ACAİP YAZILAR

En VIP karantina merkezi

Milletimizin ne kadarı mutlu, ne kadarı değil bilemem tabii ama neredeyse bir buçuk aydır Erdoğan’ı kimse kalabalıklar içinde göremedi.

Halkın arasında da gezmiyor.

Yok muhtarlardı, yok il başkanlarıydı, yok hukukçulardı, yok besicilerdi gibi bahanelerle sarayda toplantılar da yapmıyor.

Cuma namazları yasak, bu nedenle cami çıkışında da görmüyoruz.

Aynı evdeki aile bireyleri hariç, toplu iftarlar da olmadığından Erdoğan’ın, ikide bir canlı yayına çıkması mümkün olmuyor.

Erdoğan’la ilgili görseller şu sırada iki bölümden oluşuyor.

Birincisinde etrafında kimsenin olmadığı, arkasında Cumhurbaşkanlığı Forsu’nun asılı durduğu bir yerden açıklama yaparken görülüyor.

İkincisinde ise bir masa başında 4 kişiyle oturmuş, karşısındaki koca ekrandan başkalarıyla konuşurken görülüyor.

Erdoğan çok uzun süredir İstanbul’da.

Gündüzleri Tarabya’daki Huber Köşkü’nde, geceleri ise Kısıklı’daki aile evinde geçiriyor.

Açıkçası Erdoğan, “karantina” veya moda deyimle “Evde kal” olayına en sadık kişilerden biri.

Tabii bu kadar VIP olunca, karantina da evde kalmak da çekilir.

Gelin sokak arası, 60 metrekare evde kalın bakalım ne olacak, orası da başka.

Erdoğan gündüzlerini Huber Köşkü diye adlandırılan yerde geçiriyor gerçi ama oranın laf ola beri gele adı Huber Köşkü.

Çünkü 1986 yılında Cumhurbaşkanlığı’na tahsis edilen bu köşk, aslında deniz kıyısındaki tarihi köşk.

Oysa Cumhurbaşkanı, bu köşkün tam üstündeki tepede yapılmış büyük bir kompleksi kullanıyor.

Burada aklınıza gelecek her şey var.

Cumhurbaşkanlığı kompleksi, sahildeki tarihi köşkün sahip olduğu arazi içinde kaldığı için, buranın tamamı Huber olarak anılıyor.

Köşkün arazisi içinde 64 dönümlük bir koruluk var.

Huber Köşkü’nün tarihi de çok ilginç.

Köşk, silah ticareti ve komisyonculuğu yapan ve Mauser Fişek ve Kolonya Müşterek Barut Fabrikaları’nın ve daha sonra da ünlü Krupp firmasının İstanbul’daki temsilciliğini yapan Huber kardeşlerden Auguste Huber ve ailesine aitmiş.

Arazinin boşken sahibi Ermeni Tıngıroğlu ve Düzoğlu aileleriymiş. Auguste Huber, burayı satın alarak muazzam bir malikane yapmış.

Huber Ailesi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra İstanbul’u terk edince, köşk Mısır Prensesi Kadriye Hanım’a satılmış. Prenses de Mısır’a dönerken,
Notre Dame de Sion sörlerine sembolik bir ücretle bırakmış.

Ancak çok masraflı olan köşk, bakımsız ve kimsesiz kalmış.

Bu sırada her nasılsa bir inşaat şirketi Huber Köşkü ve arazisine sahip çıkmış.

Ancak 12 Eylül generalleri, 1985 yılında burayı kamulaştırdı. Köşkün üzerindeki tepeye yeni binalar inşa edildi ve burası Cumhurbaşkanlığı Rezidansı olarak kullanılmaya başlandı.

Köşkün yapım tarihi tam olarak bilinmiyor.

Rivayetlere göre, bu tepede hiç ağaç yokmuş, araziyi satın alan ve köşkü yaptıran Huber, 64 dönümdeki binlerce ağacı bizzat kendi diktirmiş.

64 dönümlük korusuyla İstanbul’un en güzel yerlerinden biri olan Huber’in tarihi köşkü, sahilde ancak Cumhurbaşkanlığı için yapılan rezidans tepede bulunuyor. Cumhurbaşkanlığı Rezidansı ve çevresinde spor alanları, havuz, yürüme yolları ve helikopter pisti de var.

Tarihi bina, aslında tam sahilde ve yalı olarak inşa edilmiş. Ancak daha sonra önünden Boğaz yolu geçmiş. Yapım tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, İtalyan bir mimarın bu binayı ortaya çıkardığı biliniyor. Yıllar içinde ana binaya ek binalar ve ahırlar da eklenmiş.

Korona nedeniyle yüz yüze yapılan pek çok çalışmaya ara verilince Erdoğan da İstanbul’a taşındı. Gündüz çalışmalarını Huber Köşkü’nde sürdüren Erdoğan, tam bir VIP karantinası yaşıyor. Erdoğan’a çok yakın çalışma ekibi eşlik ediyor.

