HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Paran varsa itibarın vardır
Valla yazarını bulamadım, ama çok aradım.
Gazetelerde değil ama sosyal medyada defalarca yayınlanmış.
Olsun, hikaye güzel, tekrarında bir sakınca yok.
İbret verici bir olay.
Buyrun, birlikte okuyalım;
Gençliğimde Şişhane’de, “Sarı Madam” adında bir kahve vardı. İnsanlar oraya gelir, oyun oynardı. Aileler de gelir çay içer, simit yer, sohbet ederdi. Çok güzel bir Haliç manzarası vardı. Şişhane’den Hasköy’e dönen köşedeydi.
Eskiden kahvenin anlamı, sadece oyun oynanan yer olmaktan çok uzaktı, tam anlamıyla sosyal bir ortamdı. Kaçamak sigara içmek için de çoğu zaman oraya giderdik.
Bir gün oranın müdavimlerinden Şapat diye bir bey geldi. Biz de yandaki masada arkadaşlarla oturmuş, çay içiyorduk. Adamın orta halli bir görüntüsü vardı ama sıkıntılı olduğu her halinden belliydi. Arkadaşları da bu durumu fark etmiş olacak ki, içlerinden biri, “Hayrola Şapat, bir derdin mi var?” dedi.
“Sormayın…”
İlk bulduğu boş sandalyeye çökercesine oturdu.
“Anlat be Şapat.”
Adam anlatmaya başladı. Yanımızdaki masada oturduğu için anlattıklarını bir bir duyuyorduk.
“Benim dört tane dairem vardı. Bankada param vardı. Karımdan kalan ufak tefek birkaç mücevher de vardı. İki kızımı ve damatlarımı çağırdım ve ‘Bunları size taksim edeyim, sonra birinizin evinde kalırım, yalnız yaşamak istemiyorum,’ dedim. Yaptım da. Her şeyimi onlara verdim. İki kızımda birer yıl kalacaktım, böyle konuşmuştuk. Baştan her şey yolunda gitti. Sonra bu anlaşma aylara, haftalara, şimdi de günlere indi. İkisi de kendi düzenleri bozulduğu için beni evinde istemiyor. Anlayacağınız, beni kapının önüne koyacaklar.”
İshak Efendi diye bir adam, “Bu mudur senin bütün derdin?” dedi; “Sen merak etme, yarın sabah burada buluşalım, senin derdini çözeceğim.”
Biz olanları sonradan kahvenin sahibine sorarak öğrendik. Zavallı amcanın sonunu çok merak etmiştik. Bu iki amca, ertesi gün buluşmuş, İshak Efendi cebinden bir anahtar çıkarmış ve Şapat’a vermiş. Bu bir banka kasası anahtarıymış ve üstünde “OB” harfleriyle bir de numara varmış. “OB”, Osmanlı Bankası’nın kısaltmasıydı. Bankanın itibarı da çok büyüktü.
“Bak, bu anahtarı hangi kızının evinde daha çok kalmak istiyorsan o evde kaybetmiş gibi yapacaksın. Dikkat et de nereye attığını unutma. Sonra ‘anahtarım kayboldu’ diye ortalığı ayağa kaldıracak, sonra da bulacaksın. Kızın sana ‘Bu ne anahtarı?’ diye sorduğunda, ‘Ne anahtarı olacak, kasa anahtarı. Sen bütün varlığımı size verdiğimi mi zannediyorsun? Paralarım, tahvillerim, banka kasasında duruyor. Kimin evinde ölürsem, anahtar ve kalan servetim onun olacak. Kafamdaki plan bu’ diyeceksin.”
Şapat Bey, İshak Efendi’nin bütün dediklerini yapmış ve sonradan takip ettiğimize göre de küçük kızının evinde krallar gibi yaşayıp ölmüş. Öldükten sonra kızı ve damadı anahtarı alıp bankaya gitmiş. Banka da onlara, “Ne böyle bir kasa numaramız var, ne de böyle bir anahtarımız” demiş.
Şapat Bey bir de yazı bırakmış ardından :
“Sizi ancak böyle adam edebilirdim!”
SONSÖZ: İbranice bir söz : “Yeş mamod, yeş kavod”
Yani: “PARAN VARSA, İTİBARIN DA VARDIR.”
ÇOK GÜLDÜM
Bu pazar dört fıkramız var
Güzel bir pazar sabahı dileyerek sizleri Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralarla baş başa bırakıyorum;
Aşıklar ormanı
Gece yarısına çok az kala, polis memuru genç çiftlerin kaçamak yapmak için gizlice buluştukları aşıklar ormanını kontrol ederken dalların altında gizlenmiş iç ışıkları yanan bir otomobili fark etmiş, hemen koşmuş yanına,
Genç bir delikanlı direksiyon tarafında oturmuş gazete okuyor, genç bir kız da arka koltukta örgü örmekte.
