İNKÂRCI POLİTİKALAR ve KADINLAR!
Başımız ne zaman derde girse, ne zaman dara -zora düşsek hep sığınılacak bir liman aramak biz kadınların fıtratında var! Altından kalkamayacağımız sorunları ve acıları kenetlenerek, tek başımıza kaldıramayacağımız yükleri paylaşarak çözmeye çalışmak biz kadınların özünde var. Bu bazen bir annenin saran kavrayan kollarıdır, bazen korunaklı baba ocağıdır. Bazen güven veren bir dostun ilgiyle dinleyen bakışlarıdır. Bazen yol arkadaşım dediğiniz evladınızdır. Bazen kilometrelerce öteden uzanan arkadaşınızın sımsıcak sesidir. Bazen de, daha doğrusu çok sık size iyi geldiğini düşündüklerinize gelip gidip bir bahane bularak açtığınız telefonlar, bazen de sıfatları, konumları değişen ama kişiliği ve içtenliği hiç değişmeyen yarenlerdir.
Aslında sıradan, önemsiz, gereksiz bir konuyu gündeme taşımak istemezdim. Yediği önünde yemediği arkasında olan, bir eli yağda, bir eli balda olanlar için yazmak gereksizdi. Ancak sıkı okurlarımdan gelen yoğun talep üzerine kadın makamını “doster” tonuyla yine ve yeniden yazmak istedim. Değerli okurlarımın hatırını kırmayarak toplumsal portremizi çizmek istedim!
Bu konuları düşünürken hatırladım. Çocukluk mu güzeldi, çocukken mi güzeldik? Nereden mi aklıma geldi bu söz? Sizin gelmez miydi? Madem bu aşamada birbirimizin kapılarını açamıyoruz o halde köşemizin kapılarını birbirimize açalım ve hemcinslerimizi ağırlayıp, sorunlarımızı masaya yatıralım.
Hele de kadınlar için inkârcı politikaların tavan yaptığı ülke sayısı hızla artarken! Uyku niye kaçar? “Bana bir masal anlat!” önerisi neden hiç bitmez? Zaman makinesi niçin bir neslin ya da cinsin dramı olmak için çalışır? Her daim kabul gören Atasözleri, büyüklerin dilinden özlü seçmeler, siyasilerin kişiye özel başat tanımlamaları, doğru sorulara yanlış cevaplar, sorunları göz ardı etmeler neden hep kadınla özdeşleşir? Bu sorulara ne yazık ki yanıtım yok! İyisi mi soruyu soruyla cevap verelim! İşlerine öyle geldiği için olmasın?
Şimdi durup dururken nereden mi aklıma bunlar derseniz? Hep vardı der, örneklere geçerim! İnsanını ve ülkesini inadına ve öfkesine kurban eden toplumlar var ya! Akıl, emek ve alın terini hiçe sayan yöneticiler var ya! Topraklarında yaşanan kadın dramını yok sayan idareciler var ya! Çok sayıda kadın kahramanı olan tarihlerine bakmayı hiç gereksiz görenler var ya! Sözüm oralara ve onlaradır!
Başımızda kavak yelleri estiği, dilimizden şarkı sözlerinin düşmediği, hayatımızdan sevdiklerimizin gitmediği o pembe dünyalarımızda gezip dururken anılara dalıp dünü, günü, yarını konuşurken aklıma geldi. Benim üniversite yılarımda; “dertleri zevk edindim!” diye başlayan bir şarkı vardı. Yıllar sonra düşünüyorum da dertleri dert edinenler arttıkça sorunlar azalıyor. Bu idareci olur, eş olur, yoldaş olur, ülkeleri yönetenler olur. Olur, da olur yani…
Töre ve yöre cinayetlerinde erkek egemen bakışın emrettiği hedefi tutturduk mu? Ya da kotayı aştık mı bilemem! Bildiğim o ki; olup biteni biraz hayretle, çokça acıyla, en çok da kaygı ve üzüntüyle karşılıyorum.
“Çok seviyordum öldürdüm!” diyenlere de; “siz sevginizi öldürerek gösteriyorsanız, aman sakın ha! Kimseleri sevmeyin sonra maazallah!” diyorum.
Soru notu: “Para iki şey için lazım biri muhtaç olmamak diğeri mahcup olmamak için” derler ya! Tam da burada sormak isterim. Kadın ne için gerekli? Dayak, hakaret, öldürme, yakma, şişleme, gibi özel zevkleri üzerinde denemek için yaratılan bir konu mankeni mi? Yoksa atış poligonu mu?
Bu sorunun cevabını; Eğitimden sağlığa, eşit ücretten eşit haklara çok kapsamlı, çok yönlü sorunlarımızı; Anlamayanlara, çözemeyenlere, belirleyemeyenlere, çare bulamayanlara, değer vermeyenlere, önemsemeyenlere, ortak paydalarda buluşmayı, anlaşmayı reddedenlere, konuyu kavramak istemeyenlere, hesap vermekten kaçanlara, “ortada sorun göremiyorum!” diye yan yollara sapanlara, işi içinden çıkılamaz hale getirenlere sormalı?
Çünkü! Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2020 Mayıs ayı raporunu açıkladı. Buna göre 21 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 18 de şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Bu durumda Haziran ayı için beklentiler yüksek! Nokta…