NOSTALJİ

Mehmet Barlas bir gün Evren’in yaverine sormuş “Suikastten korkmuyor musunuz?” diye…

Huber Köşkü’nü, Cumhurbaşkanlığı Rezidansı olarak ilk kullanan Cumhurbaşkanı Kenan Evren olmuştu.

O tarihlerde tepedeki binalar inşa ediliyordu ve Evren, İstanbul’a geldiğinde sahildeki köşkte çalışıyordu.

Evren, köşkün ön cephesindeki küçük bir salonda çalışırken sahilden geçen teknelerden görünürmüş.

O tarihlerde Kenan Evren’in yakın dostu olan Mehmet Barlas, ara sıra Huber’e gider ve Evren’le sohbet ederdi.

Bir gün denizden geçen teknelerden Evren’in görülebildiğini fark edince; yaverine, “Bu çok tehlikeli değil mi? Cumhurbaşkanı adeta hedefte oturur gibi. Suikast olmasından hiç korkmuyor musunuz?” diye sormuş.

Yaver, “Haklısınız Mehmet Bey ama Türk Milleti denizden saldırmayı pek bilmez, bu nedenle sizin kadar endişelenmiyoruz” cevabını vermiş.

ÇOK GÜLDÜM

Sokağa çıkma yasağındaki bu pazarımızda da biraz gülümseyelim

Bu hafta Yıldırım Tuna’dan iki güzel yazı geldi. Gelin birlikte okuyalım;

Haydi +65 yaşa, sokağa çıkma izni verildiğini hayal edelim..

Karıcığım, çıkıp şöyle bir hava alalım dedim ama yürümesini unutmuşum.

Atıf, ne o ellerin dizlerinin üzerinde goril gibi debelenmeler?.. Kalk ayağa.. Birkaç adım atınca hatırlıyor insan.. Aa! Hayatım, karşıdan güruh halinde gelenler senin akrabalar mı yoksa? Bize mi geliyorlar?.. Pes yani, zaten kısıtlı bir sokağa çıkma zamanımız var. Ne ziyareti bu şimdi?..

Hanım nereden çıkartıyorsun akrabaları falan?.. Yaban domuzu sürüsü o.. Mahsus yapıyorsun kırıldım vallahi..

Ay pardon canım, inan bir an sizinkiler sandım. Şu salgın bitsin, bir göz doktoruna gitmem de lazım. Atıf inanır mısın, boynundaki atkı bile sanki hareket ediyor gibi geliyor bana. Gitti gözler gitti..

Ne?.. Aa?.. Hay Allah bir piton bu.. Deseni hoş ama al şunu boynumdan. Ağaçlık yerlerde de dolaşmayalım, zaten vakit dar.. Parka mı gitsek?

Hayatta gitmem, Mübeccel’i Kuğulu Park’ta timsah kapmış diyorlar.

Dönelim, dönelim maazallah etraf iyice düzelsin öyle çıkarız..

KARANTİNADAYKEN EVDE DİKKAT

Karantina günlerinde mecburen eşinizle aynı çatı altında 24 saat vakit geçirmektesiniz. Konuşmalarınıza dikkat ediyor musunuz?.. Tecrübelerime dayanarak size yol göstermek istiyorum.

Aşırı Sağlıklı Yol (ASY)- Hayatım bir şey içer misin?

Sağlıklı Yol ( SY) –  Akşam yemeğinde dışarıdan getirtmemi istediğin bir şey var mı?

Garantili Yol (GY)– Mutfakta sana yardım etsem? Yoruluyorsun bir tanem.

Tehlikeli Yol ( TY) – Yemekte ne var?

ASY– Hayatım bir şey içer misin?

SY– Vay.. Çok hoş görünüyorsun.

GY– Kahverengi sana o kadar yakışmış ki.

TY– Bula bula giyecek bunu mu buldun?

ASY– Hayatım bir şey içer misin?

SY– Kahvenin yanında bir parça çikolata ister misin?

GY– Dolapta her şey artıyor.. Yoksa serçe falan mısın sen?

TY– Aa?.. Bütün bunların üzerine bunu da mı yiyeceksin?

ASY– Hayatım bir şey içer misin?

SY– İzin verirsen sana yardım edeyim.

GY– Bugün çok yoruldun.

TY– Yahu bütün gün ne yaptın Allah aşkına?..

ASY– Hayatım bir şey içer misin?

SY– Mutfakta müthişsin.

GY– Sen ne kadar hamaratmışsın? On parmağında on marifet?

TY – Yahu şunu evde yapmayı bırak, fırından al.. Pide mi yiyoruz, kundura mı kemiriyoruz belli değil…

https://twitter.com/can_atakli_