ACAİP YAZILAR

Korona, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile bitirilecek

Bütün dünya nefesini tutmuş, bilimin koronavirüse bir çare bulmasını bekliyor.

Kendilerini dünyanın en gelişmiş ülkeleri sayan Amerika, İngiltere, Fransa, korona nedeniyle ağır hasar alanların başında geliyor.

Buna karşın gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerde sanki bu virüs çok etkili değilmiş gibi görünüyor.

Sanıyorum daha geri ülkelerde, yeterli test yapılarak koronalı hastalar teşhis edilemediği için, sanki bu ülkelerde çok fazla vaka yokmuş gibi oluyor.

Türkiye, bu konuda en geç kalan ülkelerden biri.

Ciddi biçimde test yapmaya ve bunların istatistiğini tutmaya 10 Mart’ta başladık.

O günün koşullarında hasta sayısı çok azdı.

Ertesi gün ilk ölüm haberi verildi.

İlerleyen günlerde ise sürekli arttı.

Bilim insanları, dünyanın dört bir yanında çok ciddi çalışmalar yapıldığını, hem koruyucu aşının hem de tedavi edici ilaç ve serumların bulunmasının an meselesi olduğunu söylüyorlar.

Türkiye’de ise durum biraz tersine işliyor.

Her ne kadar açıklamaları, kendisi de doktor olan Sağlık Bakanı yapıyor görünse de önlemler ve çareler konusu, sarayın sorumluluğunda.

Bir Bilim Kurulu var hesapta ancak ne görüştüğünü, ne kararlar aldığını hiç bilmiyoruz.

Sızan bilgilere göre, “Kesin izolasyon olmalı” dendiğini duyuyoruz.

Kendi bilim insanlığı ilkelerine ne kadar uyuyor bilmiyorum ama bu kurul, kararların sadece Erdoğan tarafından alınmasına hiç ses etmiyor. Belki de edemiyor orası da ayrı.

Bugünden başlayan 4 günlük sokağa çıkma yasağı içindeyiz şu an.

Sanıyorum bu yasak önümüzdeki hafta sonlarında da sürecek.

Ay sonunda 1 Mayıs ile birleştirilen sokağa çıkma yasağı üç gün için uygulanacak.

Bizdeki ve dünyadaki bilim insanları, bu virüsün etkisinin azalması ve hayatın normale dönmesi konusunda kesin bir zaman dilimi veremiyorlar.

Buna karşı Türkiye’de, Erdoğan iki gündür müjde veriyor ve hayatın bayramla birlikte normale döneceğini söylüyor.

Çok çelişkili bir durumla karşı karşıyayız.

Bir tarafta bilimsel veriler, diğer tarafta AKP Genel Başkanı’nın “Virüs bitiyor” müjdesi.

Peki ne oluyor?

Bana göre olan şu; Elbette Erdoğan da bu musibetten tam olarak ne zaman kurtulacağımızı bilmiyor, bilemez de.

Ama Ramazan’ı da bahane ederek, bir ay kazanıyor.

Halka, “Sıkın işinizi bir ay sonra bitiyor” diyerek, hükümetin alması gereken sorumluluğu da bir ay erteliyor.

Yine sanıyorum bazı uzmanların, “Havaların iyice ısınmasıyla virüs etkisini yitirecektir” iddiasına bel bağlıyor.

Eğer bu iddialar doğru ise virüs mayıs sonlarına doğru ciddi biçimde hayatımızdan çıkmış olabilir.

Bunun gerçekleşmesi halinde Erdoğan, halkın bir bölümünün gözünde yine “dediğini yapan adam” olarak kabul edilecektir.

Hatta konuyu daha dini açıdan ele alanlar, “Dualarımızla hastalığı yendik, Erdoğan bunu önceden görmüştü. Sayesinde bundan kurtulduk” bile diyecektir.

