KUZEY EGE’nin EN GÜZEL ABİSİ

Bu kez tatilim uzun değil ama büyüleyiciydi…

Güzel insanların, küçücük mutluluklar biriktirdiği, sohbetlerin, muhabbetlerin incelikle işlenmiş esprilerle bütünleştiği Kuzey Ege’deydim…

Elimden geldiğince siyasetten, ekonomiden kaçınmaya çalıştım; ancak biz gazeteciler biraz doktorlara benzeriz!.. Mesela bir masada doktor varsa, maşallah herkesin mutlaka bir derdi vardır; kalp, böbrek, akciğer, sinüzit ne ararsan soru olarak ortaya atılır, kimse doktorun hangi alanda uzman olduğunu düşünmez bile!..

Ehh, gazeteci olunca da doktorlar kadar çok soru sorulmaz; aslında tek bir soru sorulur:

-Ne olacak bu ülkenin hali!..

O meşhur Karadeniz fıkrasındaki “Ne var ne yok” sorusunun benzeridir aslında; hani Temel dünyanın en ünlü, her şeyi bilen bilgisayarına bu soruyu sorunca bilgisayar “dünyadaki tüm varlar ile yokları hesap etmeye kalkışıp, bozuluvermiş”, bizimki de o hesap!.. İstersen günlerce anlat anlatabildiğin kadar!..

Hele bir de ayın şavkı vurmuşsa suyun üstüne, masada güzel insanlar, kavun peynir, şöyle bir buğulu rakı da eşlik ediyorsa anlattıklarına, sohbetin tadına doyum olmaz!..

İşte böylesine güzel günlerle bezeliydi, Kuzey Ege macerası… Ama büyüleyici yanı bu değildi yalnızca; orada “Kuzey Ege’nin en güzel Abisi” ile buluştuk:

-Bekir Coşkun ile!..

Andre’nin Suşi’si, Bekir Abi’nin Postal’ı!..

Bekir abi, yaklaşık 2 yıldır bir hayli zor bir süreç yaşadı…

Sizler, Emin Çölaşan’ın, Uğur Dündar’ın, bazen de benim yazılarımla izlediniz bu süreci… Sevgili Abim, cengaverce savaştı, arada o güzelim yazılarını da yazdı ve yüzdü, yüzdü kuyruğuna kadar geldi bu sürecin…

Sırada artık, her şeyin geride kalacağı, tadına doyum olmayan yazılarını sürekli yazmaya başlayacağı son aşamaya gelindi… Cunda’daki evinin kapısına ulaştığımızda kocaman bir gülümsemeyle karşılandık, sarıldık, sonra 13 yaşındaki Postal ile, 15 yaşındaki Suşi ile hasret giderdik, Bekir Abi ile Andre’nin can yoldaşları, evlatları iki şahane köpek, bir de her köşeden bizi izleyen, gelip kucağınıza sıçrayıveren kedicikler!..

Şahane bir akşamdı; Andre’nin ne zaman, nasıl yaptığına her defasında şaşırdığım muhteşem yemekler, geçmişten geleceğe uzanan anılar ve projeler eşliğinde ve de kahkahalarla geçen saatler…

-Büyüleyici olan buydu işte!..

Derler ki, hayvan dostlarımıza gösterilen sevgi karşılıklıdır ve size “cennetin kapılarını” açar!.. Eğer doğruysa, cennete ilk iki biletin sahibi Bekir, Andre çifti olacaktır, buna bizzat tanığım!.. O dostlarına gösterdikleri sevgi, vefa sözcüklerle anlatılamaz, ancak yaşanır!.. Mesela, Suşi artık büyük ırk bir köpeğe göre çok yaşlı ve biraz da hasta; Andre bir şeye ihtiyacı olur diye geceleri onun yanıbaşında adete nöbet tutuyor diyeyim, siz ne demek istediğimi anlayın!..

-En büyüleyici olan da buydu işte!..

Sonuçta, yüreğimizin en sıcak yerinde saklayacağımız güzellikte bir buluşmaydı… Siz bin yaşayın sevgili Bekir Abi, sevgili Andre…

Bu kadar güzel bir anı paylaşımından sonra açıkçası içimden başka bir şey yazmak gelmiyor sevgili okuyucu!..

Nasıl olsa, yolsuzluklara, hırsızlıklara, ahlaksızlıklara, en bayağısından siyaset cambazlıklarına, bu güzelim ülkenin devasa sorunlarına dair yazılarımı zaten paylaşacağım yarından itibaren…

-Bugünlük ağzımızın tadı bozulmasın!..

https://twitter.com/umit_zileli