EMİR, DEMİRİ KESTİ..!!

Hatırlayacağınız gibi; AKP İl Başkanları toplantısında konuşan Başbakan, her ölüm hadisesinde törenler mi düzenleyeceğiz, "ölmüştür, geçmiştir, polis eli kolu bağlı mı duracak, nasıl sabrediyorlar anlamıyorum" açıklamasında bulunmuş, bunun üzerine Okmeydanı’nda Uğur Kurt ve Ayhan Yılmaz’ın öldürülmesinin ardından AKP İzmit Belediyesi Meclis üyesi ve başkan yardımcısı İbrahim Bulut ise ülkemizin huzuru için yüzünde maske, elinde silah olanı öldürmek polisin yetkisi ve görevi olmalı demişti.. Nasıl da birbirini tamamlayan sözcükler değil mi?

Evet, 31 Mayıs günü, Gezi’nin 1. yıldönümünde 25 bin polis 50 TOMA İstanbul’u işgal altına aldı. Taksim de akşam saatlerine kadar kuş uçurtulmadı ama azınlıkta olsa bir kısım insan Taksim’e girmeyi başardı. Polis, Başbakanın nasıl dayanıyorlar anlayamıyorum söyleminin üzerine görünen o ki sabrı bir kenara bırakarak, Allah ne verdiyse halkın üzerine cop, TOMA ve gazla yer misin, yemez misin diyerek, kinini kustu.

Evet, emir demiri kesti!.. 14 yaşındaki bir çocuğa 3 polisin gücü anca yetti.. Türkiye 12 Eylül günlerini aratmayacak görüntülere geri döndü. Türkiye de insan hakları, ifade özgürlüğü demokrasinin yaşamsal tüm değerleri yitip gitti.. Bunun yerine gün geçtikçe dozu artan otoriter rejim ülkenin kılcal damarlarına kadar nüfuz etti… Barışçıl eylemlere tahammülsüzlük, medya, sanat ve sanatçıya ülkesine sahip çıkan herkese baskı ve zulüm katlanarak arttı.

Evet, Başbakan ne demişti… Yeni Türkiye’yi herkes kabullenmek ve hazmetmek zorunda…! Yani demek o ki..… Ya sev ya da terk et noktasında.

Bizler bu yeni Türkiye’yi kabullenmek ve hazmetmek zorunda değiliz. Bizler ülkesinin her karış toprağını seven, şehitlerimizin her metrekaresinde kanı olan vatanımızdan ve onu korumaya çalışmaktan asla vazgeçmeyeceğiz tüm değerlerimize sahip çıkacağız. Bunu hayatının baharında yaşamını yitiren gençlerimize ve gelecek nesillerimize borçluyuz.

Gezi gibi toplumun her katmanından destek gören dünyanın en barışçıl eylemi ve bu uğurda hayatları yitip giden, gözlerinden olan insanlar görmezden gelinemez. Dünya gördü… Siz de artık gerçekleri görün, milyonlarca insan sokaklarda. Genç, yaşlı ve kadınlar.. Bizim kadınlarımız. Kadınlarımız artık her yerde ve en önde. Tüm toplumsal olaylarda, başrol de ve bayrak elinde. Hak arayan, adalet arayan erkek egemen topluma durun… Ben de varım ve buradayım diyebilen kadınlar. Kadının olmadığı yerde demokrasi, özgürlük ve eşitlikten bahsedilemez. Kadınlarımız, kızlarımız, analarımız bu barışçıl eylemlerde çocuklarının yanında. Ve ne yazık ki evlatlarını kaybeden analarımız ve hatta ve hatta evlat acısına dayanamayarak yaşamını yitiren bir de annemiz var.. 

Gezi olaylarının ilk günlerin de Ümraniye de bir aracın çarpması sonucu yaşamını yitiren 19 yaşında  gencecik bir fidan.. Mehmet Ayvalıtaş… Ve ardından evlat acısını taşıyamayarak vefat eden bir anne… Fadime Ayvalıtaş.. Nur içinde uyuyun. Bu gün Mehmet’in ölüm yıldönümü.. Ne söylenebilir? Sözcükler boğazımızda düğüm, düğüm… Tek gerçek artık aramızda değiller.! Tıpkı gencecik yaşta kaybettiğimiz diğer fidanlarımız gibi. Sizi unutmadık, unutmayacağız. Tıpkı vefat etmeden önce Fadime Ayvalıtaş’ın sözlerini unutmayacağımız gibi..

Fadime Ayvalıtaş’ın sözlerini hatırlamakta fayda var. ‘Başbakan analar ağlamasın’ diyor.. Ben de diyorum ki, ilk başta biz anneleri öldürün ki biz evlatlarımızı ölürken görmeyelim…! 

Ama ne yazık ki bu ülkede artık evlat acısı ve ana acısı bir arada yaşanır oldu.. Bunu bu topluma yaşattılar. Elbette bizlerinde isteği analar ağlamasın ama bu sözde de kalmasın.. Bu ayrıştırıcı, toplumu bölen, kutuplara ayıran politikalardan bir an evvel vazgeçilsin.. 

Bizlerin tek isteği… Ne Ezilen Ne de Ezen… İstediğimiz Hakça Bir Düzen.

Yarın Daha Hür Ve Aydınlık Bir Güne Kavuşmak Dileğiyle..!


https://twitter.com/ceydaknay
https://www.facebook.com/ceymin