DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
En yaşlıdan en genç 19 Mayıs mesajı “Tek adamlıktan hemen vazgeçilmeli”
Milli Merkez Başkanı Hüsamettin Cindoruk 86 yaşında, Türkiye'nin en eski siyasetçilerinden biri. Ancak ne siyasetten ne hayattan asla kopmadan duayen kimliğini büyük bir saygınlıkla sürdürüyor.
Cindoruk bu yıl 19 Mayıs için Milli Merkez adına bir bildiri yayınladı.
En gençlerin bayramına en yaşlı olarak çok önemli katkı sağlayan Cindoruk iktidarı uyararak “bir an önce tek adam rejiminin sona erdirilmesinin ülke çıkarları için yararlı olacağını” belirtiyor.
Cumhuriyetin siyasal kurgusunun 19 Mayıs 1919'da Atatürk ve arkadaşlarının Anadolu toprağına ayak basmaları ile yapılanmaya başladığına dikkat çeken Cindoruk geçen sürede pek çok badirenin atlatıldığını kaydederek “Ne var ki, kurucumuz Yüce Meclis'e yansıyan milli iradenin gücü ile bu engelleri aştık, geliyoruz. Bugün Türkiye'nin gündeminde ön mesele var. Bir sistem değişikliği oldu bittisi dayatılmak isteniyor” dedikten sonra AKP iktidarının bugün yarattığı sorunları özetle şöyle sıralıyor;
“1920'de Meclis Hükümeti ile başlayan, Yüce Meclis'in güvenoyuna dayalı, meşru, başbakanlık, parti disiplinlerini temsil eden hükümetler de artık yoktur.
Cumhurbaşkanı tayin ve azil yetkisini elinde bulundurduğu kimi kişileri Bakan sıfatı ile görevlendiriyor, Başkanlık Sarayı'nda bakanlıklara eş değer ofisler kuruyor.
Bu yürütme organlarının eylem ve işlemlerinin denetimi Yüce Meclis'imizin yetkileri dışındadır.
Parlamentolar, özgürce söz söylemek için kurulmuştur. Yüce Meclis'te, sözlü önerge yasağı ile bakanlara soru sorma, bilgi isteme olanağı kalmamıştır.
Cumhurbaşkanlığı görevi ile iktidar partisi genel başkanlığı işlevinin birleştirilmesi, çok genişletilmiş bir Anayasa yorumudur. Böyle bir uygulama, devlet geleneğimizde var olan, yurttaşların son sığınağı tarafsız, bilge, her yurttaşı kollayan ve kapsayan bir siyasal kimliğin boşluğunu doğurmuştur.
İçte ve dışta her alanda zorluklar çoğalıyor. Yüce Meclis'in desteği, partilerin uzlaşmaları, uluslararası kuruluşlarla dayanışma yoksunluğu çoğalıyor. Ekonomik göstergeler düzelmiyor.
Çok partili hayatın başladığı yıllardan bu yana tarafsızlığı tartışılmayan bir hakem olan, Yüksek Seçim Kurulu'nun tahkim niteliğinin taraflarca tartışılır hale gelmesi de bir rastlantı değildir.
Başkanlık Sistemi başarısız, yersiz, gereksiz ve nafile bir dayatmadır. Demokrasimiz açısından ise tehlikelidir.
Devletimizin geçmiş yüz yılın deneyimlerinden yararlanan, iyileştirilmiş parlamenter sisteme hızla dönmesi gerekiyor.
Yüz yıllık bir devlet sistemi, bir heves, bir deneme düşüncesi ile değiştirilemez.
Milli Merkez, hukukun üstünlüğüne bağlı, taraf olduğumuz demokratik kuruluşlarla iş birliğine ve demokratik, laik, tam bağımsız Cumhuriyetimizin temel değerlerine dayalı bir huzur iklimine dönüş çağrısını dile getirmektedir.
19 Mayıs Bayramı, milletimize ve tüm gençlerimize kutlu olsun.”
BUNU YAZMAK GEREK
Başakşehir 150 milyon Euro'luk maça çıkıyor
Süper Lig'de sonuç bugün alınacak.
Şampiyon belli olacak.
Galatasaray-Başakşehir maçını kim alırsa şampiyonluğu kazanacak.
Bu yıl süper lig bir ilk yaşadı.
Görünürde hiçbir geliri olmayan bir İstanbul takımı milyonlarca liralık transferler yaptı.
Maçlarını kazandı.
Çoğunu belki bileğinin hakkıyla kazandı ama kazamayacağı maçları da hakemler hediye etti.
Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidarın bütün birimleri bu takımın arkasında durdu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi takıma çok büyük maddi katkılarda bulundu.
Futbolcuların ve yöneticilerin sportmenlik dışı tüm davranışlarına göz yumuldu, hakemlere parmak sallanmasına, “Görürsün gününü” denmesine bile ses çıkarılmadı.
Peki neden?
Takımın arkasında Erdoğan'ın olmasından mı sadece?
Elbette Erdoğan'ın desteği başlı başına bir olay.
Medeni ülkelerde asla olmayacak bir şey yaşandı Türkiye'de.
Ama işin bir de maddi tarafı var.
Aldığım bilgiler şöyle;
Sarayın girişimiyle Başakşehir'e Katarlı bir müşteri bulundu.
Bu Katarlı Başakşehir'in yüzde 60'ı için 120 milyon Euro vermeyi taahhüt etti ve bir protokol imzalandı.
Katar tarafı protokola “Başakşehir şampiyon olursa bu protokol aynen uygulanır, aksi halde vazgeçme hakkı da saklıdır” yazdı.
İşte bu nedenle Başakşehir'in şampiyon olması için resmi kurumlar ve belediyeler de kolları sıvadı.
Şampiyon olursa Başakşehir Avrupa Şampiyonlar Ligi'ne gidecek ve buradan da en az 30 milyon Euro alacak.
İşte bu nedenle bugün Saray da, federasyon da, futbolcular da, hakemler de çok heyecanlı.
Sonuçta ortada Başakşehir'e gidecek 150 milyon Euro ve bunun takipçisi bir iktidar var.
Kimsenin işi kolay değil bugün.
BAŞIMDAN GEÇENLER
Bir çay, bir kahve, bir tost kaç lira eder
Sorun para değil, öncelikle onu belirteyim..
Tabii para da sorun ama asıl canımı sıkan kimi esnafın fırsatı ganimet bilip canlarının istediği gibi davranabilmeleri.
Geçen hafta için Sultanahmet'te, caminin arkasındaki kafelerden birine soluklanmak için oturduk.
Bir konuğumuz vardı.
Sultanahmet'i, camiyi ve çevreyi gezdirdik.
Amacımız oruçlu olan bu dostumuzla iftarı da Sultanahmet'te yapmaktı.
Oruçlu olmayanlar bir çay bir Türk kahvesi ve bir tost istedi.
Hepsi bu kadar.
15-20 dakika sonra da kalktık.
Garson “63 lira” dedi.
İster istemez şaşkınlığa düştük.
Garson “Ne bu böyle?” tepkimize son derece nezaketsiz, magandaca bir bakışla karşılık verdikten sonra “Sen” dedi “Hiç Avrupa gördün mü?”
Bu durumlarda insan ne diyeceğini bilemiyor.
Yüzüne tuhaf biçimde baktığımı görünce “Gidin görün bakalım, Euro kaç para?” diye yine aynı azarlayıcı tonda devam etti.
“Burası Türkiye ama” diyebildim sadece.
Kalite, ahlak ve namus bu kadar seviye kaybedince açıkçası tartışmanın bile anlamı yok,
Magandalık her zaman galip gelecek çünkü.
Merak edene; iftar için elbette Sultanahmet'te kalmadık.
Oranın esnafı Arap turistleri kazıklamaya devam etsin.
ÖNERİ
CHP her gün çağrı yapmalı
Bu köşede dün yazdığım yazıda “Uygar demokratik ülkelerde olduğu gibi iki aday kamuoyunun karşısına birlikte çıkmalı ve yapacaklarını anlatmalı” demiştim.
