PUSUDAKİ "CEMAAT" (3) – SELEFİLER, IŞİD ve OPERASYON...
Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, "Bunların gizli yerlerde silahları var... Kendi basılacakları hücre evinde bulundurmuyorlar. Kimlere ne zaman dağıtıldıkları belli değil" dediğinde, "son derece tehlikeli" olarak tanımladığı Selefi gruplara dikkat çekmişti...
Medya, hatta devlet, Ünlü'nün televizyondan ikinci kez yaptığı uyarıyı pek umursamadı...
Oysa Türkiye'de tıpkı Selefiler'de olduğu gibi, daha önce ciddiye alınmayan, üzerine düşülmeyen ve önlem alınmayan öylesine radikal gruplar vardı ki, bir süre sonra devleti en tehlikeli biçimde tehdit ettiler...
İşte bu kapsamda; Selefilerin de örgütten "cemaat"e dönüşmek gibi bir kuşkuyu öne çıkardığı dönemde, daha önce benzer girişimlerde bulunan sağcı-solcu grupların yıllar sonra nelere mal olduğunu anımsatmak gerekiyor...
Hiç kuşkusuz önceleri ciddiye alınmayan ve boş verildikten sonra palazlanarak, devletin varlığını bile tehdit edebilecek boyutlara gelen ilk örgüt PKK'ydı...
Bölücü örgüt 15 Ağustos 1984'te Eruh ve Şemdinli'ye baskın düzenlediğinde, dönemin askerî ve siyasi yetkilileri Bekaa Vadisi'nde örgütlenerek Türkiye'ye sızan grupları "bir avuç şaki" olarak nitelemiş ve başlarının ezileceğini duyurmuştu...
Oysa PKK gibi bir yapılanmanın arkasında da emperyalist bir tezgah olduğu çok sonraları anlaşılacaktı...
1990'lara gelindiğinde 40 bin kişilik askerî güce ulaşan örgüt, 1984'den itibaren önlem alınsaydı, binlerce güvenlik görevlisi şehit olmayacak, on binlerce sivil de ölmeyecekti...
Amerika ve emperyalist güçlerin de desteğiyle Türkiye'yi bölme planlarında bocalarken, AKP'nin açılım, çözüm gafletiyle iyice palazlanan örgüt, askerî harcamalar ve bunun ekonomiye yansımaları açısından devlete 100 milyarlarca dolarlık darbeler vurmuşken, Suriye üzerinden tehdidini sürdürüyor...
38 yıl önce pek ciddiye alınmayan bölücü bir grubun Türkiye'nin başına nasıl belalar açtığı (kanlı eylemlerle) yüzlerce kez ortaya çıkarken, Türkiye halen PKK ile uğraşmaya devam ediyor...
Ancak Türkiye'nin terörle mücadele tarihinde tek gaflet PKK'ya yönelik değildi!..
GAFLETİN AĞIR DARBELERİ!..
Hiç kuşkusuz Türkiye'de cemaatten terör örgütüne dönüşen yalnızca Fethullahçılar değil... FETÖ'cülerin de bir dönem kavgaya tutuştuğu Hizbullah örgütü vardı ki, 1980'lerde Güneydoğu'daki birkaç kitabevinde küçük cemaatlerle başlayan örgütlenmesi, bir süre sonra kendi içinde büyük bir çatışmaya, arkasından PKK ile kavgaya dönüşmüş, Hizbullah 2000'li yıllara gelindiğinde ise Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan ve 5 polis memurunu şehit ederek devlete bile kafa tutmuştu...
Siyasetin, "PKK ile çatışıyor" diye göz yumduğu Hizbullah'ın 20 bin kişilik askerî güce gelmesinin ve devlete silah sıkmasının ardından, 2000 yılında örgüt liderine yapılan operasyon bir taraftan Hizbullah'ın askerî örgütlenmesini ortadan kaldırmış, örgüt ise siyasallaşarak Hüda-Par'ı kurmuştu...
Peki; kendini "cemaat", "hizmet hareketi" diye nitelendiren ve sağcısından solcusuna, liboşundan döneğine kadar ne kadar zavallı varsa, hepsinin boyun eğdiği, destek verdiği Fethullahçılar'ın Türkiye'nin başına ördüğü tezgaha ne demeli?..
İşte FETÖ, 15 Temmuz 2016'da devlete "darbe" yapacak konuma gelirken, ordudan emniyete, medyadan bürokrasiye kadar ulaştıkları örgütlenmenin bilançosu dehşet vericiydi...
Ordudan ve emniyetten atılan 40 bin asker ve polis, bürokrasiden dışlanan 200 bin kadar mürit, on binlerce firari ve cezaevinde yatan binlerce mürit, militan, devletin uzun süre göz yumduğu bir yapılanmanın görünen bilançosuydu...
Evet; Fethullahçılar, devletin başlarda "dini cemaat" diye gözardı ettiği, namluların devlete dönmesi üzerine ancak uyandığı tek gaflet gruplaşması değildi...
Çünkü son yıllarda yeni bir grup 2003'te İstanbul'da, dört büyük intihar saldırısının ardından başlattığı örgütlenmesine ara vermeden devam ediyor...
IŞİD'e SIĞINMACI PERDESİ!..
Nakşibendiler arasındaki post kavgasında kaset tehdidiyle bertaraf edilmeye çalışılan Cübbeli Ahmet'in televizyon kanallarında ikinci kez "büyük bir tehdit" diye dikkat çektiği Selefi örgütlenmesi, FETÖ kadar kadar göz ardı edilmese de, ciddi bir sıkıntı olarak gündemde duruyor....
Cemaatlaşmanın alt yapısını hazırlamak ve toplumu sindirmek uğruna, daha önce onlarca silahlı, bombalı saldırı ve intihar eylemiyle gündeme gelen Selefiler, 2017'de, İstanbul'daki Reina eğlence merkezinde 39 kişinin öldüğü saldırıdan sonra perde gerisinde büyümeye devam ediyorlar...
Kimler yakalanmadı ki IŞİD operasyonlarında?.. Örneğin; örgütün Suriye'deki en tehlikeli bombacılarından biri Bursa'da doğal gaz servisinde çalışırken yakalandı...
Irak ve Suriye'de yüzlerce kişinin topluca katledildiği eylemin ele başlarından birinin Kocaeli'nde yakalanması ise devleti şok etti...
Sadece bunlar değil... IŞİD'in cellatları, örgüt yöneticileri, istihbarat biriminin üst düzey elemanları da Türkiye'de yakalandığında, Selefi yapılanmalar içerisindeki radikal grupların ne kadar pervasız davrandığı ortaya çıkmıştı...
Türkiye'de son 8 yılda yakalanan IŞİD militanlarının sayısının 4 bine ulaşması, 1500 kadarının cezaevinde olması, 2000'den fazlasının sınır dışı edilmesi yetmezmiş gibi, yoğun operasyonlara rağmen örgüt; Urfa, Antep, Konya, Bursa, Ankara ve İstanbul'da yeni hücreler oluşturarak, özellikle Suriyelilerin kurduğu dernekler içerisinde faaliyetlerine devam ediyor...
Evet; Cübbeli Ahmet'in "silahlanıyorlar, Diyanete sızdılar" diyerek büyük bir tehdide dikkat çektiği Selefiler'in askerî ve örgütsel yapılanmasına zemin ve destek sağlayan en büyük etki, sığınmacı işgalinden kaynaklanıyor...
Cübbeli'nin uyarılarının üzerine niçin gidilmediğine yarın dikkat çekeceğiz...
YARIN: Tehdidin karanlığında gaflet!..
https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac