ŞAŞIRDIM

NEREDEYSE “HAPİSTE DAHA İYİ PROPAGANDA YAPTI” DİYECEKLER

Bu iktidara kadar bütün eleştirilere rağmen güvenilirliği ve inandırıcılığı olan bir kurumdu.
AKP ile bu özelliği bitti.
Hele tek kişi yönetimine geçtikten sonra aslında ne yargıya ne de hatta Anayasa Mahkemesi'ne gerek bile kalmadı.
Çünkü yeni rejimde anayasaya uymak zorunluluğu adeta yok. Erdoğan'ın söz ve uygulamaları anayasa maddesi, kanun hükümleri gibi kabul ediliyor artık.
Ayrıca deyin ki Erdoğan mevcut Anayasa'ya aykırı bir davranışta bulundu. Ne yapabileceksiniz ki?
Yeni Türkiye yargısının mantığını anlatan somut örneklerden birini paylaşmak istiyorum sizlerle.
HDP'nin cumhurbaşkakanı adayı Selahattin Demirtaş seçim sürecinde hapisteydi. Hâlâ da hapiste.
Demirtaş Anayasa Mahkemesine başvurarak “adil bir seçim olmadı, aday olmama  rağmen hapiste tutulmam nedeniyle yeterli kampanya yapamadım” dedi ve hakkının teslim edilmesini istedi.
Anayasa Mahkemesi bu başvuru ile ilgili Adalet Bakanlığı'ndan görüş istedi.
Adalet Bakanlığı gönderdiği cevap yazısında Demirtaş'ın hiçbir hakkından mahrum kalmadığını ileri sürerek “arkadaşları dışarıda onun adına propganda yapabildi” dedi.
Bakın Adalet Bakanlığı'nın gerekçeli kararında ne diyor başka;
 “Başvurucu, bir partinin cumhurbaşkanı adayı olduğundan adayı olduğu parti teşkilatları tarafından gıyabında seçim propagandası yapılmıştır. Yine, başvurucu tutuklu kişilere tanınan telefonla görüşme hakkı kapsamında eşiyle yaptığı bir konuşma sırasında seçim propagandası mahiyetinde konuşmuş ve bu konuşma internet vasıtasıyla herkesle paylaşılmıştır. Bunların yanı sıra avukatları ve danışmanları aracılığıyla ilettiği yazılı mesajlar ve sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalarla propaganda çalışmaları yürütmüştür.”
Yani Adalet Bakanlığı'na göre Demirtaş aslında sanki Erdoğan gibi özgür biçimde halka ulaşmış, onlarla kucaklaşmış.
Adalet Bakanlığı cevabının sonunda bu koşullar altında Demirtaş'ın seçim sürecinde tutukluluğunun devamının hak ihlali anlamına gelmeyeceğini vurguluyor.
Neredeyse “Demirtaş hapiste kalarak aslında daha iyi propaganda yapabildi, öteki adaylar bu şansı bulamadı” diyeceklermiş.
Gerçi aslında onu diyorlar.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

SEN ONU KÜLAHIMA ANLAT

Gece Halk Bankası'nın internet sistemine “üçüncü ülkelerden” mi ne birinin yazılımında hata olmuş. Kısa süreliğine döviz fiyatlarında doğru olmayan rakamlar yayınlanmış. Bu sırada alış veriş yapanlar olmuş ama bunların hepsi iptal edilecekmiş.
Falan filan.
Bu işin artık tadı iyice kaçtı.
Artık ne olursa olsun dış güçlerden biliniyor.
Kimsenin hatası yok.
Maşallah iktidarın tamamı “hatasız kullardan” oluşuyor.
Ama ne yaparlarsa yapsınlar, ne derlerse desinler inandırıcı olmuyor.
Artık AKP'ye oy vermiş olsa bile insanların yüreğinde kuşku bulutları dolaşıyor.
Ayrıca son teknoloji ile donanmış olan, tüm çalışma sistemi güvene dayanan bir devlet bankasında bu kadar fahiş bir hata olabileceğine de ihtimal verilmiyor.
Herkesin aklındaki şu; “Birileri 20 dakikalık süre içinde neredeyse yarı fiyata dolar alarak köşeyi döndü. İktidar bunu asla ortaya çıkarmayacaktır.”
Size bir şey söyleyeyim mi?
Bu iktidarın kadroları iyice niteliksiz hale getirmesi nedeniyle gerçekten bir hata da olmuş olabilir.
Ama AKP'ye oy verenlerin bile “Bunda mutlaka bir numara var” demesi, her halde iktidar partisinin asla üzerinden silemeyeceği kara bir lekedir. Asıl üzerinde durulması gereken 17 yılda partinin geldiği bu hazin noktadır.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

DEMEK Kİ BAŞLARI İYİCE SIKINTIDA “MİLLİ” OLMAYA DÖNÜYORLAR

Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayınladığı genelgeyi gördünüz değil mi?
Artık 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs bayramları okullarda kutlanacak.
Oysa AKP iktidarı bu “milli” günlerin okullarda kutlanmasını yasaklamıştı.
Cemaat ve onun destekleyen eski solcu yeni liberaller “milli” günleri okullarda kutlamanın ilkel bir yöntem olduğunu ayrıca Atatürk'ün bu günlerde adının geçmesinin lüzumsuz bir çaba olduğunu söylüyorlardı.
O sıralar cemaatle içli dışlı olan Erdoğan da milli günlerimizin okullarda kutlanmasını yasaklayıvermişti. Cemaat ve liberaller halkın çok mutlu olduğunu söylemişlerdi.
Peki, ne oldu da bu iktidar tekrar “milli” olmayı hatırladı.
Belli ki işler çok kötü gidiyor. “Dış güçler bizi kıskanıyor” palavrasına inananların sayısında da ciddi azalma oluyor.
Atatürk, milli değerler tekrar öne çıkarılarak toplumun muhalif kesimlerinden de destek isteniyor ve güven kazanılmaya çalışılıyor.
Çare olur mu?
Kolay değil.
Millet hafiften uyanmaya başlayınca önünde durmak biraz zor olur.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

HAY ŞU ÇEKİRDEĞİ İCAT EDENİN

Şaka bir yana, tabii ki kabahat çekirdekte değil.
O çekirdeği yiyende.
Başka illeri bilemem tabii, ama İstanbul'da herhangi bir parka boğaz kenarında oturulacak bankların olduğu bir yere gidin, etraf çekirdek kabuğundan geçilmiyordur.
Nedense çekirdek yemeyi pek seviyoruz ama kabuklarını bir poşete koyup sonra çöpe atmayı düşünmüyoruz.
Medeniyet, kalkınma, büyüme sadece inşaatlarla, iç açan istatistiki rakamlarla sağlanmıyor.
Yediğimiz çekirdeğin kabuklarını sokaklara atmamak da medeniyetin göstergesidir unutmayalım.

https://twitter.com/can_atakli_