Demokratik kitle örgütlerinin 1 Mayıs kararı büyük yanlıştır
Başlığı “demokratik kitle örgütlerinin 1 Mayıs ihaneti” de diyebilirdim, o kadar sert olmak istemedim.
Çalışma Bakanı Süleyman Soylu ile dün bir araya gelen DİSK, KESK, TMMOB ve TTB yetkilileri “bir defaya mahsus olmak üzere!” 1 Mayıs’ı bu yıl Bakırköy pazar yerinde kutlama kararı aldılar.
Süleyman Soylu demokratik kitle örgütlerine Taksim’de asla miting yapamayacaklarını ancak küçük bir heyetin 1977’de katliamın yaşandığı Kazancı Yokuşu başına gitmesine ve sembolik bir tören yapmalarına izin vereceklerini açıkladı.
Demokratik kitle örgütleri de bunu kabul ettiler.
Bu kararla AKP hükümetine boyun eğen demokratik kitle örgütleri 1 Mayıs’ın içini tamamen boşaltmış oldular.
Bana göre, iktidara boyun eğip 1 Mayıs’ı Bakırköy’de kutlama kararı almak yerine yine “bir defaya mahsus olmak üzere” bu yıl 1 Mayıs’ı kutlamaktan vazgeçilebilirdi.
Aslında iktidar miting yeri olarak Bakırköy’ü göstererek kendi içinde çelişkiye düşmüş oldu.
Ne diyordu hem saray hem hükümet yetkilileri “İstanbul’da iki büyük alan var, biri Yenikapı’da biri Maltepe’de, gidin orada miting yapın.”
Peki, Bakırköy nereden çıktı?
Miting yap ama Taksim’de yapma.
Nerede yaparsan yap ama Taksim olmaz.
Neden?
Hemen “güvenlik” diyorlar. Kalabalık gelecekmiş, araya provokatörler sızacakmış, Molotoflar taşlar atılacakmış, hatta canlı bomba bile olabilirmiş.
İyi de bunlar için mitingin ille Taksim’de yapılmasına gerek yok ki.
Aynı gruplar Bakırköy’e gidemezler mi? Bakırköy olunca bu tür provokasyonlar yapılamaz mı?
Ayrıca güvenlik açısından bakılırsa Taksim en güvenli alan.
Bir kere trafik yok. Kalabalığı da trafiği de kontrol etmek kolay.
İkincisi bu alanda güvenlik önlemi almak daha kolay.
Üçüncüsü alana girmek de dağılmak da çok kolay çünkü yol alternatifi çok fazla.
İktidar ve yandaşları ısrarla Taksim’de her yıl yaşanan olayları örnek göstermeye çalışıyor.
En büyük yalan bu; çünkü Taksim’de (Taksim de değil, çevresi) olaylar sadece 1 Mayıs yasaklandığında yaşandı.
AKP iktidarı iki yıl Taksim’e izin verdi. Bir milyonu aşkın insan alana gitti, bir kişinin bile burnu kanamadı.
Ama iktidar barış içinde toplanan o çok büyük kalabalıktan korktu. Bunun bir gün karşısına dikileceğinden endişelendi ve bir daha da izin vermedi.
Şu anda yaşadığımız terör olaylarından yola çıkarak “Bu ortamda Taksim diye ısrar etmenin anlamı yok, ille olay mı çıksın istiyorsunuz, madem 1 Mayıs her yerde kutlanabilir” diyenler var. Bazıları iyi niyetli üstelik.
O halde şunu söyleyeyim “Neden Taksim’de ısrar ediyorsunuz” diyenler hükümete de “Neden Taksim’e yasak koyuyorsun?” sorusunu sorsunlar.
Hükümet yasağın mantığını söyleyebilir mi?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Yandaş medya “laiklik kalksın” sözü için talimat bekliyor
Aslında Meclis Başkanı iktidar zihniyetinin asıl niyetini açıkça söyledi. “Yeni anayasada laiklik olmamalı” dedi.
Meclis Başkanı İsmail Kahraman 60-70’li yılların “aşırı sağcı-dinci” kahramanlarından. O dönemin Türkçü-İslamcı kesiminin liderlerinden. Kanlı Pazar’ın ve daha sonra yaşanan bir dizi “derin devlet” işi şiddet olaylarının baş aktörlerinden.
