde.

Adeta ne yapacağını bilemiyor.

Bu nedenle çevre baskısını iyice artırdı, aykırı sesleri kısmaya çalışarak aldıkları önlemlerin çok doğru olduğunu anlatmak için çırpınıyor.

Elbette şu ana kadar alınan önlemlerin her biri tek tek bakıldığında gereklidir, yerindedir ve doğrudur.

Ama bu tek tek önlemlerin doğru olması, bir; bizi koronadan korumuyor, iki; geleceğe yönelik çareler oluşturmuyor, üç; toplumun moralini düzeltip kurallara uygun davranmaya itmiyor. İktidar ne kadar söylerse söylesin koronanın ciddiyetinin farkına ancak şu son bir hafta içinde vardı.

Daha önce başka ülkelerle birlikte alınmış kimi kararların toplumda asla bir uyarıcı etki yapmadığını hepimiz biliyoruz. İşin kötüsü, İran’da korona patlaması, Mekke’den kötü haberler gelmesi ve nihayet umre dönüşünün yarattığı panik, iktidarı harekete geçmeye zorladı. Ama nedendir bilinmez (belki de bildiğimiz nedenlerledir, para meselesi) iktidar önlemlere sağlık konusundan değil, maddi konulardan başladı. İşte iktidarın karizmasının çizildiği an bu oldu.

Çünkü herkes genel sağlık önlemleri beklerken, saraydan “iş insanlarına küçük katkılar, vergi ertelemeleri, uçak bileti KDV’sinde indirim” gibi tuhaf kararlar çıktı.

Ardından yine taksit taksit sözde ekonomiyi rahatlatıcı kararlar eklendi bunlara.

Sağlıkla ilgili ise “evde kalın” demekten öte bir şey bulmuş değiller.

Diyeceksiniz ki, hastanelerde canla başla çalışan insanlar var, polisler, belediyeler, bazı sivil toplum kuruluşları halka yardım için canla başla çalışıyor.

Evet ama bunların hiçbiri iktidarın bilgi, beceri ve çapıyla ilgili değil. İktidar hâlâ krizin yönetildiği bir sağlık merkezi oluşturamadı, toplumda “testler yapılıyor, hastalar iyi tedavi ediliyor, koruyucu önlemler için gerekli ekipmanlarda bir eksik yok” algısı oluşturulamadı.

Sağlıkla ilgili kuşkular giderek derinleşirken, asıl tehlike “Bu aydan sonra ne olacağız, maaş alabilecek miyiz, para kazanacak mıyız, kiramızı, faturalarımızı ödeyebilecek miyiz, yiyecek bulabilecek miyiz?” korkusuna kapılanların sayısının giderek artmasıdır. İktidar normal zamanda elinde sopa, ülkeyi belki yönettiğini ve işlerin iyi gittiğini düşünebilir ama çok açık bir gerçek şu ki, yönetemiyor, beceremiyor.

Keşke bunun farkına varsa, kararların tek adamın ağzından değil de Meclis’te alınacağı bir milli hükümete devredebilse yönetimi.

BUNU YAZMAK GEREK

Aman ne büyük iş, kredi kartı gecikme faizlerinin oranı düşürülmüş

İktidarın süreci iyi yönetemediğini söylediğimizde kızıyorlar.

Yukarıdaki yazıda bunu açıkça anlattım.

Gelelim somut örneklere.

İktidar utanmasa koronaya karşı önlemleri “Çin’den bile önce” aldığını söyleyecek.

Hesapta bu virüs duyulur duyulmaz harekete geçilmiş. Yok öyle bir şey.

Alınan önlemlerin hepsi anlık paniklerle alındı.

İşte ekonomi önlemleri bunun kanıtı. Bir haftadır hemen her gün bir yeni “güya ekonomik önlem” kararı açıklanıyor.

Belli ki hiç hazırlık yapılmamış, panik halinde akla geldikçe önlem açıklıyorlar.

Örneğin haftanın son günü kredi kartları ile ilgili bazı kararlar açıklandı.

Neymiş, Türk Lirası cinsinden kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami akdi faiz oranı yüzde yüzde 1.40 yerine, 1.25 olacakmış.

Yabancı para cinsinden kredi kartı işlemlerinde uygulanacak aylık azami akdi faiz oranı yüzde 1.2’den yüzde 1.0’e düşürülmüş.

Aylık azami gecikme faiz oranı yüzde 1.7’den yüzde 1.55’e çekilmiş.

Maliye, bunu büyük karar diye açıklıyor.

Oysa milletin beklediği bu değil ki. Herkes şunu diyor; “Kriz atlatılıncaya kadar kredi kartlarından gecikme faizi, ceza ve ceza faizi alınmasın. Çok küçük düşüşlerin bir faydası yok.”

Neden?

Cevabı basit; “Millet şu sıralar zaten fazla para harcayamıyor. Pek çok kişinin geliri kesildi ya da çok düşük seviyeye indi. Milyonlarca insan borcunu ödeyemiyor, bir o kadarı da alacağını tahsil edemiyor. Bu süreçte hükümetin resmi tüm alacak verecek konularını üç ay dondurması daha uygun olacaktır.”

DEDİKODU

Kira, aidat, fatura ödemeyenlerin sayısı çok yüksek

Konuyu hepimiz biliyoruz, başlığa “dedikodu” dememdeki maksat, bunları belgelemenin zorluğudur.

Konu şu: Evlere kapanmak zorunda kalındığı günden bu yana, para hareketleri büyük oranda durmuş.

Örneğin kiralarını ödemeyen veya ödemeyeceğini beyan eden pek çok kişi varmış.

Bunların büyük bölümü hizmet sektöründe olanlar.

Dükkan ve mağaza sahipleri başta geliyor.

Çünkü “Kapalıyız ve tek kuruş gelirimiz yok, kirayı nasıl ödeyelim?” diyorlarmış.

Pek çok kişi de alınan ekonomik kararları kendilerince yorumlayarak “Sayın Cumhurbaşkanımız borçların ertelendiğini açıkladı, bu durumda biz niye ödeyelim?” görüşünü savunuyormuş.

Bunun yanı sıra elektrik, doğalgaz, su faturalarını ödemeyenler de var.

Şu sıralar bunları belki böyle geçiştireceğiz.

Ama krizin etkisi azalmaya başladığında başka tür büyük sorunlarla karşılaşacağız, bu da bir başka gerçek.

Bİ SORALIM BAKALIM

Madem tüm dünyadan önce önlem alındı bu sorulara da cevapları vardır herhalde

İktidar “hava basma taktiği” ile koronaya karşı çok erken bir dönemde önlemler alındığını, hatta dünyanın buna parmak ısırdığını iddia ediyor.

Madem bu kadar iddialı bir iktidarımız var, aşağıdaki sorulara da mutlaka cevapları vardır ve bu cevaplar milleti tatmin edecektir;

Korona başladığından bu yana Türkiye’ye kaç kişi girdi?

Bu süreçte hastane kayıtlarına geçen kaç ölüm var?

Bu ölümlerin hastalıklara göre dağılımı nedir?

Korona dünyada duyulduğunda Türkiye’de kaç korona tespit kiti vardı?

Bu sayı şubat ayı başından bu yana kaça yükseldi?

Korona duyulduğu sırada Türkiye’deki maske sayısı kaçtı?

O günden itibaren devlet ne kadar maske stoku yaptı?

Koronanın ilerlemiş safhasında çok gerekli hale gelen solunum cihazlarının sayısı, virüsün duyulmasından bu yana kaç tane arttı?

Korananın duyulmasından itibaren kaç sağlık personeline bu konuda eğitim verildi, ilk etapta hangi hastaneler üs olarak seçildi?

Koronanın duyulmasından sonra olası ekonomik önlemlerin hangileri hakkında çalışma yapıldı?

Sokağa çıkma yasağı ilanı için hazırlık var mı, böyle bir durum için organizasyon şemaları hazırlandı mı?

OKURDAN GELEN MESAJ

Bedava beklerken meğer zam bile yapmışlar

Geçen hafta herkesin eve kapandığı bir süreçte Teledünya, Tivibu, Digitürk, D-Smart gibi televizyon platformlarının, bünyelerindeki paralı sinema kanallarını halka açmaları çağrısında bulunmuştum.

İyi niyetle bu şirketlerin de sosyal bir sorumluluk duygusu içinde olabileceklerini düşünmüştüm.

Bu sese kulak verecek bir yetkili beklerken, okurdan gelen mesaja çok şaşırdım.

Bakın ne diyor bir okurum mesajında;

Değerli Can Bey;

Son yazınızda “Teledünya’nın paralı sinema kanallarını herkese açsın” demektesiniz. İnsani duygular içinde doğruyu söylemektesiniz. Ancak Türksat, kablo TV ve internet hizmetini 53 TL ye sunuyorken, “Kampanya bitti” diyerek şubatta 87.00 TL’ye çıkardı. CİMER’e şikayet ettim.”Eve hapsolduğumuz şu günlerde, insan 2 ay bari kampanyayı uzatırdı” dedim. İşin güzelliğini anlayan olmadı. 2 ay uzatsa Türksat batmazdı. Hem Bilgi Teknolojileri Kurumu’ndan, hem de Türksat’tan “İsterseniz Tüketici Hakem Heyeti’ne gidebilirsiniz diye e-posta yanıt geldi.

https://twitter.com/can_atakli_