ANALİZ

Bu zorlama anketler sıktı artık

Herhalde hepinizin dikkatini çekiyordur, AKP artık anket yayınlamıyor.

İktidara yakın gazeteciler de anket işine pek girmiyorlar artık.

Birkaç gün önce iktidar medyasının anket yayınlamak yerine nasihat vermekle meşgul olduğunu yazmıştım hatırlarsanız.

Nedeni çok basit.

Çünkü AKP artık en taraflı anketlerden bile çıkmıyor.

4-5 ay öncesine kadar “Cumhur İttifakı yüzde 45’i geçiyor” türü anket sonuçları açıklayabiliyorlardı.

Sonra baktılar o da olmuyor.

Çünkü AKP ve MHP’nin toplamı yüzde 40’ı bile bulmamaya başladı.

AKP, iktidara anketleri kullanarak gelmişti.

Aylar öncesinden başlayan çalışmalar sonucu halkın beynine; “AKP tek başına iktidar olacak, AKP’nin oyları yüzde 48’in altına düşmüyor,
Erdoğan tek başına yüzde 50’yi geçiyor”
 algısı sokmayı başarıyorlardı.

Şimdi ise anketler tu kaka oldu.

Dün yine bir saray gazetecisinin yazısında gördüm, “Cumhur İttifakı her ankette yüzde 50’nin üzerinde” diyordu.

Erdoğan’ın masasında bir anket duruyormuş.

Burada öyle yazıyormuş.

Eski dönemi, yani anketler üzerinden algı operasyonları yapılan dönemi bilmesek inanacağız.

Cumhur İttifakı, her ankette yüzde 50’nin üzerinde çıkacak ve iktidar medyası bunu bir cümle içinde geçiştirecek.

Olacak iş mi?

Gerçekten öyle olsa ortalığı yıkarlar.

AKP önlenemez eriyişi nedeniyle panik yaşarken, muhalif kamuoyu da bana göre “zorlama anketlerle” yorgun düşürülüyor.

Israrla dayatılan adaylar üzerinden algı oluşturma yöntemi uygulamaya çalışıyorlar.

Sanki, ülkenin kaderini
değiştirecek bir seçim yapılmayacak da popülarite yarışması yapılacakmış gibi, özellikle iki belediye
başkanını öne sürüp “hangisi daha çok oy alır” yarıştırması yapıyorlar.

Bana göre bu çok yanlış. Muhalefet partilerinin bu anket şirketlerine protesto göndermesi gerektiğini defalarca belirttim.

Adayları kendi kafasına göre anket şirketleri değil, partiler belirler.

Ancak neredeyse iki yıldır anket şirketleri aday belirliyor.

Muhalefetin bu tür anketleri durdurması gerek, aksi halde dayatılan iki isim dışında aday gösterilmesi, muhalif kesimde düş kırıklığı ve öfke yaratacaktır.

Metropoll şirketi yine kendi içinde muhalif adaylarla Erdoğan’ı yarıştıran bir araştırma yapmış.

Sonuçlarını da şöyle açıklamış.

Erdoğan: 38.8 – İmamoğlu: 49.7

Erdoğan: 37.5 – Yavaş: 49.4

Erdoğan: 38.5 – Akşener: 42.5

Erdoğan: 42.5 – Kılıçdaroğlu: 39.7

Yani anketi yapan diyor ki; “Siz seçime bu iki belediye başkanından biri ile girin. Onlar dışındaki adayların şansı yok. Hele CHP’nin ve İYİ Parti’nin genel başkanları sakın adaylığı düşünmesin.”

Oysa muhalif partiler, seçime çok farklı bir strateji ile hazırlanıyor.

Bunu daha önce anlatmıştım.

Sanıyorum anket şirketleri bu yöntemle muhalefetin kazanma ihtimalinin yüksek olacağını görerek, kafa karıştırmaya devam etmeyi tercih ediyor.

KOMİK

İktidar medyasına göre Peker’in konuşmaları yok, çok yönlü provokasyon var

Konuşmalarıyla Türkiye’yi sarsan Sedat Peker, ilk videosunu 2 Mayıs günü yayınlamıştı.

7’nci video 23 Mayıs Pazar sabahı yayına girdi.

Bu yazıyı yazdığım sırada Peker’i YouTube kanalındaki “izleme sayısı” 10 milyon 300 bin 193 olarak görünüyordu.

Bu inanılmaz bir rakam.

Bunu sadece “merakla” açıklamak mümkün değildir.

Peker’in bu kadar izlenmesi toplumdaki öfke ve tepkinin de bir göstergesidir.

Ancak ne gariptir daha doğrusu komiktir ki, neredeyse Türkiye’de yaşı olayları anlamaya yeten herkesin izlediği Sedat Peker videoları, iktidar medyasında hiç yer almıyor.

Öyle ki; örneğin Peker, eski Başbakanlardan Binali Yıldırım’ı çok zor duruma düşüren sözler söylüyor, Binali Yıldırım açıklama yapıyor, bu bile iktidar medyasında yer almıyor.

Kafalarını kuma gömmüş gibiler.

Buna karşı toplama konulardan oluşan haberler yapıyorlar.