Böyle bir durumda, mayıs sonu geldiğinde bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi yayımlanması ve hastalığın bittiğinin ilan edilmesi hiç şaşırtıcı olmaz.

Erdoğan her zamanki gibi, şans faktörünün yanında olmasının lütfundan yararlanır böylelikle.

Bİ SORALIM BAKALIM

Maskeler kaça mal oluyor, kimler devlete maske satıyor?

Maskeniz var mı?

Başvuruda bulunmadığım halde bana bir kod geldi.

Pek çok kişi maskelere ulaşamamaktan şikayetçi.

Aynı şekilde pek çok kişi de kendilerine gönderilen kodlarla eczanelerden maskelerini almışlar.

Yandaş medyanın verdiği bilgiye göre, şu ana kadar 195 milyon maske dağıtılmış durumda.

Ancak hastalığın seyri göz önüne alınınca, dağılacak maske sayısının 500 milyonu geçmesi gerekiyor.

Peki ama bu maskeleri kimler üretiyor?

Devlete kaça satıyorlar?

Bunlar için ihale açıldı mı?

Maskelerin kalitesi, sağlığa uygunluğu denetleniyor mu?

Elbette kriz anlarında normal zamanlardaki kurallara pek uymadan işlemler yapılabilir.

Ancak daha maske konusu gündeme tam oturmamışken, “Yarın lazım olacak, önlem alındı mı?” diye soranlara dudak bükenler, bugün açıklayamadıkları fahiş fiyatlarla maske almak zorunda kalıyorlarsa bunları sormak da hakkımızdır.

BUNU YAZMAK GEREK

Bugün milli iradenin temellerinin atıldığı gün

Milli iradeyi sadece sandıkta alınan sonuç sananların, bugünü anlaması mümkün değil.

Çünkü 100 yıl önce bugün, gerçek “milli irade”nin şahlandığı gündü.

Tüm toprakları işgal edilmiş ülkenin bir avuç vatanseveri, her türlü engellemeye göğüs gererek, Anadolu’da başlatılan Milli Mücadele’nin meşalesini bugün ateşlemişti.

Milli irade, yepyeni Meclisi’yle; başta Mustafa Kemal olmak üzere, ülkeyi kurtarmak ve yeniden inşa etmek için kolları sıvayan o vatanseverlere yetkiyi vermişti.

Bu büyük günün 100’üncü yılını yine coşku ile kutluyoruz.

100 yıl önce yakılan meşale asla sönmeyecek. Türkiye’nin aydınlanma, çağdaş uygarlık düzeyinde hak ettiği aşamaya gelmesi de engellenemeyecektir.

Hepimize kutlu olsun.

ÖNERİ

Günlük korona rakamlarındaki “en anlaşılmaz” noktayı da açıklayın lütfen

Her akşam korona ile ilgili son istatistiki bilgileri Sağlık Bakanı ya ekranlara çıkıp açıklıyor ya da Twitter hesabından duyuruyor.

O gün kaç test yapılmış, kaç yeni vaka öğrenilmiş, kaç kişi vefat etmiş öğreniyoruz.

Ayrıca 10 Mart’tan bu yana olan gelişmeler de bu tabloda sunuluyor.

İzmirli okuyucularımdan Engin Sarıkartal Demirkollu, her zamanki titiz sorgulamacı haliyle “Bir konuyu çok merak ediyorum” demiş bana gönderdiği mesajında.

Benim de gerçekten çok merakımı çektiği için bunu sizinle de paylaşmak istedim,

Şimdi son günlerde açıklanan tablolardan rastgele birini alalım;

Tablonun başında toplam 86 bin 306 vaka olduğu belirtiliyor.

İyileşen hasta: 11.976

Ölen kişi: 2.017

Yoğun bakımda: 1.922

Entübe hasta: 1.031

Toplam: 16.946

Şimdi 86 bin 306 vakadan akıbeti belli 16 bin 946 kişiyi çıkaralım.

