17 Aralık’tan bu yana ne televizyon seyredesim var, ne gazete okuyasım…

Hakaretlerin, iftiraların, küfürlerin, yumruklaşmaların yaşandığı sıcak Türkiye gündeminden kaçmak, biraz  nefes almak istedim ve çok değerli bir arkadaşımın davetlisi olarak  Pendik Kültür Merkezi’nde düzenlenen  Sinopluların dayanışma gecesine gittim. 

Gece çok güzeldi. Şarkılarla, türkülerle başlayan organizasyon, konuşmacıların 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalını eleştirmesiyle  kavgalı, tartışmalı geceye dönüştü. Kürsüdeki misafir istifini bozmadan konuşmasını sürdürdü. İçerde çoğunlukta olan Sinoplular alkışlarla konuşmacıyı  desteklerken, AKP’li kadınlardan oluşan bir grup tepki göstererek salondan çıktı. Biz içerde olayı anlamaya çalışırken dışardaki tartışma bir süre daha devam etti.

Yani güzel başlayan gece 17 Aralık skandalı yüzünden gölgede kaldı. Organizasyonu yapan dernek başkanı bir içeri, bir dışarı koşturup durdu. Anlaşılan o ki gerilen ortamı yatıştırmak istedi.

Neyseki hemen sanatçılar devreye girdi de iş biraz olsun müziğin büyülü tınısıyla tatlıya bağlandı.

Evet değerli okurlar, görünen o ki bizler daha birbirimizin konuşmasına dahi tahammül edemiyoruz. Fikirlerimizi özgürce ifade edemiyoruz. En kötüsü de herşey ortadayken yanlışı savunur olmuş, koşulsuz biad eder duruma gelmişiz.

Ne içler acısı bir durum…

Düşünün bu olay siyasi amaç gütmeyen bir derneğin dayanışma gecesinde yaşanıyorsa, sokakta neler oluyor kim bilir?

Sokak demişken aklıma geldi, gerçi hiç aklımdan çıkmıyor, hatırladığımda ya da hatırlatıldığında içim derinden sızlıyor. 

Sabah işe giderken bir gazete aldım. Sürmanşetinde yer alan bir haberin fotoğrafına takıldım. Hepimizin bildiği, içimiz acıyarak hatırladığı genç bir çocuğun fotoğrafı.

Ali İsmail Korkmaz…

Eskişehir’de gezi olaylarına destek vermek istemiş ama eli kanlı katiller, zalimler, namussuzlar tarafından dövülerek, linç edilerek katledilmişti. Dün yine duruşması vardı Ali İsmail Korkmaz’ın…

Bu kez olayın görgü tanıkları hakim karşısındaydı. Teker teker ifade vermişler. Bunların içinde öyle bir ifade var ki, okurken boğazım düğümlendi. İnsan hayatının aslında bizim ülkemizde ne kadar değersiz olduğunun en acı fotoğrafıydı bu…

İfadeyi veren otel sahibi güvenlik kamerası görüntüleri ile ilgili olarak “Polis şalteri indir dedi, ben de indirdim” demiş.  

İşte bu kadar basit, işte bu kadar alçakça…

Ne kadar kolay değil mi? 

“Şalteri kapat dediler, kapattım”…

Kanım dondu.

Yahu bu bir insan, gencecik bir çocuk, elinde ne bir silah, ne bir sopa var. Bu vahşete nasıl göz yumulur?

Bu olay karşısında kendimize şimdi “insan” diyebilirmiyiz ya da bu ülkede insan haklarından bahsedebilir miyiz?

Hiç sanmıyorum, hiç umudum da yok… 


https://twitter.com/huzunyucel
https://www.facebook.com/huzun.yucel