ANALİZ
HDP sopasını yine çıkardılar
Hani “kabak tadı verdi” denilen durumlar vardır.
İşte bunlardan biri de iktidarın, muhalefeti ısrarla HDP sopası ile dövmeye çalışması.
Başları sıkıştıkça, “Bu muhalefet var ya bu muhalefet, işte bunlar HDP ile birlikteler” nakaratını tekrarlamaktan bıkmıyorlar.
Tabii hem bir mantığı hem de kendini “Türk milliyetçisi ve İslam ümmeti” olarak tanımlayan kesimlerde bunun bir karşılığı var.
Var ama yapılan ahlaki değil.
Şu sıralar iktidar hayli sıkıntıda.
Yine bıkmadıkları “darbe” sözlerinin arkasına sığınarak ortalığı karıştırıyorlar.
Neymiş, CHP’liler “darbe planı” yapıyorlarmış.
Zaten CHP’nin darbeden başka isteği yokmuş.
CHP darbe olmazsa iktidara gelemezmiş zaten.
Tabii bunu söylerken, hangi darbeden sonra CHP’nin iktidar olduğunu da söylemeleri gerek. Nasıl olsa soran yok, utanma da olmayınca salla gitsin.
CHP’liler darbe günlerini çok özlemişler.
Hepsi birbirinden saçma sapan sözler.
Ancak medyanın önemli bölümünü ellerinde tutunca, bu algıyı yaygınlaştırmak çok da zor olmuyor.
Gerçi vatandaşın artık ne kadarı bu palavraya inanıyor, orası da aynı konu.
Ancak işler kötüye gittiğinde, darbe paranoyası ve HDP sopası hemen ortaya çıkarılıyor rutin olarak.
AKP’nin sözcüsü, önceki gün bu sopayı “üstü örtülü” biçimde gösterdi yine.
Dedi ki; “Cumhur İttifakı’nın kimlerden oluştuğu ortadadır, fakat nedense karşımızdaki Millet İttifakı’nın bileşenleri, sayı saymaya başladığınız andan itibaren flulaşmaya başlıyor. Bir kısmı içinde ve aynı anda dışında gözüküyor; bu taraftan bakarsan madde, bu taraftan bakarsan enerji gibi gayet göreceli bir durum söz konusu. Yani burada yapacakları şey şu; bu Millet İttifakı kimlerden oluşuyor, açık bir şekilde söyleyecekler. Hepimizin sicil amiri vatandaştır. Hepimiz vatandaşın verdiği meşruiyetle bu görevleri yapıyoruz. Dolayısıyla burada mahcubiyetle karışık bir gizlilik içerisinde bir ittifak söz konusu.”
Konuşmadaki derinliğe bakar mısınız?
Burada kastedilen hemen anladığınız gibi “Millet İttifakı’nın içinde HDP de var ama mahcubiyetten bunu saklıyorlar” algısı dayatılıyor aslında. CHP’yi ısrarla bu şekilde sıkıştırmanın partinin tabanında bir etkisi olabilir mi?
Pek mümkün değil.
Buna karşı, muhtemel bir seçimin ikinci turunda bu bir koz olarak kullanılacaktır mutlaka.
AKP, son seçimlerde terör örgütü liderinden destek istemişti.
Bu uğurda terör örgütü liderinin, yine aranmakta olan terörist kardeşini, devlet televizyonuna çıkarmaktan bile çekinmemişti.
Eğer bir baskın seçim olursa, HDP ile alttan pazarlık yapacak ve pek çok söz verecektir.
Belediye seçimlerinde bile bu yola başvuran AKP’nin, kendi kaderini belirleyecek bir genel seçimde, bu kadar bel altı davranmaması mümkün değildir.
Bİ SORALIM BAKALIM
Konu dinci teröristler olunca neden bizden yardım isteniyor?
Bir İtalyan kız, 2.5 yıl önce Kenya’dan kaçırılmış ve Somali’ye götürülmüş.
Bu süre içinde Somali’de Boko Haram tarafından rehin tutulmuş.
İtalyan hükümeti, Silvia Constanzo Romano isimli bu kız için MİT’ten yardım istemiş.
MİT, geçen yıl sırf bu iş için bölgede bir çalışma yapmış.
Geçen hafta yandaş tetikçi medyanın ifadesine göre “nefes kesen bir operasyon” yapılmış ve kız kurtarılmış.
Buna çok seviniyor bizimkiler.
Neden?
MİT, dünyanın her yerinde aranan bir istihbarat örgütüymüş çünkü.
İyi de MİT neden dinci teröristler söz konusu olduğunda akla geliyor, bunu düşünen var mı?
Demek ki İtalyanlar ve muhtemelen Avrupa ülkelerinin istihbaratları, söz konusu dinci teröristler olunca MİT’in bu konuda bilgi sahibi olduğunu biliyor.
MİT acaba bir yıl içinde bölgede nasıl bir çalışma yaptı?
Ayrıca bu operasyona katıldığını açıklamak akıllıca mı onu da bilemiyorum.
Çünkü sonuçta kızın, elinden kurtarıldığı örgüt, dünyanın en vahşi terör örgütlerinden biri.
Açıkça, “Ben istihbarat yaptım, ben başardım diye kendinizi ortaya attığınızda, Türkiye’yi de hedef yapmış olmuyor musunuz?” sorusu geliyor akla ister istemez.
Bu arada kurtarıldığı söylenen kızın durumu da bir tuhaf.
Kız, 2.5 yıl içinde Müslüman olmuş, Arapça öğrenmiş, tesettüre girmiş.
Peki bu durumda kurtarılmış mı oluyor?
Kıza bir eziyet yapılmamış, zorlamaya uğramamış, o halde bunun nesi kurtarma?
Belli ki kız artık bulunduğu ortamdan sıkılmış, kendi ülkesine dönmek istemiş hepsi bu.
Bana en komik gelen ise AKP sözcüsünün, yapılanın çok mühim bir şey olduğunu belirterek bu konuda açıklama yapması oldu.
AKP sözcüsü, bundan bir övünç çıkararak, “O genç kızın ailesine selamlarımızı ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Dünyanın her yerindeki insani misyonlarımızı yerine getirmenin bir örneği olarak, MİT Başkanlığı’na bu gerçekleştirdiği operasyon yüzünden tebriklerimizi iletiyoruz” demiş.
Dünya bizi kıskanmasın da ne yapsın?
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Libya bize anlatıldığı gibi değil galiba
Korona nedeniyle bazı başka konuları unutmadık unutmasına da üzerinde fazla durulmuyor.
Örneğin şu sıralar İdlib’de neler olduğunu bilmiyoruz, merak eden de yok gibi.
Irak’taki gelişmelerden de haberimiz fazla yok.
Ama bana göre en önemlisi Libya.
Çünkü bu ülkede dehşet gelişmeler olduğu yönünde haberler var.
Ancak iktidara bakarsanız Libya’da isyancı, darbeci olarak nitelediği Hafter, tepelenmek üzere.
Ancak iktidar bu konudaki bilgileri tam vermiyor.
Milli Savunma Bakanlığı da suskun.
Zaten korona çıktı çıkalı Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı gören pek yok.
Nerede, ne yapar bilmiyoruz.
Yandaş medya haberleri, çekingen bir zafer duygusu içinde veriliyor.
Yani somut bilgi yok, “acayip kazanıyoruz” zevzekliği hakim haber diline.
AKP sözcüsü de konuştu bu konuyla ilgili ki, söylemi beni iyice şüphelendirdi.
Sözcü şöyle dedi; “Şunu ifade etmek isterim ki, elçiliğimizin yakınına düşen bu roket, bizim açımızdan asla kabul edilemez. Herhangi bir şekilde oradaki misyonlarımız ve insanımız hedef olursa; Hafter güçlerini, bu darbeci güçleri, bundan sonra meşru hedef kabul edeceğimizi açık bir şekilde söylüyoruz. Herkes yapıp ettiklerine dikkat etsin, herhangi bir şekilde Türk hedeflerinin, Türk misyonların hedef alınması demek, kendilerini bizim için meşru hedef haline getirmeleri demektir.”
Huylanmamın sebebi şu; Eğer Libya’da gerçekten Hafter’i alaşağı ediyor olsak söylem böyle olmaz. Ne zaman, “Bak sabrımızı taşırma, haddini bil, fena yaparız haaa” türü açıklamalar olsa hemen anlıyoruz ki, aslında durum aleyhimize demektir.
Bugüne kadar hep böyle oldu. Bu arada Arap medyasında ise bize anlatılanın tam tersi haberler var.
Bakalım gerçeği ne zaman öğreneceğiz.
Ama şunu mutlaka sormamız gerek; “Libya’da Türk askeri şehit oluyor mu?”
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Kin ve nefretten nasıl da bu kadar keyif alıyorlar
Yandaş yalaka tetikçiler dün çok mutluydular.
Çünkü Yılmaz Özdil’in Bodrum’daki yazlık evi yıkılıyordu.
Hepsi sevinç çığlıkları atıyordu dün.
Elbette yasalara aykırı bir durum varsa kimse bu konuda imtiyazlı sayılarak mazur görülemez.
Yılmaz Özdil’in evinde gerçekten yasalara aykırı bir durum var mı bilemem.
Sadece fotoğraflara bakınca bu evin diğer evlerden bir farkının olmadığı anlaşılıyor.
Aslına bakarsanız; özellikle tatil yerlerindeki site içi evlerinin durumu aşağı yukarı aynı.
Yazlık evlerde eklenti yapılmamış tek bir ev bile bulamazsınız.
Bu haberleri yapan yandaş yalaka takımından da yazlık evleri olanlar vardır. Yeri önemli değil, hiçbir ekleme yapmadıklarını
söyleyebilir mi?
Burada Bodrum Belediyesi’nin dahli nedir bilmiyorum.
Gerçi dün evin yıkılması mahkeme kararı ile durduruldu. Sanıyorum bu ev yıkılırsa Bodrum Belediyesi’nin, bütün tatil sitelerindeki evlerin durumunu gözden geçirmesi gerekir.
NOT; Yandaş tetikçiler, Can Dündar’ın da Bodrum’da evi olduğunu ve orman alanına kaçak olarak girdiğini yazmışlar. Fotoğraflara bakıyorsunuz, eğer doğruysa Can Dündar’ın evi de site içinde ve hatta sitenin ortasında. Nasıl orman alanını işgal etmiş oluyor acaba?
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Yandaşlar her şeye sevindirik hale geldi
İşler iyiye gitmiyor.
İktidar da farkında ve çıkış çareleri arıyor.
Yandaşlar da o kadar akılsız değiller tabii, durumu onlar da görüyor.
Ama işleri gereği her şeyi iyi göstermek zorundalar.
Ortada fazla iyi bir şey de olmayınca, “Dünya bizi kıskanıyor, herkes bize parmak ısırıyor” gibi absürt haberlerle algı oluşturmaya çalışıyorlar.
Dün bunlardan biri, sabahın ilk saatlerinde bu yandaş tetikçi medyanın internet sayfalarının manşeti olmuştu.
Amerikan yönetimi için rapor hazırlanmış.
Buna göre, Türkiye’nin F-35 projesinden çıkarılmış olması ciddi sıkıntı yaratıyormuş.
Yandaş takım bundan övünç çıkarmaya çalışıyor,.
Kocaman başlıklar atmışlar.
Hesapta “Gördün mü Amerika, bak beni saf dışı etmeye kalkarsan böyle muhtaç olursun” demeye çalışıyorlar.
Silahlanma ile ilgili çok kapsamlı bir raporun içindeki sadece iki cümle, bizim yandaşları heyecanlandırmış.
O bölüm şöyle; “Türkiye’nin Temmuz 2019’da Rus savunma ekipmanı almasından kaynaklı kaygılar nedeniyle programdan çıkarılması, üretim risklerini daha da artıracak. Program, Türk tedarikçiler tarafından üretilen 1005 parça için yeni kaynak belirledi ancak şu anda 15 parça istenilen oranda üretilemiyor.”
Böyle seviniyorlar sevinmesine ama aslında açık da veriyorlar.
Çünkü iktidarın tepesindekilere göre, Amerika bizi F-35 projesinden çıkarmadı, çıkaramaz da zaten.
Ama bu rapor tersini söylüyor.
Türkiye’nin çıkarıldığı açıkça söyleniyor.
Kendi halkını kandıranlar, işte böyle güya hava atmaya çalışırken kendilerini ele veriyorlar.
https://twitter.com/can_atakli_