Camı tıklatarak “Ne yapıyorsunuz?” diye sormuş,
“Çok açık değil mi?” diye cevap vermiş delikanlı, “Gazete okuyorum..”
Polis arka koltuktaki kızı işaret etmiş, “O?..”
“Süveter örüyor?”
“Kaç yaşındasın sen?”
“22”
“O?”
Delikanlı saatine bakmış, “10 dakika sonra 18 ine girecek..!”
Dürüst hakim
Adamın birini zor bir dava için mahkemeye vermişler, adamın avukatı mahkeme yargıcının çok dürüst ve doğru biri olduğunu söylemiş, “Kandırmaya, yalan söylemeye kalkma, saçmalığa tahammülü yoktur, bütün numaraları bilir..!” diye uyarmış
“Peki ona şöyle güzel bir çikolata, 12 yıllık bir viski göndersek?”
“Aa.. Saçmalama..! Ölümüne doğru bir adamdır, seni o an parçalar..! “
Dava günü gelmiş, zor dava bir celsede adamın lehine sonuçlanmış..
Mahkeme çıkışında “ Çikolata ve viskinin işe yarayacağını biliyordum” demiş adam,
“Nee??. Bütün uyarılarıma rağmen gönderdin mi?” diye zıplamış avukat.
“Evet” diye cevap vermiş adam, “Ama karşı tarafın adıyla..!”
Kral Süleyman’ın adaleti
İki kadın kollarından tuttukları bir delikanlıyı sürükleyerek adaleti ile ünlü Kral Süleyman’ın huzuruna çıkartmışlar…
“Bu adam kızımla nişanlı” demiş birinci kadın;
“Hayır, benim kızımla nişanlı ve evlenecekler” demiş ikinci kadın.
Söz dalaşı Kral Süleyman’ın sağ elini kaldırması ile sessizliğe dönmüş,
“Benim en büyük kılıcımı getirin!” demiş Kral, “Bu delikanlıyı ikiye böleceğim ve her iki taraf da yarısını alacak!”
“Bana uyar” demiş birinci kadın.
“Masum bir insanın kanına girmeyin efendimiz..!” demiş ikinci kadın, “Bu delikanlı birinci kadının kızı ile evlenebilir, ben hakkımdan vazgeçiyorum..!”
Bilge Kral Süleyman bir an bile tereddüt etmeden “Delikanlı, birinci kadının oğlu ile evlenmelidir..!” kararını vermiş..
“Ama o ikiye bölünmesine razı olmuştu?” diye uğultularla ayağa kalkmış hükümdarın maiyeti.
“ Elbette..!” demiş hikmetli Kral, “Ancak gerçek bir kayınvalide o kararı verebilir..!”
Benzincide soygun
Bugün benzin istasyonunda güpegündüz soydular beni… Şikayetim üzerine anında polis geldi ve sağ olsunlar olaya hemen el koydular, aralarından rütbeli olduğunu hissettiğim komiser yardımcısı yanıma geldi, “Yapanı tanıyor musunuz?..” diye sordu, “Evet” dedim ve ona 6 numaralı pompayı gösterdim.
BUNU YAZMAK GEREK
Görülür de bu kadar ince mi görülür?
Sürücülerin korkulu rüyası trafik kameraları artık biliyorsunuz.
Millet trafik polisinden o kadar korkmuyor ama trafik kameraları başa bela!
Çünkü polis affeder belki ama kameralar affetmiyor.
O bir makine ve aklı, mantığı, duygusu olmadığı için hiç acımıyor basıyor cezayı.
Gerçi böyle olduğu için artık örneğin trafik magandaları emniyet şeridine pek giremiyor, bazı noktalarda en sağdan ya da en soldan gelip ikinci, üçüncü şeridi yaparak kavşakları pek sıkıştıramıyorlar.
Şimdi size fotoğraflı bir ceza makbuzu sunmak istiyorum.
Ceza haklı mı?
Evet haklı.
Ama bir şey söyleyeyim mi, adil değil.
Araç üzerine basılmaması gereken çizgiye dokunmuş.
Elbette cezayı gerektiriyor.
Ancak bu minik ihlal trafikte başkalarının hakkını çiğnemek, kuralları uymayıp öne geçmek için yapılmamış.
Muhtemelen zaten çok yoğun olmayan bir yolda dikkatsizlik sonucu yapılmış bir hata bu.
Ama kamera bu.
Asla affetmiyor.
Cezası ne kadar mı?
Bir şey değil canım! 144 lira.
Amerikan parasıyla 10 dolar falan.
Tabii trafik kurallarına çok riayet eden ve trafik magandalarına çok gıcık olan biri için mutlaka çok üzücüdür.
https://twitter.com/can_atakli_