İTİBAR YÖNETİMİ ZİRVESİ!

Başlık Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılacak olan toplantının son tümcesi aslı “Kurumsal iletişim ve itibar yönetimi zirvesi” Beni sonu daha çok ilgilendiriyor.  Çünkü iyi kötü bağırmalı çağırmalı, parmak sallamalı göz debertmeli, “sen kimsin, haddini bil!” demeli iletişim kuruyoruz da itibar yönetiminde ciddi sorun yaşıyoruz…

Ekranlara yapışıyoruz ödümüz kopuyor. Çoluk çocuk korkudan ne yapacağını, nereye saklanacağını bilmiyor. Hal böyle iken doların rekor kırması, avronun rekora koşması, borcun giderek katlanması, iğneden ipliğe sık sık zam gelmesi Zeybekçi’nin; “coşan ekonomisine”, başbakanın; “size ne dolardan iner de çıkar da” demesine, sarayın önemsememesine rağmen sorun ekonomik değil siyasi olduğundan işler yürümüyor ve itibarımız değer kaybediyor…

Bi kere komşulardan umut yok niye derseniz? Kavgalı olmadığımız ülke yok gibi. Bir yandan komşularımız kendi derdine düşmüş. Diğer yandan Suriye, Irak ne halde görüyoruz. Bir yandan piyasalar tedirgin, güven ortamı yok yabancı yatırımcı ya gelmiyor, ya da başladığı işleri tasfiye ediyor. Diğer yandan biz kendi kendimize gelin güvey olup “her şey kontrolümüz altında!” diyoruz! Olan da yine itibarımıza oluyor…

Bir yanda 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle bininci kez masaya yatırılan kadın sorunumuz! Toplumsal, kamusal alanda şiddet gören, duygusal, bedensel, fiziksel, ruhsal, düşünsel, sözlü, ekonomik baskı altındaki kadınlarımız. Ve son üç yılda 787, son 5 yılda 1285, son 8 yılda 1915, 15 yılda 6375 kadının öldürüldüğü ülkemiz! (bu arada kadın cinayeti işlenmeyen tek il Bayburt’muş. Helal olsun onlara!)

Diğer yanda kadınların yüzde 30’unun şiddeti normal görmesi! Ve kuaför koltuğuna oturup “saçlarımı kısacık kesin” diyen genç kızın kesilirken yere dökülen saçlarına baktığı an döktüğü gözyaşına rağmen kuaförün her makas darbesine; “Daha kısa, daha kısa kesin, öyle ki ele gelmesin!” diye ağlayarak yaptığı iç acıtan itiraz!

Farkında mısınız bilmem! Eskiden kadınlarla ilgili gülümseten örnekler verirdik, şimdi düşündüren ve ağlatan örnekler veriyoruz. Eskiden kartallar yüksek uçardı, şimdi yönetimde görev alan herkes “ben kartalım, elbette yüksek uçarım, sırtımı dayadığım dağlar sağolsun” deyip hava basıyor. Eskiden bilgi birikimi önemsenirdi, şimdi birikim deyince akla sadece banka hesabı geliyor!

Neden diyeceksiniz? Yakıcı ve yıkıcı o kadar olay yaşanıyor ki ülkemizde. Durumumuz vahim ve umutsuz. Bi kere alım gücümüz düşmüş, itibar dersen yerlerde! İktidar her ne kadar, “ekonomi büyüyor, Avrupa yerinde sayarken biz koşar adım ilerliyoruz, o nedenle batı bizi kıskanıyor” dese de gerçek öyle değil. Avrupa büyürken biz küçülüyor ve her geçen gün biraz daha batıdan uzaklaşıyoruz! Ne diyor CB; “Evlerimiz genişlese de gönüllerimiz daralıyor. Binalar yükseldikçe ufkumuz kararıyor”

Yerel ölçekte söylenen bu sözü alın, batıya doğru açılın ve Edirne’den yola çıkın. İçimizin daraldığını, ufkumuzun elbirliğiyle karartıldığını kendi gözünüzle göreceksiniz…

Özetin özeti derseniz; Kalplerin üzerine basarak ilerlerken gözden kaçsa da gerçek olan şu ki; derdimiz ortak ama rivayet muhtelif!