Artık kıvama gelindiğine inanıyor ki Meclis Başkanı seçilirken ettiği yemini unutarak “laiklik kalkmalı” diyor.
Dün yandaş medyanın gazetelerine baktım. Her nedense bu haber yoktu. Var olanlarda da başlıktan saklanmış haber içine bir iki satırla girilmiş.
Belli ki İsmail Kahraman bu sözleri “beklenmedik” anda söyledi. Yandaş medya hazırlıksız yakalandı.
Her ne kadar hepsinin kafasında “laik olmayan bir devlet, bir din devleti” olsa da saraydan bir işaret gelmeden yazmaya korktular anlaşılan.
Dün AKP tarafı da ürkek bir tavır sergiledi. Yeni anayasa ile ilgili çalışmalar yapan bir iki AKP’li “Bu sözler Meclis Başkanı’nın kendi görüşüdür. Bizim hazırladığımız anayasada laiklik yerinde duruyor” açıklamaları yaptılar.
Hepsi sarayı bekliyor.
Hele o bir konuşsun AKP ve yandaş yalakalarını tutabilene aşk olsun.
KOMİK
Başbakan BBC’ye çok kızmış
İngiliz yayın kuruluşu BBC Kandil dağına gitmiş. Cemil Bayık ve diğer terör liderleriyle röportajlar yapılmış. İngiliz televizyoncular PKK’nın “silahlı eğitimlerini” de görüntülemişler.
Haberler BBC kanalından bütün dünyaya servis edildi.
Başbakan BBC’nin Kandil’e gitmesine çok öfkelenmiş. “Bunun adı gazetecilik değil, olsa olsa terör teşvikçiliğidir” demiş.
Bu konuda 7 Haziran öncesine kadar yaptıklarını bilmesek “Başbakan çok haklı valla, terör örgütüyle böyle röportajlar yapılır mı?” diyeceğiz biz de.
Ama şu 7 Haziran seçim yenilgisinden önceki durumu hatırlayın.
Kandil dağı komşu kapısı yapılmamış mıydı?
Bırakın gazetecileri, milletvekilleri, devlet görevlileri, MİT’in üst düzey elemanları sık sık dağa gitmiyor muydu?
İmralı’daki terör örgütü lideriyle pazarlık masası kurulmadı mı? Söyledikleri adeta kutsanır gibi kamuoyuna bizzat bakanlar hatta başbakan tarafından anlatılmadı mı?
Hatta Abdullah Öcalan’a bir gazeteci grubu gönderme kararı alınmamış mıydı? Öcalan gelecekleri beğenmemiş de kendi istediklerinin ismini vermemiş miydi?
7 Haziran yenilgisi olmasa ve iktidar intikam operasyonlarına başlamasıydı bu gazeteciler İmralı’ya gitmeyecek miydi?
Bunları bilince BBC’ye gösterilen tepkiler insana gerçekten çok komik geliyor.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Sıra Aliyev’e gelmiş olabilir
Dikkatinizi çekiyor mu, Cumhurbaşkanı son zamanlarda Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev’le çok sık görüşüyor.
Üstelik bu görüşmelerin hepsinde Emine Hanım ve Aliyev’in eşi de var.
Fotoğraflara bakınca çok samimi olduklarını anlıyoruz.
Yakında belki güney sahillerimizde birlikte tatil de yaparlar.
Tıpkı Esad ve ailesiyle olduğu gibi.
Sonra ister misiniz Azerbaycan’la da “papaz” olalım?
Olmaz olmaz demeyin, kimin aklına sarayın Esad’a bu kadar düşman olacağı gelirdi?
Sonra bir bakmışsınız Esad nasıl Esed olduysa Aliyev de olmuş Aliyov.
BUNU YAZMAK GEREK
Saray bu kez futboldaki terörden uzak dursun
Son Fenerbahçe- Trabzon maçı kolay unutulmayacak.
Hem skoru açısından hem de maçın sonunda yaşanan “şiddet” nedeniyle.
