ÖNERİ

İBB görevlileri UKOME’nin oylamalarına katılmasın!

Saray medyası bütün gücüyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne saldırıyor.

En komik olan saldırı ise toplu ulaşıma yapılan zamdan sonra yazılıp çizilenler.

“Zammı geri al” diye gürültü çıkarıyorlar.

AKP grubu ise tam bir şımarıklıkla zammı öğrenciler üzerinden istismar edip “Öğrenci paketleri düşürülsün” diye önerge veriyor.

Belediye yönetiminin bu konuda hayli zayıf ve çekingen kaldığını görüyorum.

Bu nedenle kendilerine bir öneri sunmak istiyorum.

İstanbul’da toplu ulaşım ücretlerine yapılan zam doğal olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın üzerine kalıyor.

Çünkü sonuçta zam yapılan taşıma araçlarının yönetimi İBB’de.

Ayrıca zam talebi de zaten İBB’den geldi. Yani teknik olarak ulaşıma büyük zammı yapan kurum İBB.

Oysa zammı yapan daha doğrusu zam kararı alıp uygulamaya sokan İBB değil, UKOME.

UKOME AKP tarafından kurulmuş içinde belediye görevlileri ile belediye dışında çalışan devlet memurlarının bulunduğu bir kurum.

AKP iktidarı bunu işine geldiği için kurmuştu.

Hesapta büyük kentlerdeki trafik sorununun çözümü içen belediye-devlet işbirliği sağlanmış oluyordu ama asıl amaç AKP’li belediyeleri bazı sorumluluklardan kurtarmaktı.

Kararlar içinde merkezi iktidarın da bulunduğu heyet tarafından alınınca AKP’li belediye başkanı da sanki durum çok demokratikmiş gibi kendini savunabiliyordu bazı şikayetlere karşı.

İstanbul’da AKP’li belediye varken UKOME’deki sayısal dengeye pek dikkat edilmiyordu.

Sonuçta vatandaş hoşuna gitmeyen kararlar alınırsa bunun sorumluluğunun belediyede olmadığını düşünüyordu.

Oysa AKP döneminde UKOME’deki sayısal üstünlük belediye görevlilerindeydi.

Ancak ne zaman Ankara ve İstanbul belediyeleri elden çıktı, UKOME’nin bir silah gibi kullanılması gündeme geldi.

Saray yaptığı düzenleme ile UKOME’deki sayısal üstünlüğü atanmış devlet memurları lehine değiştirdi.

Böylelikle UKOME, eğer muhalif belediye İstanbul halkının hoşuna gidecek bir karar alacaksa hemen buna karşı çıkabilecek biçimde organize edilmiş oldu.

Nitekim İstanbul halkının büyük sıkıntısı olan taksi sorunu, sırf İmamoğlu prim yapmasın diye 14 keredir engelleniyor.

Şimdi gelelim günümüze.

İBB ağır akaryakıt zamları yüzünden toplu taşıma hizmetinin aksayacağını öne sürerek toplu taşıma fiyatlarına zam talep etti.

UKOME zam kararını görüşmek üzere toplandı ve doğal olarak “Bu zam İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin işine yarar, toplu ulaşım birimleri batmaktan kurtulur” diyerek zammı yaptırmadı.

Ancak taksicilerin, minibüsçülerin, halk otobüsçülerinin, deniz motorcularının ezici biçimde AKP’li oldukları unutulmuştu.

Gece saraya haber verildi, Erdoğan muhtemelen çok öfkelendi ve hemen önlem alınmasını istedi.

Bunun üzerine UKOME sabahın köründe olağanüstü toplantıya çağrıldı ve zam kararı geçti.

İşte bu noktada önerim şu: İBB bundan sonra hiçbir UKOME toplantısına katılmasın. Kararlar sadece sarayın atadığı devlet memurları tarafından alınsın. İmamoğlu talebini iletsin ancak oylamalarda hiçbir belediye görevlisi olmasın.

