EFENDİME SÖYLEYEYİM!

Doğrusu unutuyoruz. O kadar çok şey yaşıyor, o kadar hızlı ve can yakıcı bir şekilde gündemi değiştiriyoruz ki hem unutuyor, hem alışıyor, hem de oyuna geliyoruz. Aslında karar almıştım. Çirkinliklere, acılara, yolsuzluklara ve yozluklara bir süre için hiç yer vermeyecek ve değinmeyecektim. Mümkün mü?

Dolu dolu geçen ayları yine geride bıraktık! Bir önceki CB’nın dediklerinden, neleri dile getirdiğinden, ne yapmaya çalıştığından girdik, şimdiki CB’nın Fransa gezisinden çıktık. Kimlerin arasında soğuk rüzgârlar esti,  kimlerin arasına kara kedi girdi, ipler nasıl ve niye koptudan girdik, memura- emekliye zam müjdesinden çıktık, enflasyonun nerede ne kadar olduğundan girdik, ithalat ve ihracat rakamlarından çıktık. Böylece züğürdün çenesini bayağı yorduk…

Önce bizi çok ilgilendiren rakamları verelim. ABD’de enflasyon 2.1, İngiltere’de 2.7, Hindistan’da 3.4, Pakistan’da 4.1, Meksika’da 5.5, Türkiye’de 12 iyi mi? Bence bizi yönetenler 12 ve 9 rakamını çok sevdiler! Dün 9 merakından ve aşkından örneklere yer vermiştim. Bugün 12’den söz edelim! İşsizlik onlara göre 12, enflasyon oranı 12, erkek çocuklar için evlenme yaşı 12, merkez bankası faiz oranı 12 diyorlar. Nedir yönetimin 12’ye olan bu aşkı derseniz? Demek ki 12 onlara uğur getirmiş bi türlü vazgeçemiyorlar deriz!

Aslında zihnimi meşgul eden çok soru ve konu var. Örneğin her konuda her yerde konuşanların, açıklama yapanların pek çok konuda konuşmaması ilginç ve manidar değil midir? Milyonlarca kişinin açlık sınırının altında yaşaması, açlık sınırının 1879 liraya çıkması, ekonomik nedenlerin tetiklediği cinayet ve intiharların artması önemli değil midir? Hani sanatçılar için söylenen bir söz vardır; ‘sanatçı taraftır, vicdanın, onurun, haysiyetin, mazlumun tarafıdır.’ Ya siyasilerin, ya ülkeyi yönetenlerin böyle bir sorumluluğu, en azından sanatçılar kadar da olmasa da böyle bir yükümlülüğü yok mudur?

Dar gelirli, sabit gelirli, ücretle çalışan, işçi, emekli memur kısaca iki yakasını bir araya getiremeyenlerin “soğanı bile taneyle alır olduk” diyenlerin sorunları yönetenlerin derdi ya da umuru neden olmuyor? Varsılın daha varsıl, yoksulun daha yoksullaşması onları neden ilgilendirmiyor?

AKP’nin 1603 lirayı münasip gördüğü asgari ücret için başbakan yardımcısı olan zat; “ Bu iyi bir paradır, 42 maaşla bir otomobil alınabilir” diye buyurmuştu! Adı geçen zatın bu takdire şayan hesaplaması için ilham noktası nedir? 42 ay boyunca araba almak için birikim yapacak olanlar ne yiyip, ne içeceklerdir? İnsan merak ediyor ve yeri gelmişken sormak ve konuya göz atmak istiyor!  Açıklamalarını dört gözle bekleyerek…

Şimdi yapılacak açıklamanın önemini, değerini, haklılığını bekleyen asgari ücretlilerin yapılacak açıklama sonrası bu ülkede yaşadıkları için ne kadar sevineceklerini, 42 ayın sonunda binecekleri araba için yetkililere(!) ne kadar şükran duyacaklarını biliyor, altını çizmek için siyah dizerek dikkat çekmek istiyorum.  

Şimdi kalk! 42 ay sonunda asgari ücretlilerin binecekleri arabaların sevincini bir yana koy! Yeri gelmese de bu kadar reklama, özene, rağmen İHL’lerin yüzde 69 oranında boş kalması neyin habercisidir diye sor! Ya da veliler çocuklarını bu okullara bunca yatırıma, bunca reklama, bunca harcamaya ve ayrıcalığa rağmen niye göndermez acep diye merak et! (Bakana göre; 1478 İHL’de 523 bin öğrenci varmış.)

Şimdi kalk! Asgari ücreti ve okul kontenjanlarını unut! Ekonomi de rekor üstüne rekor kırdığımızı, 157 milyar dolarlık ihracat yapıp, 234 milyar dolarlık ithalat yaptığımızı hatırlat! Rekorsa rekor, alkışsa alkış deme! Ve son olarak da güçlü, egemen, galip, iktidar sahibi erkek egemen bakışın, dilediği zaman döven, kendini tutamadığında da öldürüveren, kadın üzerinde her türlü hakkı kendinde gören erkekleri alkışlama…

Şimdi kalk! Çıkış yolu olarak tok sözlü, doğruyu arayan, gerçeğin peşinde koşan, daha da önemlisi gerçeklerden kaçmayanları arayıp bulmaya çalış, çabala…