ACAİP YAZILAR
 

PARANIN LAFI mı OLUR BAŞKANIM
 

Bakalım otomobil sevdamızın medyadaki yansımaları ne kadar sürecek. Sanki dünyada ilk kez otomobil yapan ülkeymişiz gibi milyar dolarlık zenginlerimizin bir araya gelerek otomobil yapmaya karar vermelerinden büyük sevinç ve gurur duyuyoruz. AKP Genel Başkanı'nın himayesindeki 5'li konsorsiyumun bir de komiseri var biliyorsunuz. Toplam ciroları 65 milyar dolar olan beş patronu bir arada tutmak için bir de TOBB Başkanı görevlendirildi. Zaten o beş patronu bulan ve “Allahaşkına bir otomobil fabrikası kurun” diyen de kendisi. Şimdi merakla bekliyoruz babayiğitlerin ortaya çıkaracağı otomobili.
Örneğin bu ilk Türk otomobilinin adı ne olacak? Bütün patronların şirketlerinin baş harflerini çıkardım. Beşinden birinin adı sesli harfle başladığı için ortaya anlaşılabilir bir kombinasyon çıkmadı. Ne bileyim ilk yerli Türk otomobili İYTO veya Yerli ilk Türk otomobili YİTO olabilir belki. AKP Genel Başkanı RTE'nin marka adı olmasını ister mi acaba? Tabii bir yandaş yazarın yazdığı gibi “Üçüncü Havaalanı Almanları çıldırtmıştı, yerli otomobil fabrikası Alman otomobillerini bitiriyor” vecizesinden hareketle “Alman otomobil devlerini bile yok edecek” bu yerli otomobilin adının tüm dünyada rahat telaffuz edilebilir de olması gerek. Zor iş değil mi? Her biri ayrı bir babayiğit olan o patronlar isim üzerinde bile nasıl anlaşacaklar onu bile merak ediyorum ki o da başka bir konu.
AKP Genel Başkanı büyük bir gururla ilk Türk yerli otomobilinin ortaklarını tanıtırken “Arabayı mutlaka yapın” dedi ve ekledi: “İlk arabayı ben alacağım, tabii bedelini ödeyerek.” Haydi buyurun bakalım. Erdoğan arabanın parasını da ödeyecek. O babayiğitlerden biri kalkıp da “Aman başkanım o ne demek, dükkân sizin” deseydi ne komik olurdu değil mi? Çünkü muhtemelen zaten onun. Ama bakın o sözü duyunca benim aklım karıştı biraz. Çünkü Erdoğan otomobilin prototipinin 2019'da hazır olacağını ilk üretimin de 2021'de biteceğini söyledikten sonra “ilk otomobili istiyorum” dedi ya, aklıma geldi “Erdoğan o tarihte nerede olacağını” düşünüyor acaba.
Bu konuda iki olasılık var. Birincisi Erdoğan 2019'da başkan seçilmiş olabilir. O zaman 2019'da prototipi görür 2021'de de ilk çıkan otomobili alır. Parasını öder tabii. Artık cebinden mi başkanlık bütçesinden mi yoksa örtülü ödenekten mi onu bilemem. Ayrıca parasını ödemezse de kimse çıkıp “Arabayı aldı ama parasını ödemedi” diyemez.
İkinci olasılık Erdoğan 2019'da başkan seçilemez ya da başkanlık seçiminden vazgeçmiş oluruz, bu durumda Erdoğan sıradan bir vatandaş durumuna düşmüş olabilir. İşte o zaman zaten otomobili ancak parasını ödeyerek alabilir. Ama o da ilk araba olur mu bilemem. Ya Erdoğan yerine seçilen başkan “İlk arabayı ben alacağım” diye tutturursa ne olacak? Bugün hepsi ceket ilikleyen o beş babayiğit mevcut başkana mı satar ilk arabayı yoksa eskisine mi?
Sonuç olarak Erdoğan'ın ağzından bugüne kadar ilk kez “parasını ödeyeceğim ama” sözünü duyduk, kim bilir belki içine doğmuştur 2021'de
başkan olmayacağı. Bu nedenle şimdiden söz almaya çalışıyordur. Ne bileyim, akla ziyan bir yazı oldu işte.

 

CANIMI SIKAN ŞEYLER
 

YAŞASIN! AMERİKA ile VİZE KRİZİNDE OLUMLU GELİŞME VARMIŞ
 

Amerikan Başkan Yardımcısı Mark Pence Başbakan Binali Yıldırım'ı Amerika'ya davet etti ya, bizim yandaş takım yine sevindirik oldu. Bunlar hep böyle. Normal zamanda müthiş bir Amerikan düşmanlığı yapıp sonra oradan bir el uzatıldığında “yaşasın” diye çığlıklar atıyorlar. Tabii bu arada ilkeymiş, kuralmış hatta gururmuş onurmuş hiçbirini düşünmüyorlar bile. Pence'in daveti “vize krizinin atlatılması yolunda” olumlu bir adımmış. Yahu gerçekten insanda biraz onur olur. Ne krizi, ne olumlu adımı. Vize krizini başlatan Amerika. “Senin vatandaşlarına artık vize vermiyorum” diyen bu ülke. Şimdi o ülkenin başkan yardımcısı bizim başbakanı çağırınca durumda bir değişiklik oluyor mu? Hayır. Adamlar vize ambargosu koymuşlar kendi başlarına istediklerinde kaldırırlar. Bunun olumlu olması olmaması diye bir şey söz konusu olamaz ki. Ama her konuda duvara toslayan iktidar ve yandaş medya bunun farkında bile değil belli ki, bu yüzden Pence'in davetini bu alanda çok umut verici bulabiliyor. Vah vah ki ne vah vah.
 

ÇOK GÜLDÜM
 

PAZAR FIKRALARI
 

Yıldırım Tuna'dan bu hafta üç fıkra sunuyorum sizlere. Keyifli pazarlar dilerim;
 

Abrakadabra

Kadın yıllarca ünlü bir sihirbazın yardımcısı olarak çalışmış. Tabii ki bunca yıl boyunca bazı numaralar öğrenmiş. Bu gün kocası işten erken dönmüş. Kadın yatak odasındaymış ve kocasını görür görmez “Abrakadabra” diye bağırmış. O sırada adamın en iyi arkadaşı Dave gardıroptan çırılçıplak çıkıp fırlamış gitmiş. Zavallı Dave hâlâ karısının bu sihirbazlık numarasını nasıl yaptığını anlamaya çalışıyormuş.
 

Yanlış anlama

Sevaptır diye kız ve erkek arkadaşlarımdan ikisinin arasını yaptım. Aradan bir gün geçti kız telaşla beni aradı, “Ne kadar ahlaksız bir arkadaşın varmış, benimle neden tanıştırdın?” diye azarladı. “İlk tanıştığımız gece bana kalkmış (Sekste güçlü müsün) diye soruyor terbiyesiz. Yapıştırdım tokadı.” dedi. Şaşırdım hemen erkek arkadaşımı aradım “Ne oldu?” diye. “Kardeşim kadınların yaşı sorulmaz derlerdi de inanmazdım” dedi, “Seninkine (Seksen üçlü müsün) dedim, birden delirdi manyak.”

Garson kız

Garson kız, restorandaki işine gidince patronu kendisini kapıda karşılamış, “Bana bak” demiş, “Bu gece en dekolte elbiseni giyiyorsun, saçını güzelce topluyorsun, makyajını özenle yapıp servis yaparken çok seksi bir şekilde yürüyorsun. Tamam mı? Yürürken müşterilere bakıp dilinle dudaklarını falan yala, gözlerini falan süz.” Kız “Hayrola?” demiş “Bu gece özel bir şey mi var?” Patron “Hayır” diye cevap vermiş “Bugün biftekler çok sert.”
 

KAFAMI BOZAN ŞEYLER
 

KİTAP FUARINA SALDIRI DA YOL OLDU
 

Kayseri Kitap Fuarı sırasında muhalif İslamcı yazar İhsan Eliaçık saldırıya uğramıştı. Kayseri Belediye Başkanı'nın örgütlediği bazı kişiler, saldırganlar Eliaçık'ı fuara sokmamak için olay çıkartmışlardı. Nedeni basitti. Kayseri'nin AKP'li belediye başkanı ve AKP yandaşları İhsan Eliaçık'ın fikirlerini beğenmiyorlardı. Kitabından yazdıklarından haz etmemişlerdi. Dün de İstanbul Kitap Fuarı'nda bu kez Sabahattin Önkibar saldırıya uğradı. Yazdığı kitabı beğenmeyen bir MHP'li grup imza standına gelerek Önkibar'ı yumruklamaya kalktı. Kırmızı Kedi Yayınevi çalışanlarından bazıları da çıkan arbedede yaralandı. Niye böyle oluyor? Çünkü sorma, sorgulama, eleştirme, protesto etme kültüründen hiç haberleri olmayanların bildiği tek yol şiddettir. Ne yazık ki artık “güçlülerin hukukunun” geçerli olduğu ülkemizde bu tür şiddet eylemleri yapanın yanına kâr kalıyor. Son bir yılda gazete basanlara, gazetecilere saldıranlara hiçbir hukuki yaptırım uygulanmadı. Böyle olunca da elbette iktidar gücünü arkasına aldığına inananlar fütursuzca hareketlerden hiç sakınmıyorlar bile.
 

KOMİK
 

TCK TAMAM da AÇILIMINA BİR BAKALIM
 

Perşembe günü bu köşede yayınlanan yazımda Türk Ceza Kanunu'nun 114'üncü maddesini sizlerle paylaşmıştım. Ceza kanununun bu maddesine göre seçilmiş kişilere istifa etmesi için baskı uygulamak hapis cezasını gerektiriyor. Dün de Anayasa'nın 27'nci maddesini, yine TCK'nın 107'nci maddesi ile Borçlar Kanunu'nun 37-38'inci maddelerine göre belediye başkanlarının istifalarının “yok hükmünde” olacağını belirtmiştim.
Yazılarımı okuyan bir dostum sordu; “İki gündür sözünü ettiğin TCK ne anlama geliyor?” Ben de saf saf cevap verdim; “Ne olacak Türk Ceza Kanunu.” Arkadaşım güldü; “Yok” dedi “TCK'nın açılımı Türk Ceza Kanunu olsa o kanunu uygulayacak bir savcı mutlaka çıkar, Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye'nin bir kabile devleti olmadığını söylemiyor mu?” Tam ne diyeceğini çıkaramadığım için “Eee” dedim, “yani?” Arkadaşım “Yanisi var mı?” Dedi ve devam etti; “Artık Türkiye'de TCK'nın doğru açılımı olan Türk Ceza Kanunu geçerli değil ki, artık Tayyip Ceza Kanunları uygulanıyor, haberin yok senin.”

https://twitter.com/can_atakli_