ANALİZ
Osman Öcalan saray danışmanıyla görüşüyor ve hiçbir tepki olmuyor
İmralı Adası’nda cezasını çeken terör örgütü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan’ın, “Bir saray danışmanının kendisine geldiğini ve uzun bir görüşme yaptıklarını” açıkladığını yazmıştım.
Dünkü gazetelere baktım, sadece Cumhuriyet’in birinci sayfasında, “Bu danışman kim?” diye soruluyordu.
Onlar da haberi CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın basın toplantısında söylediği sözlere dayandırmışlardı.
Haberi başka yerde görmedim.
Nasıl bir ülke olduk, aklın alacağı bir şey değil bu.
Devletin “terörist” olduğu için aradığı bir örgüt lideri, Türkiye’nin dışında oturuyor ve sarayın bir danışmanı onun ayağına kadar giderek uzun bir görüşme yapıyor.
Gerçi aynı kişi İstanbul’da yapılan ikinci seçimden önce devletin TRT’sine çıkarılmış ve Kürt vatandaşların oylarının CHP adayına gitmemesini sağlamak için konuşturulmuştu.
Osman Öcalan önceki günkü açıklamalarında teklifin TRT’den geldiğini, kendisinin de bunu değerlendirdiğini söylemişti.
Oysa AKP Genel Başkanı Erdoğan, Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılması hakkındaki görüşlerini soran bir gazeteciye, “Doğrusu ben Osman Öcalan’ın kırmızı bültenle arandığını bilmiyorum. Ancak TRT’ye müracaat etmiş ve TRT Kurdi de böyle bir program yapmışsa bunu da TRT’deki arkadaşlarımız bilirler” cevabını vermişti.
Merakım şu;
O Osman Öcalan, TRT’ye değil de bir muhalif kanala çıksaydı veya bundan sonra çıkarsa, AKP Genel Başkanı aynı sakinlikle, “Bir program yapılmışsa onu o kanaldaki arkadaşlara sormanız gerek” diyecek mi?
Demeyecek tabii ama geçelim.
Peki Osman Öcalan gerçekten kırmızı bültenle aranıyor mu?
Kayıtlarda bu görülmüyor, buna karşı hakkında kırmızı bülten çıkarılacağına ilişkin haberler yayınlanmış uzun bir süre önce.
Nerede?
İktidara yakın medyada.
Ayrıca Osman Öcalan’ın aranıp aranmadığı da soru işareti bir durum.
İktidara yakın medya, TRT olayından sonra Öcalan’ın “ödüllü arananlar listesinde olmadığını” yazdı sanki hiç aranmıyormuş havası vererek.
Aynı iktidar medyası, daha önce de Öcalan’ın 8 ayrı terör suçundan arandığını ve hakkında yakalama emri verildiğini yazmıştı.
Gelelim Osman Öcalan’ın nerede olduğuna ve ne yaptığına.
Bir dönem istihbarat birimlerinde de görev almış bir dostum aradı dün.
“Osman Öcalan halen Irak sınırı içinde Süleymaniye kentinde yaşıyor” dedi.
Sonra da “Bir fırını var ve normal insan hayatı sürüyor, evlendi, çocuğu da oldu” diye ekledi.
Dostum, “Eski arkadaşlardan aldığım bir bilgiyi daha söyleyeyim mi?” dedi, beni meraklandırarak.
Osman Öcalan, “Benim buradaki güvenliğimi sağlayın, ben size istediğiniz yardımı yaparım” demiş.
Sarayın danışmanı atlayıp Süleymaniye’deki aranan bir teröristin ayağına gidiyorsa, güvenlik meselesi de halledilmiş demektir.
Ne yazık ki muhalefet böyle bir konuyu bile ısrarla sormuyor veya soramıyor.
“Faik Öztrak söyledi ya” diyenler olabilir.
Tamam da kim duydu, kim tepki gösterdi, kim sorguladı?
KOMİK
Saray danışmanı eski milletvekilini bloklamış
Sarayın en güçlü isimlerinden biri olan Fahrettin Altun, son zamanlarda sıkıntılı günler geçiriyor.
Erdoğan’ın propagandasını yapmak için adeta bir orduyla çalışan Altun, kendine yönelik eleştiriler arttıkça sanıyorum sinirlerine hakim olamıyor.
Görevini uzunca bir süre kamuoyunun gözü önünde olmadan yürüten Fahrettin Altun, bu sinirle olmadık işler yapıyor.
Dün eski milletvekillerinden Emin Şirin’le konuştum.
“Komik bir şey söyleyeyim mi?” dedi Emin Şirin, “Bu Fahrettin Altun var ya, Twitter’da beni bloklamış.”
Ben de şaşırarak sordum “Niye ki, bir cumhurbaşkanı başdanışmanı, bir eski milletvekiline bunu neden yapar?” dedim.
Emin Şirin, “Valla ben de anlamadım. Beni biliyorsun, ayrıca tweetlerimi de on binlerce kişi okuyor, bunların hiçbirinde bırak hakareti, nezaketi biraz aşan eleştirim bile yok. Sanıyorum Fahrettin Altun son günlerin siniriyle kendisine yönelttiğim bir iki eleştiriye tahammül edememiş” cevabını verdi.
Benim tahminim bloklamayı yapan, Fahrettin Altun komutasındaki troll ordusundan biridir.
Muhtemelen Emin Şirin’in kim olduğunu bilmediği için, beğenmediği bir tweet gördüğü için hemen ‘engelle’ tuşuna basmıştır.
Zaten böyle değilse saray danışmanının durumu gerçekten facia demektir.
Biraz dinlenmesi gerekir herhalde.
BUNU YAZMAK GEREK
Fenerbahçe’de acil operasyon gerek
Spor sayfalarından belki durumu izliyorsunuzdur.
Fenerbahçe yine “acıların takımı” olma yolunda.
Üçer üçer gol yiyerek sahadan yenik ayrılıyor.
Önceki yıl “yeni yönetim geldi, Ali Koç hem çok güçlü bir iş insanı hem de çok akıllı ve yetenekli, Fenebahçe’nin geleceğini kuracak” diye düşündü herkes.
Ve o yıl alınan kötü sonuçlara kimse aldırmadı bile.
Ertesi yıl benzer bir durum yaşandı.
Biraz “mırın kırın” edenler olduysa da “Koç yönetiminde Fenerbahçe dünya çapında olacak, hem çok kazanan bir kulüp olacak hem de başta futbol her spor dalında başarıdan başarıya koşacak” motivasyonu ile başarısızlık yine hasıraltı edildi.
Geldik bu yıla.
Elbette ligin bitmesine daha çok zaman var ve her şey değişebilir.
Ama Fenerbahçe’nin gidişi iyi gidiş değil.
Takımda bir sorun var.
Futbolcular mı uyumsuz, teknik kadro mu yetersiz yoksa yönetimsel fahiş hatalar mı oluyor?
Spor sayfalarını karıştırırken açıkçası buna bir cevap bulamıyorum.
Ama ben şunu biliyorum, bu haftadan itibaren durum değişmez ve kötü sonuçlar arka arkaya gelir de ligin sonunda Fenerbahçe yine hüsrana uğrarsa kıyamet kopar.
Sanki bir an önce acil operasyon yapılmalı gibi geliyor bana.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Sosyetik sitede “dolandırıcılık” pankartı
İstanbul’un ünlü zenginlerinin oturmak için tercih ettiği yerlerin başında Kemerburgaz gelir.
Burada pek çok lüks site var.
Her biri malikane büyüklüğünde olan havuzlu evlerde çok ünlü isimler oturuyor.
İşte bunlardan birinin giriş kapısına kocaman bir pankart asılmış.
Bu pankartta site sakinleri telefonla yapılan dolandırıcılıklara karşı uyarılıyor.
Bu sitede oturan bir dostuma durumu sordum.
İstanbul’da çok sık rastlanan bir tür telefon dolandırıcılığı, son zamanlarda Göktürk-Kemerburgaz yöresinde artış göstermiş.
Aslında bildik bir oyun; kendilerini polis ya da savcı diye tanıtan kişiler, sitedeki evlerde oturanlardan birini aynı anda hem ev hem de cep telefonundan arıyormuş.
Telefondaki kişi “PKK’ya sizin hesabınız üzerinden para gönderiliyor. Bunu sizin yapmadığınızı biliyoruz. Ancak yapanları yakalamak için hemen hesabınızdaki parayı çekmeniz ve bize getirmeniz gerek. Bunu yem olarak kullanıp bunları yakalayacağız” diyormuş.
İki telefondan aynı anda polis veya savcının aradığını gören ev sakini, doğal olarak panikliyormuş.
Bu panik hali içinde birçok kişi hesabındaki paraları hatta evlerindeki altın ve dövizi götürüp polis zannettikleri kişiye teslim etmiş.
Oysa polis cep telefonlarına SMS göndererek bu dolandırıcılık türünün çok yaygın olduğunu, kendini polis veya savcı olarak tanıtan kişilere asla para verilmemesi konusunda uyarılar yapıyor.
Bu sosyetik sitede aynı cins dolandırıcılık olayları artınca yönetim çareyi giriş kapısına kocaman bir pankart asmakta bulmuş.
Pankartta yazan şu; “Site sakinlerimizin dikkatine. Lütfen telefon dolandırıcılığına karşı dikkat ediniz, tanımadığınız kişilere para vs. teslim etmeye gitmeyiniz. Pişmanlıktan önce son çıkış burası.”
ŞAŞIRDIM
AKP’li seçmenler durumdan memnun
Mehmet Ali Kulat’ın yönetimindeki MAK Araştırma’nın yaptığı son kamuoyu araştırması geldi dün.
“Bugün seçim olsa” sorusuna verilen cevaplardaki sonuçlar geçen anketin sonuçlarından çok farklı değil.
Buna göre yine üç parti barajı aşabiliyor.
AKP yüzde 40’a yakın oy alıyor. MHP buna yüzde 8’lik bir katkı sağlıyor.
Millet İttifakı, iktidarın oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın biraz gerisinde kalıyor.
Bu durumda belirleyici olan parti yine HDP olarak görülüyor.
Tabii HDP açıktan devreye girerse Millet İttifakı’nın düzeni bozulur mu, bozulmaz mı bana göre en büyük tartışma da orada.
Bu kez araştırmanın başka maddelerine bakmayı tercih ettim.
Örneğin, “Bir bütün olarak düşünüldüğünde hayatınızdan ne kadar memnunsunuz?” sorusuna, AKP seçmenlerinin verdiği cevaplar çok ilginç.
Buna göre AKP’lilerin yüzde 27’si durumdan çok memnun. Memnun olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 33, az memnun olanlar da yüzde 5.
Yani AKP’ye oy verenlerin yüzde 65’i ekonomiden, dış politikadan, korona ile mücadeleden, uygulamalardan memnun.
Yüzde 21’lik bir kesim ise ya cevap vermemiş ya da kararsız kalmış.
Bu kesimin hesaba katılmasıyla demek ki en az yüzde 75’lik bir kesim durumundan memnun.
İşte muhalefetin anlamadığı bence bu…
AKP, milleti yoksullaştırıp yardıma bağlayarak yepyeni bir anlayış yarattı.
Muhalefet “bu kadar parayla nasıl geçinilir? Bu yoksulluk değil, açlık sınırının bile altında” derken aslında o insanlar karınları doyduğunda Allah’a şükrediyor ve bunu sağlayan Erdoğan’dan da duacı oluyor.
Bu tabloya bakınca, muhalefetin yoksulluk, açlık üzerinden yürüttüğü propaganda çalışmalarını bir daha gözen geçirmesi gerek bana göre.
https://twitter.com/can_atakli_