İNTİHAR BELGESİNİ YIRTAN MECLİSTEN ARDINDA İNTİHAR MEKTUBU BIRAKAN MECLİSE
1876 Kanun-i Esasi’ den günümüze 141 yıllık Anayasal geçmişe sahibiz.Monarşik dönem in Kanun-i Esasi’si Anayasal miladımız olarak kabul edilirse, 1921 – 1924 – 1961 – 1982 derken buçuk asırlık Anayasal hukuk kültüründen geliyoruz.
Saltanattan Cumhuriyete devrolan Anayasal hukuk kurumsallığı ve kültürü, aynı zamanda toplumun müştereken sahip olduğu hukuk mirası olarak kabul edilmelidir.
Milli Mücadelenin hem yasama organı olan hem de yürütme organının oluşumu itibariyle hükümeti içinden çıkaran Türkiye Büyük Millet Meclisi özgün bir örnek teşkil etmektedir. Fakat yürütme üzerindeki denetiminden asla vazgeçmemiş, yürütmenin inisiyatifi altına girmemiştir.
Ülkenin dört bir taraftan işgale uğradığı, kurtuluş umudunun bulunmadığı, Mütareke İstanbul’unun işgalcilerin merhametine sığındığı bir süreçte ortaya çıkan TBMM, salt bir parlamento olmanın çok ötesine geçerek, hem Milli Egemenliğin ve Millet İradesinin temsil makamı, hem de Milli Mücadelenin meşruiyet organı olmuştur.
Gaz lambasının titrek ışıklarının aydınlattığı Bozkır Ankara’sının Gazi Meclisi, Türk halkına dayatılan, toplu intihar metni Sevr paçavrasını yırtıp bağımsızlık belgesi Lozan’ı elde edecek bağımsız irade ve kararlılığı sonuna kadar sürdürmüştür.
1920’lerin Gazi Meclisi, kurtuluşun ve kuruluşun önderi, Gazi Meclisin Reis Paşasına olağanüstü şartlarda bile savaşın gerektirdiği istisnai yetkileri sınırlı bir süre için tanımış, süre bittiğinde geri almayı bilmiştir. Millet iradesini ve egemenliğini kurtuluşun büyük liderinin bile üstünde tutma kararlığı ve özgüveni içinde olmuştur.
Gazi Meclisin Gazi Vekilleri ne bir sonraki yasama döneminde tekrar kapağı Meclise atmak, ne de kendilerine milletin üstünde ayrıcalıklar ve maddi olanaklar sağlama hesabı içinde olmuşlardır. Gazi Vekilleri gece uykularından mahrum eden bütün mesaileri İSTİKLAL-İ TAM (Tam Bağımsızlık) için olmuştur.
Türk Milleti, 97 yıllık onurlu bir geçmişe sahip Gazi Meclisin çatısı altındaki günümüz vekillerinden, yalnız kaldıklarında aynadaki suretleriyle göz göze gelmekten çekinecek bir tutum içinde olmamalarını, kimi temsil ettiklerini, kime karşı sorumlu olduklarını bir kez daha düşünmelerini, esaslı bir vicdan muhasebesi yapmalarını beklemektedir.
Hiçbir hukuk sınırlamasına, hiçbir meşru denetim mekanizmasına uğramadan, Osmanlı hanedanından bile esirgenen postmodern saltanat yetkisi sağlayan Anayasa değişikliğine onay vermenin, 1920’lerde emperyalizmin dayattığı intihar metnini yırtan Gazi Meclisin bu günkü sakinlerinin hem bireysel hem de kurumsal anlamda topyekun intihardan başka bir anlama gelmeyeceği bilinmelidir.
Bir şey daha bilinmelidir: Türk Milleti yasama görevi için seçtiği vekillerine millet egemenliğinin ve milli iradenin tecelli makamını imha yetkisi vermemiştir. Millet iradesinin ve Milli Egemenliğin her türlü antidemokratik baskı ve saldırıya karşı savunulması ve yaşatılması görevi vermiştir!