69 bin 360  vaka (virüslü kişi) hakkında tabloda hiçbir açıklama yok…

Bu kişiler nerede? Hastanelerde tedavi altında mı, evinde mi, karantina merkezlerinde mi?

Dünkü gazetelerde, dünya çapında piyano sanatçılarımız Güher-Süher Pekinel’in iyileştiği haberleri vardı.

Örneğin, bu sanatçılarımız her gün açıklanan tablonun içinde varlar mı?

Bu bilgiler de açıklanırsa kamuoyunun moralinin daha da yükseleceğini düşünüyorum.

Aksi halde, “Vaka ve ölüm sayıları gerçekleri yansıtmıyor” dedikoduları yayılacak, bu da toplum psikolojisini olumsuz etkileyecektir.

SORDUM ÖĞRENDİM

1000 liralık yardım almak için yapılması gerekenler

İktidar, ilk günden bu yana sorumluluk almamak için koronaya karşı etkin önlemleri yürürlüğe sokmaktan kaçınıyor.

Örneğin, kısa aralıklarla sokağa çıkma yasakları koyuyor. Böylelikle çalışma hayatını tamamen durdurmadığı için tazminat yükünden kurtulduğunu düşünüyor.

Ancak bu sırada virüs hızla yayılıyormuş umurunda oluyor mu, pek bilemiyorum.

Tabii ne yaparsa yapsın, büyük bir kesim mağdur duruma düşünce, devletin maddi destek verme sorumluluğu da gündeme geldi.

Hükümet, ilk iş olarak zaten para dağıttığı yoksul kesime biner liralık destekte bulundu.

Oysa asıl mağdur olanlar, maaşları aksaksız ödenen memurlar ve emeklilerle, yardım alanlar değil, korona nedeniyle tüm gelirlerini kaybedenlerdi.

Bir ay sonra, yükselen tepkiler sonucu, iktidar bu kesime de destek olmak zorunda olduğunu hatırladı.

Şimdi “üçüncü faz” diyorlar ve 1000 lira yardım dağıtılmaya başlandığını söylüyorlar.

Bu yardımı almak için e-Devlet üzerinden başvuru yapılabiliyor.

Devlet “Sen durumunu e-Devlet üzerinden hele bir anlat, ben inceleyip geri dönerim” diyor.

Peki e-Devlet sistemi nasıl çalışıyor?

Bilmeyenler için öğrendim.

E-Devlet’te karşınıza bir sayfa çıkıyor.

Önce bütün kişisel bilgilerinizi alıyorlar, sonra eve giren geliri ve hanede kaç kişi yaşadığını sorguluyorlar. Hanenizde kaç kişi yaşadığı sorulduktan sonra bu kişilerin tüm kimlik bilgileri isteniyor.

TC kimlik numarası, varsa çalışanların nerede çalıştığını, gelirlerini yazmak zorundasınız.

Ardından bu haneden ödenen faturalar sorgulanıyor. Elektrik, doğalgaz ve su faturalarına ne kadar ödendiği özellikle soruluyor ama nedense bütün işlemlerin üzerinden yapıldığı cep telefonu faturası burada yok.

Tüm bu bilgileri verdikten sonra bekliyorsunuz.

Sistem size para ödenip ödenmeyeceğini bildiriyor.

Bu yöntemle, 1000 liralık yardımdan yararlanmak için e-Devlet üzerinden başvuru yapan bir tanıdığım, “Bu sistem bir tür fişleme. Kendi elimizle evdeki herkesin nerede çalıştığını, kaç lira kazandığını sisteme yüklüyoruz. Bu durum hiç içime sinmedi” dedi örneğin.

Bu kadar ayrıntıya gerek var mı acaba?

Tek soru ile bile halledilebilir oysa.

Şu an yaptığınız işi yazdığınızda, çalışıp çalışamadığınız ve para kazanıp kazanamadığınız belli olacak zaten.

https://twitter.com/can_atakli_