Bu başlığı gören hemen Recep Tayyip Erdoğan’ı savunan gazete patronlarını kastettiğimizi sanabilir. Ancak bahsetmek istediğimiz başka biri.
Biat etmediği için şimdi İngiltere’de hapis yatan Asil Nadir’den söz ediyorum.
Detayını aktarayım.
Başarılı gazeteci Sabahattin Önkibar’ın “İmamlar ve Haramiler Medyası” kitabını okurken dikkatimi çeken bölümlerden biri Asil Nadir’i anlattığı bölüm oldu.
Asil Nadir, bugünkü mantıkla eleştireceğimiz biri.
Türkiye’nin tartışmalı bir dönemine imza atan ve birilerinin iddiasına göre şüpheli bir şekilde ölen Turgut Özal’ın medyadaki prenslerinden biriydi.
Önkibar’ın aktardığına göre, Türkiye’de günümüzde “havuz medyası” olarak tanımlanan ilk girişim de Özal döneminde yaşandı. Bunun ilk adımını da Asil Nadir’e destek vererek attı. Önkibar’dan aktaralım:
“Turgut Özal, iktidarının ikinci döneminde, hem iktidarına yandaşlık yapacak hem de ‘vesayet’ olarak tanımladığı o çarkı tersyüz edecek, Türkiye’de elektronik teknolojiye yatırım yapıp Vestel markasını yaratan Kıbrıs Türk’ü ünlü İngiliz vatandaşı işadamı Asil Nadir’i medya sektörüne girmeye ikna etti.”
1985 yılında İngiliz gazetesi Sunday Times’ın dünyanın en zengin kişileri listesine 500 milyon sterlinlik servetiyle 30’uncu sıradan giren Nadir, Özal’ın teşviki ve desteğiyle Günaydın, Güneş ve Tan gazeteleri ile Gelişim Yayınları’nı satın aldı.
Nadir’in medyadaki yükselişi o kadar hızlıdır ki, Türk medyasının Amiral Gemisi olarak bilinen Hürriyet’i bile alması gündeme gelir. Ancak bu kadar güçlü olan Asil Nadir 1990’da batar. Dünyaca ünlü şirketi Polly Peck’e operasyon yapılarak, kendi şirketini soymakla suçlanır.
İşte işin bam teli de buradadır.
Önkibar, bu operasyonun perde arkasını şu şekilde aktarır:
“ABD’nin ünlü Kıbrıs’tan sorumlu ismi Nelson Ledsky 1990 başında Asil Nadir’i Londra’daki bürosunda ziyaret edip şu teklifi yapar:
- Rauf Denktaş çok milliyetçi ve taviz vermiyor. Onu devirip siz Cumhurbaşkanı olun ve Kıbrıs konusunu çözelim.”
Bugün Atatürk’e üstü kapalı, eleştiri adı altında her türlü hakaretin edildiği ve buna müsaade edildiği bu dönemde kapitalist dünyanın ünlü bir isminden çıkarına göre hareket beklenirdi. Ancak Asil Nadir öyle yapmıyor. Önkibar, Nadir’in Ledsky’e yanıtını ve sonrasını şöyle anlatıyor:
“- Rauf Denktaş Kıbrıs davamızın kahramanıdır. Onun yerine ne ben geçerim ne de başkasının geçmesine izin veririm.
Babası, Denktaş’ın mücadele arkadaşı olan Asil Nadir bu meydan okuyuşla yetinmeyip ABD’li Ledsky’yi fiziki müdahaleyle de kapı dışarı eder.
İşte bu sözler ama özellikle de fiziki müdahale Washington tarafından ABD’ye büyük bir hakaret olarak değerlendirilir ve Nadir’in ipi çekilir.”
Evet Asil Nadir elinin tersiyle ABD’yi, Batı’yı arkasına alma planını reddeder ve ABD’li görevliye haddini fiziki olarak da bildirir.
Bunun karşılığında aktardığımız operasyon gelir.
Nadir, Kıbrıs’a, vatanına kaçmak zorunda kalır.
Adil yargılama ümidiyle Londra’ya gider ve 2012’de tutuklanır.
Şimdi Nadir, hapis cezasının son bir yılını anavatan olarak gördüğü Türkiye’de çekmek istiyor. Farklı düşünebilir, siyaseten farklı pozisyonlarda olabiliriz. Ancak Asil Nadir’i, Denktaş gibi bir kahramanı sırtından hançerlemediği, vatanını savunduğu için alkışlamak ve bu isteğine destek vermek gerekiyor.
Kıbrıs ve Türkiye Asil Nadir’in hakkını savunmalıdır.