Ekranlara çıkıyorlar, “Kritik günlerde bu saldırılar neden oluyor, Biden’ın gelişiyle dünya yine kaosa sürükleniyor, dış güçler ayakta” türü bildik lafları ediyorlar.

Tabii aslında Peker’in videolarını konuşuyorlar üstü kapalı.

Ama onu söyleyemiyorlar, lafı dolandırıp iktidar aleyhine gördükleri tüm haberleri bir torbaya dolduruyorlar, “bizi kıskanıyorlar ama Reisimiz dimdik ayakta” söylemini tekrarlıyorlar.

Hem üzülüyorum bu hallerine hem de çok gülüyorum.

Allah kimseyi bu duruma düşürmesin.

Bİ SORAYIM DEDİM

Peki bu Köfteci Yusuf nasıl bu kadar büyüdü?

Sedat Peker’in konuşmalarının yankıları değişik biçimde sürüyor.

Örneğin dile dolanan konulardan biri de “Köfteci Yusuf’a çökme” iddiaları.

Soylu açıkladı bunu.

Neden yaptı bunu, bilemiyorum açıkçası.

Sanıyorum Peker’in “mafyacı” olduğunu kanıtlamak istedi.

Sonra anlaşıldı ki, iddianamede Peker’in adı bile yok.

Tabii Köfteci Yusuf bu sayede birden gündeme oturdu.

Ancak bu süreçte kimse Köfteci Yusuf’un nasıl bu kadar büyüdüğünü merak etmiyor pek.

Bu köftecinin, Türkiye çapında 200’e yakın şube açmasında iktidara yakın olmasının ne kadar payı var acaba?

Bugüne kadar kimsenin giremediği yerlerde görüyorum Köfteci Yusuf şubelerini.

Eski adı İmren Izgara imiş örneğin.

Sonra acaba kim yolunu açtı, kim akıl verdi de mütevazı bir köfteci bu kadar büyüdü ve sonunda bir büyük çatışmanın aktörlerinden biri haline geldi?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

MHP’nin, Peker videoları hakkında hiç mi görüşü yok?

İktidar partisini ve sarayı bir yere kadar mazur görüyorum.

Peker’in açıklamaları iktidarı derinden vuruyor.

Peker, bundan sonra hiç konuşmasa bile şu ana kadar söyledikleri yeter de artar bile.

Eğer bütün bunlar demokratik bir ülkede yaşanmış olsaydı hükümet falan kalmazdı ayakta.

Hukuk olmayınca, demokrasi kuralları da işlemeyince iktidar sahipleri derin bir sessizliğe bürünüp olayın geçmesini bekliyorlar.

AKP elbette kendi derdine düştü.

Belli ki partinin içi karışık.

İyi de ortağı MHP neden bu kadar sessiz acaba?

Özellikle Devlet Bahçeli, davranışına bir açıklama getirebilir mi?

Normalde getiremez.

Ancak o da derin bir sessizlik içinde.

Tabii Bahçeli öyle olunca partisi de suspus olmuş vaziyette.

Bakalım bugünkü grup toplantılarında nihayet bir şeyler söyleyecekler mi?

Çünkü iş artık çok vahim bir hale geldi.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

AKP’de “Kim Reis’in yanında” yoklaması yapılıyor

Bir parti “durup dururken” neden genel başkanının yanında olduğunu ilan etme gereği duyar acaba?

Tabii ki durup dururken değil.

Ama AKP’liler hiçbir gerekçe açıklamadan “Erdoğan’ın yanındayız” kampanyası başlatınca, durum hem çok komik oluyor hem de çok sırıtıyor.

Bu kampanyanın nedeni belli tabii…

Sedat Peker videoları AKP’yi sarsıyor.

Parti bu nedenle kırılma aşamasına gelmiş.

Bir kesim, konuşmalarda adı geçen başta Süleyman Soylu olmak üzere herkesin hemen görevden alınmasını, yargı soruşturması yapılmasını istiyor.

Bir diğer kesim ise böyle bir davranışın terörle ve mafyayla mücadeleye zarar vereceğini düşünüyor.

Ama benim gözlediğim şu: Herkes panikte. Duruma göre nasıl davranacaklarını bilemiyorlar. Hepsini Erdoğan’la birlikte gitme korkusu sarmış.

Böyle bir ortamda partiyi ayakta tutmak için, sarayın bir danışmanının bulduğu “dahiyane!” kampanyayı başlatmışlar.

“Erdoğan’ın yanındayız” başlığı ile herkesin bir tweet atması isteniyor.

Halktan pek ilgi görmemiş bu kampanya, çok zayıf kalmış. Ama sanıyorum asıl amaç zaten halkı işin içine sokmak değil, parti içinde bir yoklama yapmak.

Bakanlar, milletvekilleri, parti yöneticileri, belediye başkanları sıraya girmiş “Erdoğan’ı yanındayız” tweetleri atıyor.

Böylelikle kim kuşku duyuyor, kimin orası burası oynuyor, kim korkuyor ortaya çıkaracaklar.

Durum fena yani…

https://twitter.com/can_atakli_