BUNU YAZMAK GEREK

Halkın Kurtuluş Partisi de olmasa yapılanlara itiraz eden çıkmayacak

Korona önlemlerinde yumuşama sağlamaya çalışırken, aslında salgının daha da şiddetlendiği çıktı ortaya.

Vaka sayıları eskiye oranla hayli arttı, ölüm vakaları da yüksek.

Bu nedenle iktidar muhtemelen bazı ek önlemler alacak, iller bazında ağır kısıtlamalar kapıda.

Tabii bunun olacağı çok açıkça görülüyordu.

Kalabalıklarla kılınan cenaze namazları, iktidar mensuplarının çeşitli bahanelerle yaptıkları gövde gösterileri, lebalep yapılan AKP kongreleri salgının yayılmasında çok ciddi etki yarattı.

Henüz etkisinin ölçülemediği AKP büyük kongresi ise işin tuzu biberi oldu.

81 ilden on binlerce kişi otobüslere doldurulup Ankara’ya getirildi. Binlerce delege ve davetiye bulabilenler salona girerken, 50 bine yakın kişi de adeta üst üste yığılarak hem de açık havada saatlerle gösteri yaptı, slogan attı.

Ne zamandır muhalefete çağrı yapıyorum.

Diyorum ki, “Hep Erdoğan’a ve AKP üst yönetimine yönelik eleştiriler yapıyorsunuz. Bunun bir etkisi yok. Bunun yerine örneğin lebalep toplantılar nedeniyle valilere, kaymakamlara, emniyet müdürlerine, polis amirlerine suç duyurusunda bulunun. Oklar, atanmış kişilere yönelince herkes kendine gelir, bir yandan kanunu uygulamak zorunda kalırken, öte yandan hukuka da uymak durumunda olur.”

Ancak hiçbir şey olmadı.

Önceki gün haberleri tararken bir de baktım Halkın Kurtuluş Partisi yapmış böyle bir suç duyurusunu.

Partinin avukatları, başta AKP Genel Başkanı Erdoğan olmak üzere, şu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunmuş;

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Ankara Valisi Vasip Şahin, Ankara İl Emniyet Müdürü Servet Yılmaz, AKP MYK ve GYK Üyeleri, Ankara İl Hıfzıssıhha Kurulu Başkanı ve üyeleri, Ankara İl-İlçe Seçim Kurulu Başkanları ve Genel Kurul Divan Üyeleri.

Suç duyurusunda bu kişilerin şu suçları işledikleri iddia edilmiş;

– Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesine aykırılık.

– 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na ve İçişleri Bakanlığı’nın 02.03.2021 tarihli 3514 sayılı genelgesine aykırı hakaret ederek görevi kötüye kullanma.

– Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma.

Halkın Kurtuluş Partisi, bundan önce de muhalefetin pek ilgilenmediği konularda suç duyurusunda bulunmuş aslında.

Örneğin Taksim Gezi Parkı’nın olmayan bir vakfa devredilmesi ile ilgili de suç duyurusunda bulunmuş.

Parti avukatları, “görevi kötüye kullanma” ve “hakkı olmayan yere tecavüz” suçlarını işledikleri iddiasıyla şu kişileri savcılığa şikâyet etmiş;

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Vakıflar Genel Müdürü Burhan Ersoy, Genel Müdür Yardımcısı Rifat Türker ve İstanbul 1. Bölge Müdürü Hayrullah Çelebi.

Halkın Kurtuluş Partisi ayrıca, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine karşı Danıştay’a başvuruda bulunmuş.

Bunlardan sonuç alıyorlar mı henüz bilmiyorum ama Halkın Kurtuluş Partisi de olmasa demek ki kimse kolunu kıpırdatmamış olacak.

SORDUM ÖĞRENDİM

Halkın Kurtuluş Partisi, 16 parti içinde 9’uncu

Büyük! muhalefet partilerinin nedense etkin olmaktan çekindikleri alanlarda ortaya hep Halkın Kurtuluş Partisi çıkıyor.

Suç duyuruları yapıyor, kamu adına davalar açıyor, müthiş bir hukuk mücadelesi veriyor.

Belki adı medyada çok geçmiyor, bu yüzden de pek tanınmıyor Halkın Kurtuluş Partisi ama 2005 yılında kuruldu, 2015’de de genel seçimlere katıldı.

Parti kendisini “komünist” olarak niteliyor ve 1920’de kurulan ve 1952’de dağılan ilk Türkiye Komünist Partisi’nin ve 1954 senesinde Hikmet Kıvılcımlı’nın kurduğu Vatan Partisi’nin siyasi mirasçısı olduklarını ileri sürüyor.

HKP,  Haziran 2015 seçimlerinde 60 bin 396 oy ve binde 1.3 oy oranı ile 20 parti arasında 11’inci parti oldu.

Aynı yıl kasımda tekrarlanan seçimde ise oylarını artırarak 83 bin 57 oy ve binde 1.7 oy oranı ile 16 parti arasında 9’uncu parti oldu.

Partinin genel başkanlığını Nurullah Ankut yapıyor.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Tipik bir “hızlı sınıf atlayan” AKP’li genç örneği

Kokain içerken çekilmiş görüntüsüyle Türkiye’nin gündemine oturan AKP Genel Merkez personeli (hemen atmışlar bu iş patlayınca) Kürşat Ayvazoğlu, Kastamonulu bir genç.

Kastamonu Belediye Başkanı Tahsin Babaş’ın seçim çalışmalarında grafiker olarak görev almış.

Babaş’ın seçilmesinden sonra belediyede çalışmaya başlamış.

Eski marka arabası dışında pek malı olmayan ve lise terk olan Ayvatoğlu, her nasılsa belediyede kısa sürede yükselmiş ve müdür olmuş.

Öyle ki, bir süre sonra Başkan Babaş’a ulaşmak isteyenler, işleri olanlar önce bu gence başvurmak zorunda kalıyorlarmış. Söylenenlere göre; Kastamonu’da esnafın, iş insanlarının pek çok işini halletmiş.

Kürşat Avyatoğlu giderek zenginleşmiş, arabası, evi, giydiği kıyafetler eskisinden çok farklı ve tabii ki lüks hale gelmiş.

Sonra her nasılsa Ankara’ya taşınmış, AKP’de çalışmaya başlamış, bir villada oturuyor, lüks araç kullanıyormuş.

Bu gencin sadece kokain içerken değil, revü kızlarıyla, çok lüks bir otelin banyosunda köpükler içinde, yarı çıplak genç kızlarla çekilmiş fotoğrafları da çıkmış ortaya.

Herhalde hatırlarsınız, sınıf atlayan -hem de çok kısa sürede birkaç sınıf birden- AKP’li genç kız ve erkeklerin de lüks yaşam içinde görüntüleri yayınlanmıştı hem de kendi sosyal medya hesaplarında.

Demek ki AKP içinde böyle çok kişi var.

Hiçbiri de din ve milliyetçilik konusunda mangalda kül bırakmıyor.

İşte, arada böyle yakalananlar olunca öğreniyoruz içerde aslında neler olduğunu.

ÇOK GÜLDÜM

Ah be çocuklar, bu kadar unutkan olmayın

Hep yazıyorum, iktidar medyasında olmak pek avantajlı olsa da aslında zor iş.

Kazancı tabii ki çok iyi ama her gün iktidara yaranmak, onların hoşuna gidecek düzmece haberler bulmak, kendilerinden olmayanları karalayacak tezgâhlar hazırlamak kolay değil.

Bir okurum göndermiş sarayın çok yakın gazetelerinden Yeni Şafak’ın attığı iki manşetin kupürünü.

Biri 2013 yılına, diğeri 2020 yılına ait.

Birinde CHP’nin Gülen’i bitirme planı olduğu yazıyor.

O tarihlerde AKP henüz cemaatle papaz olmamış.

Başta Ergenekon olmak üzere ne kadar pis iş varsa cemaate yaptırıyorlar.

Tabii böyle olunca da şimdi şeytan denilen Fetullah Gülen o sıralar eli-eteği öpülesi saygın bir hocaefendi!

Ama zaman geçmiş, para pazarlığında anlaşamamışlar ve ayrı düşmüşler, tabii devletin gücünü elinde tutan asıl güç, cemaati tasfiye etmiş.

Durum değişti ya Yeni Şafak bu kez de daha önce “Gülen’i yok etmeye çalışmakla” suçladığı CHP’ye bu sefer de “FETÖ’yü kurmak” görevini vermiş.

Hepsi genç çocuklar bu gazeteyi yapanlar, onlara diyorum ki, “Ah be çocuklar, biliyorum yalakalık zor iş ama bunu yaparken unutkan olmayacaksınız, daha önce kime ne söylediğinizi iyi bilecek, saflar değişince kendinizi rezil eden, komik duruma düşüren işler yapmayacaksınız.”

Anlarlar mı acaba?

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Yakalanmasa kim bilir neler yapacaktı neler

Gündemde Kürşat Ayvatoğlu diye biri var.

Bu kişi AKP Genel Merkezi’nin personeli.

Lüks aracında kokain içerken çekilen görüntüleri medyada yayınlanınca bir anda tanınmış insan sınıfına geçti.

Ama asıl ününü verdiği ifade ile kazandı.

Çünkü bu AKP’li genç, burnuna çektiği beyaz tozun kokain değil, pudra şekeri olduğunu söyledi.

Meğer arkadaşlarıyla şaka yapıyorlarmış.

Hatta esrar sigarası sarıp içmişler gibi videoları da varmış.

Hepsi şakaymış meğer.

Mahkeme, böyle bir ifade AKP’li bir gençten gelince inanmış tabii ve hemen serbest bırakmış.

Ama her zamanki gibi sosyal medya ayağa kalkınca adamı gerisin geriye gözaltına almış.

İşe bakın ki, Kürşat Ayvatoğlu’nun uyuşturucu alıp sattığı ortaya çıkmışmış bir anda.

Şimdi sosyal medyada kokain-pudra şekeri üzerine muhabbetler yapılıyor, dalga geçiliyor.

Ben de Özgür Demirtaş’ın bir tweetinden gördüm.

Demirtaş, “Problem kokain değil” diyor ve üç madde sayıyor.

Şöyle;

1) Siyasi parti büro çalışanı olan birinin para içinde yüzmesi,

2) “O pudra şekeriydi” diyecek kadar YÜZSÜZ olması,

3) Görüntüler ortaya çıkmasa, kendisini en büyük dindar ve milliyetçi, başkalarını ise vatan haini olarak suçlayacak olması…

Haksız mı?

Değil tabii.

https://twitter.com/can_atakli_