Çünkü eğer bir karar İstanbul halkının yararına ise UKOME’den aleyhte karar çıkacak. Belediye görevlilerinin katılıp katılmaması sonucu değiştirmiyor.

O halde bırakın kendileri oynasınlar.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Bunları milletle kafa bulmak için özellikle yapıyorlar

Ramazan geldi ya, birçok televizyon kanalında yine bildik isimler, milyonlarca lira karşılığında “dini bilgiler, dini cevaplar” satışına devam ediyor.

İlk yıllarda “Yahu ne saçma sapan sorular soruluyor?” diye hayret ederdik.

Sonra iş “En ilginç soruları sorma yarışmasına” döndü.

Ama kimse “Bunları yapıyoruz ama asıl zararı dinimiz görüyor” demiyor nedense.

Bu çok para kazanan hocalar da baktılar meydan boş işin suyunu iyice kaçırdılar. Geçen akşam saray televizyonlarından birinde program yapan Nihat Hatipoğlu’na kadının biri ne sormuş:

Benim eşimle kayınvalidem sürekli kavga ediyorlar. Bu son zamanda bu kavgayı biraz fazla azıttılar. Benim kayınvalidemle hiç bir problemim yok. Kayınvalidem bir aylığına yanıma gelmek istiyor ama eşim müsaade etmiyor. Bu bir ay sürede eşimi otele yollasam, kayınvalidemi alsam günah olur mu?

Soruya yanıt veren Hatipoğlu, “Hükümranlığın geçiyor o zaman. Adamı bir ay otele gönderebiliyorsan sizden korkmak lazım. Her hanım bunu yapamaz. Sen bu soruyu sordun akşam eve döneceksin, şimdiden savunmanı yap Allah korusun” demiş.

Ben size bir şey söyleyeyim mi, bu soruların artık gerçek olmadığına inanıyorum.

Sırf reyting olsun diye İslam dinini küçük düşürmekten hiç çekinmeden bu soruları bence kendileri sorduruyor.

YENİ ÖĞRENDİM

Almanya gerçek işsiz sayısını bakın nasıl saptıyor

Almanya’da yaşayan ve başta bu ülke olmak üzere Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ticaret yapan bir dostum aradı.

“Türkiye’de işsizlik rakamları hep sorun oluyor, neden bunu net saptayamıyorlar, oysa medeni ülkelerde böyle bir şey olmaz” dedi.

Ben de “Galiba biraz da gerçek işsizliği örtbas etmeye çalışıyorlar” dedim cevaben.

Dostum “Belki de” dedikten sona “Almanya’da işsiz sayısı küsuratına kadar bilinir belirsizlik olmaz” diye ekledi.

Ardından da sistemi anlattı;

Almanya’da bu konuda tutarlı bir çözüm uygulanmakta;

Almanya’da işsiz olan ve işini kaybeden herkesin işçi bulma kurumuna kaydolması isteniyor.

Bu ülkede emekliliği arttırıcı bir faktör  olarak emeklilik yıl ve miktar açısından değerlendirilmekte.

Yani emeklilik için 30 sene çalışma şartı aranıyorsa; Bir kişi 25 sene bilfiil çalışmış, ancak işsiz kalmış ve beş sene de kuruma kayıtlı olmuş ama kurum ona iş bulamamışsa o kişi sanki 30 sene çalışmış gibi senesini doldurmuş sayılıyor!

Ve yaş haddini de doldurmuş ise emekli oluyor!

Belki emekli aylığı biraz daha az olabilir ama kuruma yazılmasa kaybı çok daha fazla olacaktır, bu nedenle herkes emekliliğini düşünerek kuruma kaydını yaptırır ve böylece işsiz sayısı da yüzde yüze yakın gerçek rakamları yansıtır!

Ülkemizde de böyle bir uygulama olsa emeklilik ve alacağı emeklilik maaşı nedeni ile herkes kuruma kayıtlı olur ve böylece gerçeğe yakın rakamlar ortaya çıkar!

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Erdoğan’a hakaret iddiasıyla açılan davanın savunmasına da Erdoğan’a hakaret soruşturması

Başlık biraz tuhaf oldu değil mi?

Durum da tuhaf zaten onun için öyle oldu.

Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), biliyorsunuz yaptığı suç duyuruları ile sürekli gündemde.

Parti en azından birçok olayı kayda geçirerek yargının ajandasına koymuş oluyor.

Şimdi bu partinin başına ilginç bir yargı olayı geldi.

Partinin Genel Başkanı Nurullah Ankut Efe hakkında, Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle açılan soruşturma açılmıştı.

Efe bu soruşturma üzerine bir basın açıklaması yapmıştı.

Savcılık bu konuşmada da Erdoğan’a hakaret olduğu iddiasıyla yeni bir soruşturma daha açmış.

Nurullah Ankut Efe emniyete giderek polise ifade vermiş.

HKP Genel Başkanı, ifadesinde gerçekleri sormanın suç ve hakaret olarak nitelenemeyeceğini belirterek bakın şunu söylemiş:

“Biz şövalyeyiz, alpiz, gaziyiz. Bir şövalye asla düşmanına hakaret etmez. Asla düşmanını arkadan vurmaz. Asla iftira atmaz. Tabii Tayyipgiller bunları anlayamazlar. Bunu da biliyoruz.”

YENİ ÖĞRENDİM

Turizmciler, mevsim yaklaştıkça ne yapacaklarını bilemiyor

İstanbul Erkek Lisesi’nden dönem arkadaşlarımızla yaptığım son yemekli toplantıda turizmci olanlar da hayli sohbet etti.

Galataport’u sordum.

“Çok olumlu katkısı olacak, ancak anlatılmayacak kadar çok sorunu var” dediler.

Aldığım bilgileri aktarayım:

Zeminin altına yapılan otobüs otoparkı 36 araçlık. Normalde mesela Costa veya MSC gemileri geldiğinde gemi başına 40-50 araç çıktığı oluyordu. İki gemi aynı anda yanaşırsa nasıl bir çözüm olacak, gemi acenteleri bile bilmiyor. Karaköy-Tophane arası kilit olacak.

Halbuki eski antrepoların olduğu, Müze ve Kabataş tarafına doğru daha geniş alanlar vardı, 70-80 otobüs rahatça yanaşıp yolcu alabiliyordu. Ama gelip daracık Karaköy tarafına sıkıştırdılar.

Tabii bu kadar otobüsün tur yaparken tarihi yarımadada nereye sığacağı, bunun dışında Sultanahmet ve Ayasofya turlarında namaz saatlerinde kapalı olacağı bu yerlerde yığılmanın nasıl önleneceği de bir muamma olarak duruyor.

Sultanahmet Camisi iki yıldır kapalı gibi, içeri girmek zaten mesele, girsen de iskelelerden sadece mihrap görünüyor. Ayasofya ve Kariye namaz saatleri 2-2.5 saat kapalı. Cumaları neredeyse tam gün… Topkapı Sarayı’nda sadece kutsal emanetler ve silah bölümü açık, porselen ve hazine kapalı… Trafik ve ulaşım sorununa hiç değinmeyeyim…

İstanbul cazibe merkezi, insanlar gelecek. Paris’e, Barcelona’ya buradan daha çok turist gidiyor. Ama organizasyon ve tedbir alınması lazım. Mesela biz Karaköy ve Kabataş’tan tarihi yarımadaya raylı sistemle geçiş önermiştik 2010’da. Araçlar girmeyecek ve kirliliğe neden olmayacaktı.

Gelelim Arap turistlere. Mesele sırf para gelsin de nereden gelirse gelsin mi? Ayasofya’ya giremeyen, Sultanahmet Camisi’ni göremeyen, Topkapı Sarayı’nı gezemeyen günübirlik zengin gemi turisti, neden İstanbul’a gelsin ki?

https://twitter.com/can_atakli_