HALK ATIKLARLA, ÇÖPLERLE SAVAŞIRKEN SARAYIN BAŞARISI!
Daha önce yazmıştım ama konu o kadar önemli ve güncel ki yine ve yeniden aynı soruna dönmek istedim. Efendim! Avrupa’nın 3 kamyon çöpünden biri ülkemize geliyor ya! Plastik atık çöp ithalatında başa güreşiyor, 518 bin 80 ton atık ithal ederek topraklarımızı geri dönüşü olmaz şekilde zehirlemeyi sürdürüyoruz ya! Greenpeace raporuna göre bu yıl yine Avrupa’dan çöp ithalinde birinci olduk ya! Biliyorsunuz.
Dünyanın plastik atıklarını alarak adım adım zehirleniyoruz ya! Kimyasallar toprağımızı ve geleceğimizi mahvediyor ya! İthal atıkların yakılması sonucu kanserojen maddelerin arttığı bilinirken, bakanlık çöp değil, hammadde diyor ya! Biliyorsunuz…
Tüm bunlar olurken, İngiltere; “Türkiye’deki atıkların sadece yüzde 5’inin kontrol edildiğini açıklamış. Uzmanlar ise; alınan toprak ve kül örneklerine bakılınca başta kanser gibi ciddi hastalıklara neden olan toksik ve dioksin düzeyinin çoğaldığını, Adana’da erken doğumların arttığını, çarenin ve çözümün çöp ithalini yasaklamaktan geçtiğini ifade etmiş. İyi mi?
Acaba adı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olan kurum insan sağlığını tehdit eden bu sorunla ilgili bilimsel raporu açıklamayı düşünüyor mu? Geçiniz…
Ancak Avrupa’dan Adana’ya gelen ve 18 noktaya dökülen çöpler için sanatçı Haluk Levent’in öncülüğünde çevrecilerin çöpleri temizleme sözü verdiğini geçmeyiniz...
Ülkede hal böyle iken gelelim sarayın başarısına!
CB’nın eşi Emine Erdoğan’ın sarayda başlattığı “Sıfır Atık Projesi” hayallerinin ötesine geçerek sınırları aşıp bir dünya markası haline gelmiş. Emine Hanım, Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada; “Bu projeyle 2.4 milyar TL tasarruf yaptık, bu çok önemli bir kazanım. Böylece sera gazı salınımını engellemiş olduk. Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için büyük yatırım olan bu sonuçlardan gurur duyuyoruz. Hedefimiz dünya birincisi olmak!” demiş. İyi mi?
Bu iki paragrafta paylaştıklarım çelişkili gibi geldi bana! Bir yanda ülkemiz çöplük oluyor. Diğer yanda saray atık savaşı veriyor. Keşke Emine Hanım eşine söylese de artık Avrupa’dan çöp ithal etmesek ne iyi olur değil mi? Sizce!
CB’nın “ekin!” diye talimat verdiği tarlalar üreticinin borçları yüzünden hacizli çıkmış, çiftçi batmış, doğalgazdan ulaşıma gelen zamlar, artan kiralar, yüksek faturalar dar gelirliyi vurmuş, 28 milyon kişi ihtiyaç kredisine başvururken, işsizlik en çok gençleri ezip geçmiş, kayıtlı işsizlerin yüzde 28’i 20- 29 yaş aralığında imiş. Bitmedi. Biter mi?
Süt ve et üreticisi “bizi bu hale getirenler nerede?” diye sormaya başlamış. 4.5 milyon abonenin doğalgaz ve elektriği kesilmiş, böylece 3.5 milyon aile elektriksiz, 1 milyon aile doğalgazsız kalmış. Gıda da enflasyon yüzde 70’i aşmış. Bakan Nebati; “Aralık ayından itibaren enflasyonun nasıl düştüğünü hep birlikte göreceğiz!” buyurmuş.
Tam da burada bir önerim var! “Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır, hücrelerinizdeki enerjidir!” şeklindeki tanımıyla ekonomideki tüm dünya dengelerini alt üst eden, ülkemizin sınırlarını aşarak dünyaya mesaj veren, çıtayı en yükseklere çeken, gelmiş geçmiş bütün mevkidaşlarını geride ve gölgede bırakan mucit Bakan Nebati’ye danışman ordusundan birileri; “Aralık ayına daha 9 ay var!” diye hatırlatabilir mi? Sizce!
Dün çeyrek altın, bugün bir kilo kabak…
Emekli S. Borduç; “Eskiden eşimizle dostumuzla yaşardık, şimdi zamlarla yaşıyoruz. Eskiden maaşım 2 bin TL idi rahat geçiniyordum. Şimdi 5 bin TL geçinemiyorum. 2002’de çeyrek altın aldığım parayla bugün ancak bir kilo kabak alabiliyorum!” diyor…
Emeklileri yok ve yük sayanlara, ekonomik ve duygusal dünyamızdaki hasar raporuna, çaresizlik, ihmaller zinciri, ciddiyetsiz yaklaşımların hız kesmeyen yükselişine bakınca, boşuna bir ümit ama danışman ordusu hatırlatır mı diye sorarsanız, cevabım “hayır” olur…