MUHALEFET SORUNUMUZ…

Bugün güzel yurdumda dış siyaset tıkanmış, ekonomi yerle bir, eğitim karanlıklar içinde, yargı güncel tartışmaların odağındadır.

 Avrupa ile ipler gergin, ABD ile ilişkiler kopma noktasında, Ortadoğu’da bir büyük kararsızlığın ve karamsarlığın ortasındayız.

Bugün ülkemiz toplumun her kesimini derinden etkileyen sorunlarla karşı karşıyadır. İşsizlik, hayat pahalılığı, AKP iktidarını çaresizliğin içine sokmuştur. Ülkede tarım bitmiş, hayvancılık tükenmiştir. Üniversiteden sağlığa, ulaşımdan sanayiye kadar çözüm bekleyen bir yığın sorunumuz var. Yurttaş patates bulamıyor, domatesin- soğanın fiyatlarını tartışıyor, ekmeğe yapılacak zam miktarının tedirginliğini yaşıyor.

Hazinedar(!) damadı şehriyarı B. Albayrak, Çin’den aldığı 3.5 milyar doların mutluğu içinde! Fetö terörü, IŞİD terörü, PKK terörü bir belayı asuman gibi ülke gündeminden inmiyor. Kamu yönetimi ise tüm bu sıkıntıları, tıkanıklıkları günü birlik çıkarılan kanunlarla aşmaya çalışıyor.

Peki, duyarlı bir yurttaşın bir kahve sohbetinde sıralayabildiği bu sorunlar karşısında muhalefet partileri nerede? Soruyoruz şimdi! Ey muhalefet partileri! Sizler ne düşünüyorsunuz? Siz iktidarda olsaydınız, önleminiz, uygulamanız ne olurdu? Siz ki parlamenter sistemin vazgeçilmez gücüsünüz. Genel seçimlerden yeni çıktık, iktidar olamadınız. Koalisyon şansı bile oluşmadı. Çünkü vatandaşa sunacak programınız, programınızı uygulayacak kadronuz, programınızı gerçekleştirecek kaynaklarınız yoktu veya belirsizdi. Geçiyorum…

Bir ülkede iktidar nasıl her gün eylemiyle ve söylemiyle yurttaşın karşısında ise muhalefette her gün aynı imtihanın içindedir. Kamuoyu; hele hele iktidar adayı bir ana muhalefet partisinin iktidara geldiği vakit dış işlerini, ekonomiyi, yargıyı, eğitimi, sağlığı, ulaşımı, turizmi nasıl yöneteceğini, hatta kimler tarafından yönetileceğini bilmek veya tahmin etmek ister. Bu fotoğraf iktidar adayı bir partinin güvenilirliğinin ölçütüdür bir bakıma.

Ülkemiz bugün başkanlık sisteminin getirdiği son derece yoğun bir bürokrasinin anaforuna kapılmıştır. Çözüm olarak getirilen öneriler yeni sorunlar yaratıyor sadece. “Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere” iktidara ‘talip’ olan CHP ise geleneksel kurultay hastalığına bir kez daha teslim olmuştur…

Devleti kuran partinin, devletin temelini oluşturan değerlerin, kurum ve kuruluşların tarumar edildiği bir dönemde koltuk kavgalarına kapılması tek kelimeyle gaflettir.

Uzun sözün kısası bugün ülkenin gerçeklerini kavramış, bölgenin gelişimini izleyen, dünyadaki olayları değerlendirebilen partilere, kişilere, kadrolara her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır...