SEÇİMLERE 4 AY KALMIŞKEN MUHALEFET NE YAPIYOR VALLAHİ BİLMİYORUM

Önce bir vahim yanlışı düzelterek başlayalım:

-Türkiye’nin diktatörlüğe filan gittiği yok!..

Türkiye, diktatörlüğün hem de tam göbeğinde yaşıyor!.. Yaptığı her konuşmada, her eylemde anayasa suçu işleyen cumhurbaşkanı sıfatlı kişinin öncülüğünde, dolu dizgin faşizmi soluyor...

Çok gerilere gitmeye gerek yok, yalnızca son bir kaç haftaya bakın, gündeme yalnızca iki konu hakim; AKP’nin genel seçimi nasıl da rahat kazanacağı ve tabii “Başkanlık Rejimi..”

Zaten hiçbir zaman tarafsız olmamış, olması da beklenmeyen cumhurbaşkanı sıfatlı muhterem, açık açık AKP için oy toplama gezileri düzenleyip, propaganda konuşmaları yaparken, hükümetin başındaki yardımcısı dışında partinin önde gelen isimleri, Cumhurbaşkanı’na, başkanlık makamının nasıl da yakışacağını anlatıyorlar!.. Hükümetin başındaki yardımcının bu konuda konuşmasına zaten gerek yok, çünkü “Reis” onun yerine, “onun da başkanlığı çok istediğini” anlatıp duruyor!..

Yanaşmalar da hem seçim, hem de başkanlık konusunda topyekun bir “huruç harekatını” başlattılar bile... Hangi gazeteyi açsanız, hangi köşeye baksanız, hangi televizyon programına gözünüz takılsa hap aynı konu, hep aynı yanaşmalar, hep aynı sözcükler:

-AKP seçimi alıyor, anayasa değişiyor, başkanlık geliyor!..

Tabii, özellikle yaratılan toz duman arasında, zaten fiili olarak yaşadığımız “tek adam” rejiminin koruyucu unsuru da “İç Güvenlik Yasası” adı altında son aşamasına getirilmiş bulunuyor...

-Artık üniformalar siyah mı olur, kahverengi mi, bilemiyorum!..

 * * *

Haliyle soracaksınız; peki, muhalefet ne yapıyor?..

-Vallahi bilmiyorum!..

 MHP’den hiç söz etmiyorum, varlığı ile yokluğu arasında en ufak bir fark kalmadığı için... HDP, perde arkasında yapılan anlaşmalarla, İmralı’dan aldığı talimat sonucu “açılım süreci” tutsağı sıfatıyla, seçim oyununun dışında kaldığını kendi ağzıyla itiraf etti bildiğiniz üzere... (bir dipnot: önümüzdeki iki aya dikkat, özellikle Nevruz ortamına.. Güven bunalımı ve kendine aşırı güven, işi başka boyutlara taşıyabilir!)

Pekii, ya CHP?.. Ülke alev alev yanarken, faşizmi kurumsallaştıracak, Türkiye’yi tam anlamıyla bir kabile devletine dönüştürecek yasalar çıkarılmak üzereyken ve seçimlere yalnızca 4 ay kalmışken, Ana Muhalefet Partisi ne yapıyor?..

Ortada akıl almaz yalanlar dönüyor... Cumhuriyetçi, ilerici kitleyi her zaman olduğu gibi seçimden soğutmak, “nasıl olsa kaybedeceğiz” düşüncesiyle sandıktan uzaklaştırmak için yanaşma medya ve bir takım “Kamuoyu İmal şirketleri”, el ele “algı oluşturma” kampanyaları düzenliyor.

Halbuki, her seçimde sonucu en isabetli şekilde tahmin etmesiyle ünlü SONAR Araştırma Şirketi başkanı Hakan Bayrakçı, daha iki gün önce bakın ne dedi:

- Rakamlar havada uçuşuyor. Ama bunlar doğru değil. AKP’nin bugünkü oy oranıyla 276 milletvekilini bulması çok zor. Meclis’te temsil edilmeyen önemli bir güç var. Bu güç bir yerde toplanırsa ya da ittifak sağlanırsa barajı aşacak büyüklüğe ulaşabilir. O zaman AKP, 250’ye bile ulaşamaz. Bu belirttiğim kesimin içinde HDP yok...

