DERİNLEŞEN KAOS, KANGRENLEŞEN GİDİŞAT!..
Yaşanan her gün kâbus gibi artık...
Bir sosyo-politik felaket zinciri ülkenin dört bir yanında simsiyah bir bulut deryası gibi dolaşıyor, kirli gündemler algı fırtınasına dönüşüyor ve memleketin üzerine zehirli yağmurlar gibi sürekli kaos yağdırılıyor!..
Ve bu memlekette her sabah uyanan milyonlarca insan dünü hızla unutmuşçasına yeni güne isyan ediyor, yarınlara çaresizce bakmakla yetiniyor, bu sinsi çarkın içindeki kısır döngü ise ülkeyi de-ulusu da tüketmeye devam ediyor... Peki; tüm bunlar niçin ve bu tüketen sessizlik neden?..
Sosyologların-psikologların-psikiyatrların, üzerine binlerce tez yazabileceği tuhaf bir gidişatın 2002'den bu yana memleketi teslim aldığı karanlık sürecin şöyle gerisine giderseniz, "nasıl bir girdapta dolaşıyoruz, kıskaçtan neden çıkamıyoruz" sorusuna kolaylıkla yanıt alabilirsiniz...
Ancak önce aşağıdaki saptamaları ve buna verilecek yanıtları sorgulamak gerekiyor;
- AKP'nin 2002'de iktidara gelmesiyle birlikte döviz yavaş yavaş tırmanmaya başlamadı mı, akaryakıt fiyatları uçmadı mı, elektrik ve doğal gaz fiyatları fahiş oranlara ulaşmadı mı, bir çeyrek altının fiyatı son 20 yılda 30 liradan 850 liraya çıkmadı mı?..
- 2002'den bu yana Türkiye ekilebilir tarım alanlarını yavaş yavaş kaybetmedi mi, tarımda dışa bağımlılık her geçen gün katlanarak artmadı mı?..
-Türkiye karpuzdan samana kadar, dünyanın en yoksul-en güçsüz ülkesinin bile kolaylıkla üretebildiği ürünleri ithal etmek zorunda bırakılmadı mı?..
- Trakya'dan Konya'ya, Erzurum'dan Harran Ovası'na, Çukurova'dan Karadeniz'e kadar milyonlarca hektar arazi bazen "destekleme primi" erozyonu, bazen girdilerdeki fahiş artışları ve en sıradan gıda maddesinin bile ithal edilmesi nedeniyle atıl duruma getirilmedi mi?..
ZİHİN YAKAN SORULAR!!!
Türkiye'nin kangrenleşmiş bir kaosun ortasında; her gece ısrarla görülen bir kâbus gibi girdapta dolaştığını kanıtlayan saptamalar yukarıdaki örneklerden ibaret değil;
- Bu ülkede enflasyon 2002'den bu yana 10 katına çıkmadı mı, ekmek fiyatlarından en basit gıdaya, meyveden süt ürünlerine kadar binlerce gıda maddesinin fiyatı 10 ile 20 kat arasında yükselmedi mi?..
- 20 yıl önce yüzde 5 civarında olan işsizlik, üniversitelileri de çaresizliğin çöküşüne sürükleyerek, bir de Korona salgınının vurduğu darbelerle birlikte yüzde 20'ye ulaşmadı mı?..
- Fahiş zamlar-enflasyon ve hayat pahalılığıyla birlikte işsizliğin de arkadan hançerlediği sosyal yaşamın buhrana dönüşmesi nedeniyle, son 20 yılda intihar edenlerin sayısı 60 bine ulaşmadı mı?..
- PKK neredeyse durdurulmuşken, "çözüm-açılım" adı altında ve siyasi rant uğruna İmralı-Kandil arasında girişilen ilişkiler sonucu, terör zıvanadan çıkmadı mı, binlerce asker ve polis şehit edilmedi mi, şehirler bombalı saldırılarla sarsılmadı mı, yüzlerce masum vatandaş yaşamını yitirmedi mi?..