Bugüne kadar edindiğimiz deneyimlere göre bu tür tartışmadan AKP hep kaçtı.
Muhalefetteyken karşılıklı tartışmaları hararetle savunan Erdoğan iktidar olduktan sonra hiçbir şekilde rakipleri ile aynı platforma çıkmadı, tartışmadı.
Bunu da “Ben en tepedeyim, altlarda olanlarla birlikte tartışamam” kibiriyle açıkladı.
Nitekim dünkü yazımdan sonra muhalefet “Yıldırım korkmasın, tartışmaya gelsin” derken AKP'liler parti yönetiminin kibirine ayak uydurarak “Aradaki sıklet farkı var, Binali Yıldırım rakibiyle aynı hiç aynı kantara çıkar mı, Ekrem İmamdoğlu da kimmiş, Yıldırım'ın onu muhatap alması mümkün mü?” diyerek buna karşı çıktılar.
Anladığım kadarıyla hem Binali Yıldırım hem de AKP yönetimi ve özellikle Saray bundan çok korkuyor.
Çünkü biliyorlar ki iki aday karşı karşıya geldiklerinde Binali Yıldırım perişan olacak.
CHP'ye önerim şu: Bu işin peşini bırakmasın. Yıldırım'ı hangi platformda olursa olsun Ekrem İmamoğlu'nun karşısına çağırsın. AKP'nin en zayıf noktası burası. Yıldırım Saray izin vermeyeceği için elbette böyle bir tartışmaya asla katılmayacaktır. Ve katılmaması katılmasından daha büyük etki yapacaktır üzerinde.
CHP bu fırsatı iyi değerlendirmeli.
Ben olsam bütün billboardları “Korkma gel” afişleriyle doldurur, gazetelere tam sayfa ilan verir, televizyonları reklama boğarım.
CHP bütün parasını buna harcasa değer.
Düşünsenize, sonunda pes etmiş ve Yıldırım ikili tartışmaya katılmış.
ÇOK GÜLDÜM
Üç pazar fıkrası
Bu pazar da Yıldırım Tuna'dan gelen üç fıkrayı sizlere sunuyorum…
Bilgisayar ve Ben
Geçen gün bir bilgisayar aldım, sistemin kuruluşu sırasında hayli sıkıntılar çektim… Bizim yaş gurubuna yabancı bir alet.
Sonunda bilgisayarı aldığım mağazanın yardım masasını aradım, telefonu açan adam yapmam gereken işlemin son derece basit bir şey olduğunu söyleyerek ve tamamen bilgisayar jargonları kullanarak konuyu daha da kavrayamayacağım hale getirdi.
Benim olayı anlayamamam, onun da konuyu bana kesinlikle izah edemeyeceğini anlaması adamı hayli sinirlendirdi, abuk sabuk konuşmaya başladı.
Sonunda kibarca ona “Affedersiniz” dedim, “Sanki karşınızda 5 yaşında bir çocuk olduğunu farz ederek konuşur musunuz?”
Adam “Tamam” dedi sinirini bastırmaya çalışarak, “Yavrum, babanı telefona verir misin?”
Aile Lokantası
Kız arkadaşımı dün gece bir lokantaya götürdüm, Etrafı bir müddet gözleriyle taradı, masalara kulak kabarttı, daha sonra “Hayatım burası gerçek bir aile lokantası” dedi.
“Nereden çıkardın bunu?” diye sordum.
Hemen cevapladı; “Baksana masalardaki her çift birbirleriyle münakaşa ediyor!”
Alkolizm
İki arkadaş uzun süredir birlikte içtikleri arkadaşlarını aşırı alkol bağımlılığı nedeni ile kaybetmişler.
Kilisede düzenlenen cenaze töreninde üzeri açık tabutun önünden geçerlerken “Şuna bak” demiş biri, “Ne kadar iyi görünüyor. Değil mi?”
Diğeri “Tabii oğlum” demiş “3 gündür içemiyor ya ondan!”
https://twitter.com/can_atakli_