Bayrakçı’nın belirttiği kesim içinde, aslında CHP’de yok!.. Ama CHP seçmeninin içinde böyle bir güç birliğine sıcak bakacak çok sayıda Cumhuriyetçi olduğu kesin... Bakın neredeyse 1 ay önce Odatv’ye yazdığım “Cumhuriyetçi Cephe” yazılarımda ben ne demiştim:

-10-15 milyon kişinin sandığa gitmediği, yine milyonlarca oyun baraj nedeniyle çöpe gittiği ve iktidar partisinin hiç hak etmediği sandalyeler kazandığı bu açmazı ancak böyle kırabiliriz. Çünkü halka güven verecek bir ittifak AKP’nin oylarını dramatik şekilde geriye de çekecektir. Böyle bir ittifak, aritmetik değil geometrik şekilde çoğunluğa ulaşır ve kazanır diye düşünüyorum. Çünkü bu tür ittifaklar yarattığı coşku ve heyecan oranında oyunu artırır.

Gördüğünüz gibi aklın yolu bir, bu yazılardan bir ay sonra, SONAR’ın başkanı bu düşüncemi, üstelik rakamlarla doğruladı. Ancak CHP’den en ufak bir ses, bir çıkış yok, ne yazık ki!.. Hala “Kaçak Saray” da ikamet eden muhteremin ya da onun talimatlarıyla hareket eden AKP kurmaylarının çizdiği “dar sahada” paslaşmaktan öteye gidemiyorlar...

Halbuki ortam tam da CHP’nin istediği, üzerinde rahatlıkla başarılı strateji oluşturabileceği ortam... Partinin hiç vakit kaybetmeden üzerinde çalışması ve kamuoyuna ilan etmesi gereken iki yaşamsal konu var:

1- CHP’nin, hemen Cumhuriyetçi Cephe için harekete geçmesi gerekiyor. Ülkenin ilerici, yurtsever, Cumhuriyetçi milyonları böyle bir güç birliğine hazır. Bu girişim büyük bir coşku ve heyecan dalgası yaratacaktır.

2- Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Arena programında, Uğur Dündar’a verdiği “ yüzde 85 önseçim” sözünün içinin doldurulması ve CHP tabanına açıklanması gerekiyor. Nasıl bir önseçim uygulanacak, yüzde 15’lik kontenjan ya da merkez yoklaması hangi kriterler gözetilerek serpiştirilecek?.. Güven verici bir açıklama parti teşkilatının seçim sürecine tam motivasyonla iştirak etmesini sağlayacaktır.

 İddia ediyorum, CHP’nin de içinde yer alacağı böyle bir ittifakın iktidara gelmesi kaçınılmazdır!.. CHP iktidara devşirmelerle değil, içinden çıktığı halk ve aynı idealleri paylaştığı ilerici, cumhuriyetçi, yurtsever partilerle ulaşabilir...

Haa, aksi olursa, CHP önündeki altın fırsatı teperse ne olur?. Onu da bir ay kadar önce yazdığım yazıda paylaşmıştım; o bölümle bitireyim:

- CHP, böyle bir ittifakın içinde olmazsa ne olur?. Kötü olur!.. İttifakın çok önemli bir ayağı dışarda kalmış olur.. Ancak CHP, dışarda kalarak, geçen seçimde aldığı yüzde 26 oyu görebilir mi?. Hiç sanmıyorum!.. Bu ittifak ise yine kurulur, yine halka gider, yine programını açıklar ve barajın çok üstünde bir oy oranıyla TBMM’ye girer. Dışarda kalanlara ise ne olur, bilemem... Onlar için ancak, Nietzsche’nin o müthiş özdeyişini anımsatabilirim:

-Korkarak yaşayanlar, hayatı yalnızca seyrederler!..


https://twitter.com/umit_zileli