- AKP'nin iktidara gelmesinden 1 yıl sonra; 15-20 Kasım 2003'ten itibaren, İstanbul'da HSBC Bank, İngiltere konsolosluğu ve iki sinagoga yapılan saldırılarda 60'tan fazla yurttaşın ölmesi, 600'den fazlasının yaralanması ile birlikte başlayan radikal dinci terör, Suriye bataklığında kapıların açılması-sınırın başı boş bırakılması yüzünden zıvanadan çıkmadı mı?..
TÜM TÜRKİYE SUÇLU...
Evet; muhalefet son günlerde Sedat Peker ile İçişleri Bakanı arasında magazinleşen tartışmaların ardından ortaya saçılan kirli ilişkilerin karanlığında "128 milyar nerede" sorusunu bile unuturken, bir yandan da erken seçim çağrısı yaparken, çok vahim bir sosyo-politik gerçek göz ardı ediliyor;
Türkiye'nin derinleşen kaosu ve kangrenleşen gidişatında sadece Türk toplumunu değil, dünya ülkelerini ve küresel siyaseti bile şaşırtan bu kadar ezilmişlik-yıkılmışlık, acılar-yoksulluklar, talan ve siyasi skandallara rağmen (neredeyse herkesin şikayet ettiği) bir partinin halen nasıl olur da, 20 yıla yaklaşan süreçte iktidar olabildiği gerçeği zihinleri yakarcasına sorgulanıyor, ama bir türlü yanıt bulunamıyor!..
Enflasyondan işsizliğe, terörden yoksulluğa kadar, yukarıda sorgulanan onlarca örneği, yüzlerce kez çoğaltacak olaylar-vakalar- gerekçeler giderek büyürken; toplumun neredeyse yarısı yoksulluk sınırının altındayken, (dövizdeki çılgınlıkla birlikte) sofrasından ekmeği çalınmasına rağmen, milyonlarca yurttaş suskun kalıyorsa, "AKP halen nasıl iktidarda" sorusu daha çok havada kalacaktır...
İşte bu yüzden tek suçlu (anketlerde halen yüzde 30 bandında) görülen AKP'yi iktidardan düşüremeyen beceriksiz muhalefet de değil...
Aynı zamanda; duyarsız-ilgisiz, din sömürüsüne boyun eğen, yalanların esaretine kapılan, yandaş medya algısının tuzağına düşen ve sosyo-politik baskıları-yıkımları bile kaderciliğe bağlayan milyonlarca yurttaş da suçludur...
Söyler misiniz; dünyanın neresinde sudan yakıta, ekmekten süte, bulgurdan yumurtaya kadar neredeyse tüm gıda maddeleri zam yağmuru altında, sofralardan lokma lokma çalınırken, çoğu asgari ücrete, bir bölümü de açlık sınırına mahkûm toplum bu kadar duyarsız olabilir ve o toplumu 20 yıldır uyandıramayan bir muhalefetle medya (boş yere) nasıl ahkâm kesebilir?..
Gazetelerde ve yandaşlaşmış sansürcü muhalefet televizyonlarında, neredeyse her gün ve artık bıktırıcı hale gelen "zam- enflasyon-yoksuzluk-işsizlik-intihar-AKP'nin skandalları ve muhalefetin saçmalıkları"na bakarak kimse kendini kandırmasın, kimse ağlayıp sızlamasın ve de (Peker videolarıyla kendi dertlerini unutacak kadar gaflete düşen) hiç kimse boş yere "ah-vah" etmesin;
"Toplumlar layık olduklarınca yönetilir" sözü her gün vahim olaylar ve bunlara karşı büyüyen sessizlikle birlikte, birer şamar gibi suratlara inerken, medyasından siyasetine, iş birlikçi sendikasından sivil toplum örgütlerine, iktidarından muhalefetine, duyarsız vatandaşından teslim olan rantiye tayfasına kadar memleketin ürkütücü gidişatından-kaosundan ve tükenişinden herkes ama herkes sorumludur...
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac