HÜSEYİN MASKELİ YEZİTLİK ya da ALMAN ALEVİLİĞİ

Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ( AABK ) öncülüğünde 12 Kasımda Köln’de "Diktatörlüğe Hayır, Demokrasiye Evet"   sloganıyla gerçekleştirilen mitingde PKK bayrakları ve Öcalan posterleri açılmasının yarattığı  tartışmalara geçmeden işin evveliyatına  kısa bir göz atalım.

Mitingin bileşenlerini temsil eden  “Almanya Demokratik Güç Birliği” platformunun internet sitesinde Türkiyeli (!) Türk, Kürt, Alevi derneklerinin bir araya gelmesiyle 2013 yılında kurulduğunun belirtildiğini öncelikle not ettikten sonra platformun katılımcılarını sıralayalım:
 
AABF (Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu)
YEK-KOM (Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu)
TÜDAY (Türkiye-Almanya İnsan Hakları Derneği)
ATİF (Almanya Türkiyeli İşçiler Federasyonu)
AGİF (Almanya Göçmen İşçiler Federasyonu)
ADHF (Almanya Demokratik Haklar Federasyonu)
DİDF (Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu)
ÖDA (Özgürlük ve Dayanışma Almanya)
Avrupa Barış Meclisi
Devrimci Proletarya (Yaşanacak Dünya Gazetesi)
Avrupa Dersim İnisiyatifi
KOMKAR (Avrupa Kürdistan Dernekleri Konfederasyonu)
Anadolu Federasyonu
FEDA (Demokratik Alevi Federasyonu)
Liwa İskenderun İnisiyatifi
CENI (Kurdisches Frauenbüro für Frieden)
FKE (Almanya Ezidiler Federasyonu)
YXK (Kürdistan Öğrenciler Birliği)
 
Güç Birliği Platformunun bileşenlerinin ortak paydasının Türklük dışı etnik ve mezhepsel aidiyet duygusu olduğu anlaşılmaktadır. Platformun düşünsel ve eylemsel stratejisinin Alman devletiyle işbirliği, Türkiye’ye karşı güç birliği temelinde şekillendiği görülmektedir. Bu nedenledir ki  gurbetçilerin ekonomik ve sosyal hak talepleri güç birliğinin ilgi alanına girmemektedir.

Güç Birliğinin yol haritasını çizen üst akılın Almanya olduğu kuşkusuzdur. O halde Federal Almanya’nın platformdan beklentilerinin neler olduğunun yanıtlanması gerekmektedir. Sorunun cevabından önce politik yelpazenin solundan sağına tüm Alman partilerinin, söylem farklılıklarına karşın, Alman devletinin stratejik çıkarları doğrultusunda şekillendiğinin altını çizelim.

Gurbetçilerin Dini ve Milli Kimlikleri Nasıl Buharlaştırılır? 

Yabancıların Germen kültür potasında eritilmesi Almanya’nın partilere göre değişmeyen ulusal  politikasıdır. Bu milli proje, Entegrasyon (uyum) sözcüğü ile tanımlanmaktadır. Bu politikayla üçüncü kuşaktan gurbetçi çocuklarını Hasan ve Halime olarak sokulacakları entegrasyon tezgahından Hans ve Helga olarak çıkaracak etnokültürel Alman mucizesi hedeflenmektedir.

Entegrasyon projesi doğrultusunda örgün eğitimin yanında, yetişkinler için yaygın eğitim uygulamasıyla, Türkiye ile düşünsel, duygusal bağların olabildiğince zayıflaması, etnik ve mezhepsel alt kimlikler inşasıyla gurbetçilerin ayrıştırılması amaçlanmaktadır.Bir başka söylemle projenin stratejik hedefi yabancıların Germen kültür saflığı için tehdit, günlük yaşam için sorun olmaktan çıkarılırken geldikleri ülke ve devlet açısından soruna dönüştürülmesidir.

Entegrasyon projesinin yalnızca bireylere yönelik olduğu düşünülmemelidir. Dinsel, mezhepsel, siyasal yelpazenin sağından soluna her türlü örgütlülük uyum projesinin ilgi alanı içindedir. Alman çıkarlarıyla uyumlu hale getirilirken birbirleriyle hasımlaştırılan, Germen ikliminde yeşertilecek  SÜNNİLİK ve ALEVİLİK de aynı kapsam içindedir. Ayrıca Türk milletine mensubiyet duygusu taşıyan kimi yurttaşlarımıza yönelik KÜRT, LAZ, ÇERKEZ, GÜRCÜ vs. üzerinden yeni kimlikler inşası, projenin bir başka boyutunu oluşturmaktadır.

Köln Kolonyasının da Dağıtamadığı Kötü Kokular 

Sözün burasında Köln’e dönüp, Entegrasyon Projesinin Entegre ürünü AABK öncülüğünde düzenlenen mitingde PKK flamaları ve Öcalan posterlerinin açılmasının, Türk bayrağıyla katılma saflığında bulunan bir yurttaşımıza yönelik linç girişiminin ayrıntılarına geçmenin zamanıdır.
AABK’nın, Öcalan posterleri ve örgüt flamalarının açılıp, PKK lehine sloganlar atılması üzerine yaşanan gerginlikle ilgili açıklamasındaki"Alevi Hareketi'nin hassasiyetleri anlaşılır ve kabul edilir bir hale gelene kadar "Demokratik Güç Birliği" ile olan ilişkilerimizi askıya aldığımızı kamuoyuyla paylaşıyoruz" cümlesinde vurgulanan hassasiyetle ilgili kısa bir samimiyet testi yapalım:

AABK Genel Başkanı Hüseyin Mat’ın, 7 Haziran 2015 milletvekili seçimine ilişkin  19 Nisan 2015 tarihli açıklamasının bazı bölümlerini, samimiyet testinin cevap anahtarı olarak  alıntılayalım:   

[Mat; Türkiye Cumhuriyet tarihinde Alevilerin ilk kez kurumsal kimlikleriyle seçime girdiklerini söyleyerek, 7 Haziran seçimlerinde Alevilerin HDP’ye oy vermesi çağrısında bulundu. CHP yetkilileri ile yaptıkları görüşmeler hakkında bilgi veren Mat, “CHP bize Avrupa’da sandıkta bekçilik yapmamızı istedi. Bu çok saygısızca bir yaklaşımdı. CHP Alevilerden artık oy almaz’’ dedi. HDP ile ittifak yapan kurumlardan biri olan Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Genel Başkanı Hüseyin Mat, “Bu ittifak seçimlerle sınırlı bir birliktelik değil. Uzun süreli bir birlikteliktir. Herkesin böyle yaklaşması gerekiyor’’ diye konuştu. HDP bize şunu söyledi: “Derdiniz ne, ne söylemek istiyorsanız, gelin meclis kürsüsünde söyleyin. Bunun için seçilecek bir yerde adaylık vereceğiz. Gelin mecliste sorunlarınızı anlatın.’’ Açıkçası bize, ‘Alevi’ olarak gelin dediler. HDP bize bu teklifi sundu. Biz her iki partinin tekliflerini örgütümüze taşıdık. Ardından Frankfurt’ta dernek ve Cemevi başkanları ve yöneticilerimizle toplantı yaptık. Bu toplantıda yaptığımız tartışmalar sonucu yüzde 99 oy birliğiyle HDP ile ittifak için AABF yönetim kuruluna tam yetki verildi. Bizde aldığımız bu yetkiyle HDP ile görüştük. Alevilerin talep ve beklentilerini Selahattin Demirtaş’a ilettik. O da talep ve isteklerimizi kabul etti ve mutabakata vardık. Ardından kendi aramızda yaptığımız toplantıyla AABF’nin kurucu başkanı olan sayın TURGUT ÖKER’i aday gösterdik. HDP tarafından adayımızın İstanbul’un 2’nci bölgede, 1’nci sırada gösterilmesi de bizi oldukça mutlu etmiştir. Bu da Alevilerin taleplerinin karşılığını bulduğunu gösteriyor. Yine Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin Genel Başkanı MÜSLÜM DOĞAN’ ın İzmir’in  2’nci bölge, 1’nci sırada gösterilmesi, ALİ KENANOĞLU’nun İstanbul 3’ncü bölgede 4’ncü sırada gösterilmesi HDP’nin Alevilere bakış açısının bir fotoğrafıdır. Göstermiş olduğu samimiyet ve güven duygusudur. O yüzden biz Alevilerde buna pozitif bir katkı göstererek, layık olacağız.”

-Diğer partilerle karşılaştırdığınızda HDP’nin aday profilini nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Türkiye’de birçok dinamiği bir araya getiren, birçok rengi buluşturan bir tablo. Türklerin, Kürtlerin, Alevilerin, Êzdîlerin, Romanların, Lazların sesini meclise taşıyacağı bir birleşim.

Tüm halkların yıllardır özlemi duyduğu bir iradeden bahsediyorduk. HDP bunun sözcüsü oldu. Doğru bir karar, doğru bir aday listesi. Bu tablonun sadece 7 Haziran ile sınırlı olacağını düşünmüyorum. Bu ittifakın daha büyüyeceğine inanıyorum.]

Uyguladığımız samimiyet testinin ıslak imzalı belgesi olan yukarıdaki alıntı, arka plandaki Pir Sultan Maskeli Hı(n)zır Paşalığı hala görmezden gelenler için çarpıcı bir ibret belgesidir. Anadolu Türklüğünün en az bin yıllık inanç kültür sarmalı Sosyolojik Alevilik yerine ikame edilmek istenen  Made in Germany markalı  Sentetik Alevilik ile tüm ülkeyi ateşe verecek yeni Madımakların tezgahlanmakta olduğu bilinmelidir. 

AABK Başkanının HDP güzellemesi, etnik ayrılıkçılığın sunduğu mezhep kotasından TBMM’ye milletvekili sokan, lokomotifliğini siyasal Kürtçülüğün yaptığı katara son vagon olarak eklenme hevesi ortada dururken,  Köln mitingine ilişkin –göstermelik- flama ve poster alınganlığı, Sentetik Alevilik üzerinde oluşan haklı kuşkuları gidermeye yetmemektedir.
 
Ayrıştırma Mezarlığı
 
Ülkemizde bu güne kadar mezarlıkların mezheplere göre düzenlenmediğini, kadimden günümüze Alevi olsun, Sünni olsun vefat eden yurttaşlarımızın aynı mezarlığa defnedildiklerini not ederek işin bir başka boyutuna dikkat çekelim.

Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) ile Hamburg Eyalet Yönetimi arasında imzalanan "Hak Eşitliği Anlaşması" kapsamında 2016 yılı Nisan ayında açılışı yapılan Alevi Mezarlığı, Almanya’nın her türlü dinsel ve mezhepsel inanca saygı ve tarafsızlığı olarak mı değerlendirilmelidir? Yoksa aynı ülkenin yurttaşlarının teolojik, ideolojik, etnolojik yönlerden ayrıştırılıp gettolaştırılarak ortak aidiyet duygularının buharlaştırılması olarak mı görülmelidir? Hamburg Alevi Vakfı Başkanının, Ermenilerin, Ezidilerin, Süryani kökenli vatandaşların da mezarlıktan yararlanabileceklerine ilişkin açıklaması bu açıdan son derece düşündürücüdür.
Mezhep ve meşrep farklılığı, bugüne kadar Türklük duygusunu ortadan kaldırmamış, beşikten mezara, kederde, tasada, kıvançta bir olmayı engellememiştir. Almanya’da ihdas edilen Alevi Mezarlığının aynı milletin evlatlarını her iki cihanda sonsuza kadar ayırmanın ilk adımı olarak tasarlandığı bilinmelidir.
O mezarlığa aslında Alevi olsun, Sünni olsun aynı milletin evlatlarının ezelden ebede birlikte yaşama arzusunun ve ortak geleceğinin defnedilmek istenildiği görülmelidir. 

Alevilik Anabilim Dalı

Almanya’nın işi tesadüfe bırakmayıp, beşikten mezara kadar ilgilendiğinin bir başka kanıtı da yukarıda bahsettiğimiz “Hak eşitliği anlaşması” kapsamında Hamburg Üniversitesi Dünya Dinleri Akademisi bünyesinde  Alevilik Anabilim Dalı'na yer verilmiş olması. AABF Başkanı Hüseyin Mat’ın; "Bu gelişim dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan Aleviler için de bir örnek teşkil etmektedir. Almanya’daki Aleviler bütün taleplerini elde etmiştir. Aleviliğin sözlü tarihinin yazılı tarihe dönüştürülmesi bakımından da bugün bir köprü oluşturuluyor. Köprünün temeli bugün burada atılmış oldu. Umarım bu gelişme Türkiye’ye de örnek olur" sözleri, Hans ile Hüseyin arasındaki Musahiplikten çok, Hans’ın Mürşit, Hüseyin’in Talip rolüne soyunduğu bir orta oyununa işaret etmektedir.

Yeni Madımak da Yeni Kerbela da İstemiyoruz!

Diyarı gurbette elimizden alınmaya, bilincimizden çalınmaya çalışılan bin yıllık damıtılmış inanç kültür sarmalı Anadolu Aleviliğinin yerine konulmak istenenin, post modern yeni Kerbelalar yaşatmaya kurgulanmış Hüseyin maskeli Yezitlikten başka bir şey olmadığı iş işten geçmeden görülmelidir!