Trabzon’u anlamak mümkün değil. Tribünlerde yapılanın cezasız kalmayacağını bildikleri halde “hangi akıl” bunu yapıyor, buna kimse cevap veremez.
“Provokatörler işbaşında” bahanesinin arkasına saklanmak ucuz bir tutumdur. Olaylar herkesin gözü önünde oldu, Trabzon yönetimi seyretti, seyircisi ise alkışladı.
Çünkü yaptıklarının suç olduğunu biliyorlar, buna karşı başlarına büyük bir dert açılmayacağını da biliyorlar.
Çok değil, daha bu sezon içinde Trabzonspor Kulübü Başkanı hakemleri rehin aldı. Hakemler linçten Cumhurbaşkanı’nın müdahalesi ile kurtuldular. Saray “Tamam yeter artık bırakın” demese ne olacaktı acaba?
Ancak sonrası daha önemli. Rehin alma ağır cezalık suçtur ama Trabzon Başkanı ve yöneticilerine hiçbir şey yapılmadı. Takım da ciddi bir ceza almadı.
Sonuç pazar günkü vandalizme yol açtı.
Dilerim saray bu kez futboldaki terörden uzak durur da bu tür olaylarda gereği ne ise yapılmasında bir engel çıkmaz.
ÖNERİ
1 Mayıs’ı ille büyük gösteriyle kutlamaya gerek yok
Taksim’i ısrarla 1 Mayıs’a kapamak son 5 yılda çok tatsız ve hatta kanlı olaylara neden oldu.
Haberlere bakarsanız her yıl Taksim ve çevresinde olaylar çıkar, Molotoflar, taşlar atılır, çok sayıda kişi yaralanır, vatandaş suya ve gaza boğulur.
Oysa bu olayları yaratanlar 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyen büyük kitleler değildir.
Yasağı fırsat sayıp kendilerini göstermeye çalışan kimi marjinal ve goşist gruplardır ortalığı yangın yerine çeviren.
Hatta her yıl yaşanan olaylara baktığımda bunların “maaşlı teröristler” olduğunu bile söyleyebilirim.
Bu gruplar her nedense her yıl ara sokaklardan gelirler, polisle çatışırlar, ortalık toz duman olur, ama bunlardan biri bile yakalanmaz.
Ama ne zaman Taksim halka açılır, milyonlar alana akar işte o zaman bu goşist grupları göremezsiniz çünkü ortaya çıktıkları an kalabalığın tükürüğüyle bile boğulacaklarını bilirler.
Demokratik kitle örgütleri büyük bir yanlış karara imza atarak Bakırköy’de toplansalar bile 1 Mayıs’ta Taksim ve çevresinde alıştığımız olayları yine yaşayacağız. Çünkü yasak kararı bu örgütlere açık davetiyedir.
Benim 1 Mayıs önerilerim şöyle; 1 Mayıs’ta Bakırköy’e gitmeyin orada kalabalık oluşturmayın. Miting Bakırköy’de olsa bile vali Taksim ve çevresini tıpkı geçen yıllardaki gibi tamamen kapatacaktır. O halde ille miting yapmaya gerek yok, ama halkın gezmesine bir yerde eğleşmesine ve oturmasına kimse karışamaz. Bu durumda herkes Taksim’e giden yollarda birikebilir.
Bu gösteri yapmak değildir.
Kimsenin elinde pankart olmaz.
Kimse slogan atmaz.
Kimse topluca yürümeye kalkmaz.
Hiçbir şey yapmadan dolaşır, trafiği ve geçişi önlemeyecek biçimde bulduğu yerlere oturur.
Beşiktaş’ta, Dolmabahçe’de, Kabataş’ta, Karaköy’de, Şişhane’de, Harbiye’de, Sıraselviler’de büyük kalabalıklar birikse ama tamamen pasif dursa polis ne yapabilir.
Buralarda trafik de kesik olduğu için kimse “trafiği önlüyorsun” da diyemez.
Böylelikle İstanbul’un çok büyük bir alanında yüz binlerin sessizce yığılmasıyla eşi görülmedik bir eyleme imza atılır.
İktidarlar sessiz kalabalıklardan daha çok korkarlar.
https://twitter.com/can_atakli_