KIYILAR, İŞGAL ve YASAK!!!

AKP iktidarı Türkiye'de sosyo ekonomik çöküşe ve güvenlik meselelerine yol açan Suriye çıkmazına 80 milyar dolardan fazla para harcadı...

İktidarın bir bahanesi de "Suriye'nin toprak bütünlüğü"ydü...

Libya ve Afganistan meselesi gündeme geldiğinde de AKP iktidarı "toprak bütünlüğü"ne dikkat çekmişti!..

AKP'nin, iç karışıklık çıkarılmak istenen Orta Doğu ve Afrika ülkelerine yönelik yaklaşımı da hiç kuşkusuz Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesine dayanmıyor...

Ancak asıl çelişki, Irak-Suriye-Libya-Afganistan gibi ülkelerin "toprak bütünlüğü"ne bu kadar duyarlı bir iktidar, Türkiye Cumhuriyeti topraklarına karşı "ne kadar teyakkuz halinde" sorusunda kilitleniyor...

"Toprak" denilince herhalde kimsenin aklına sadece tarlalar-bağlar-sınırlar gelmiyor...

Bir vatanı toprak yapan unsurların başında, millî ekonomiye de katkı sunan ormanlar-yaylalar-vadiler-akarsular da geliyor...

Oysa yeşil dokunun yok edilmesi, su kaynaklarının kirletilmesi, altın arama gerekçesiyle vadilerin zehirlenmesi vakalarıyla çevre felaketlerinin rezalete dönüştüğü son 20 yılda, bir ülkeyi "vatan" yapan "toprak"lar üzerinde başka büyük skandallar da yaşanıyor...

ORMANLARDA, YAYLALARDA YAĞMA...

Örneğin; Türkiye'de, son yıllarda orman alanlarının turizm ya da başka gerekçelerle yandaşlara "tahsis" adı altında verilmesi bir gelenek haline getirildi...

Baksanıza; 2013'te 38 bin, 2014'te 40 bin, 2015'te 47 bin, 2016'da 43 bin, 2017'de 57 bin, 2018'de 25 bin, 2019'da ise 22 bin hektarlık orman alanı turizm, enerji, maden, alt yapı gibi yatırım bahaneleriyle birilerine "tahsis" edilmiş!..

Kundaklama dışında, yol, köprü, havaalanı ya da Kanal İstanbul bahanesiyle milyonlarca dönüm ormanlık alanın yok edilmesi yetmezmiş gibi, Türkiye'nin yeşil alanları da çıplak ovalara dönüştürülüyor...

Ve konu ovalar-yaylalar olunca da bir başka felaket hız kesmiyor...

Bakınız; 30 Ocak 2021'de gazetelere yansıyan bir haber hangi tehlikeyi duyuruyordu;

"Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanan ve Resmî Gazete'de yer alan karara göre, 3 kentte bulunan toplam 151 yaylanın statüsü değiştirildi... Yayla olmaktan çıkarılan bölgelerin imara açılacağı bildirilirken, statüsü değiştirilen yaylalar arasında Trabzon'daki dünyaca ünlü Hıdırnebi Yaylası da bulunuyor."

SAHİLLERDE SİNSİ PLAN!..

Ülkenin ormanlık alanları, tarım toprakları-yaylaları-ovaları rant uğruna tarumar edilirken, geriye su kaynakları ile denizler ve kıyılar kalıyor ama, oralarda da gidişat nafile...

Çünkü Türkiye'de son yıllarda en büyük yıkım, hatta vurgun kıyılarda yaşanıyor...

İstanbul'da, Bakırköy'den Zeytinburnu'na kadar sahilleri iğrenç inşaatlarla Çin Seddi'ne dönüştüren AKP iktidarına CHP'li Bakırköy Belediyesi bile direniş göstermemişti...

Tam aksine; Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu'nun, "2014'te belediye tarafından mühürlenen Ataköy kıyısındaki beton yığınından kendisine 12 milyon liraya daire aldığı" bile gazetelere manşet olmuştu...

Sahillerdeki en büyük yağma ise Marmara'nın dışında, Ege ve Akdeniz Bölgesi'nde son hızla devam ediyor...

İşte 19 Temmuz 2020'de gazetelere yansıyan bir haber de, bir başka rezaleti duyuruyordu;

"Çevre Bakanlığı, Muğla'da kurulan bir vakfa Antalya'dan Keşan'a Türkiye'nin en güzel sahillerini veriyor... Siyasiler, çevreciler tepki göstererek, 'Bu talanı durdurun' diyor..."

Peki; biz bu köşede, bir ülkeyi vatan yapan topraklar üzerinde devam eden yıkıma-yağmaya bir kez daha niçin dikkat çektik?..

Çünkü yapılan yeni bir düzenleme kıyıların bir kez daha yağmalanacağının, hatta yurttaşlara kapatılacağının işaretini de veriyor...

Oysa Anayasa'ya göre, "Kıyılar, devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir..."

Yasaya göre kıyılar özel mülkiyete konu olamaz.

Bu arada yine yasalarda, kıyılarda hiçbir yapının yapılamayacağı duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engellerin oluşturulamayacağı belirtiliyor...

Ancak kıyıların yağmalanacağının işareti 23 Kasım 2012'de medyaya yansıyan şu haberde zaten verilmişti;

"Türkiye'deki 8 bin 590 kilometrelik sahil kesiminin yüzde 86'sına denk gelen, 22 kentin 16'sında kıyı kenar çizgisi tespit çalışmaları tamamlandı. Kıyı Kanununda yapılan değişiklikle, yasada 50 metre olarak geçen kıyı çizgisi sınırı 10 metreye çekildi..."

AKP kıyı yasası ile en az 8 kez oynadığı için bir başka tehlike dün medyaya yansıdı...

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın çıkarttığı yeni yönetmelikle, "kıyı çizgisinin yeniden belirleneceği haller için" hazine taşınmazları, "turizm tesisleri" ve "yeni bir kıyı çizgisi tespiti" yapılan kıyılar için istisna getirilmiş!..

Yani, yeni düzenlemeyle kıyıların özel kullanıma açılması ve kamuya kapatılmasının yolu açılacak...

Ve bu gidişle bırakın kıyıların betona dönüşmesini, yurttaşlar turizm tesisleri ve rantiyenin işgali yüzünden artık sahillere, plajlara bile gidemeyecek...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac