DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Söylediğime geliyorlar işte
Son bir-iki ay içinde birkaç kere dile getirmeye çalıştığım bir konu var.
Çevresi, Erdoğan’ı içinden çıkılmaz bir kapana sokuyor sanki.
Birincisi; artık hiç kimse Erdoğan’dan emir almadıkça yerinden kıpırdamıyor, tek bir karar almıyor, hiçbir uygulama yapmıyor.
İkincisi; yapılan kimi işler, üstü kapalı “Yukarıdan böyle isteniyor” fısıltısı ile savunuluyor.
Üçüncüsü; danışmanları, Erdoğan’a pek çok bilgiyi ya yanlış ya eksik veriyor. Erdoğan bu yüzden ya mahcup duruma düşüyor ya zora giriyor. Ama sonuçta ülkede güç ve korku hakim hale getirildiği için sorun çıkmıyormuş gibi oluyor.
Son üç gün içinde yine Erdoğan’ı çok zora sokan iki önemli olay yaşadık.
Önce millet korona derdi ile adeta “paranoyak” hale gelmişken bir de baktık ki Kanal İstanbul’un lojistik destek inşaatlarından biri için ihale yapılıyor.
Üç kişinin bir araya gelmesine bile kötü gözle bakılırken, yüzlerinde maskeler, ellerinde eldivenler bazı insanlar bir masa başına oturmuş ihale pazarlığı içindeler.
Ardından tüm camilerde cuma namazlarına izin verilmezken bir de ne görelim; sarayın bahçesindeki dev camide birbirlerinden ikişer metre uzakta, güya saf tutmuş insanlar imam olarak Diyanet İşleri Başkanı’nın arkasında cuma namazı kılıyor.
İhale olayının ardından Ulaştırma Bakanı’nın azledilmesi ister istemez akla “en olmadık anda kendi başına ihale yapan bakan doğru bir kararla kovuldu” fikrini getiriyor.
Gerçi CHP’nin buna tepkisi “Azledilmesi bu nedenle değildir, ihaleyi yanlış kişiye vermiştir” şeklinde ama bir şey diyemem. Gerçi ikisi de mantıksız değil o da başka.
Peki “VIP cuma namazı” kıldıran da görevden alınacak mı acaba?
O Diyanet İşleri Başkanı, toplumun “fanatik AKP’li” olanlarının dışında tepki çekiyor hayli zamandır.
Bu adam dünyanın hiçbir Müslüman ülkesinde uygulanmayan bu tür cuma namazını, üstelik sarayın dev camisinde kıldırırken Erdoğan’dan izin aldı mı?
Aldıysa da almadıysa da sorun büyüktür aslında.
Aldıysa Erdoğan bu izni verip kendisinin niye katılmadığına nasıl mantıklı bir cevap verecektir?
Almadıysa, bu yapılanın Diyanet İşleri Başkanı’nın yanına bırakılmaması ve tıpkı Ulaştırma Bakanı gibi derhal azledilmesi gerekir.
Çünkü her şeyden önce bu namaz, Müslümanlar arasına nifak sokan bir uygulamadır.
İslam dininde Müslümanlar arasında ayrıcalık, farklılık yoktur, imtiyazlı kimse olamaz, herkes eşittir.
Millete cuma namazı kıldırmazken bir avuç imtiyazlı kişinin namaz kılması, bu namazı kılamayanları hem rencide eder hem de “Yoksa biz günah mı işliyoruz?” duygusuna iter.
Milyonlarca insan muhtemelen içinde zaten var olan “dinime uymuyor muyum, Allah’ın emirlerini yerine getirmiyor muyum?” korkusuna rağmen, sırf devletin aldığı karara uymak için camiye gitmezken; birilerinin bu görevi yerine getirmesi ruhları derinden tahrip eder.
Ayrıca yine İslam dininin kurallarına göre cuma namazı herkesin özgür iradesiyle girebileceği mabetlerde kılınabilir ancak.
VIP cuma namazına sadece davetlilerin katılması, cuma namazının en önemli kurallarından biri olan safların, omuzların birbirine değecek kadar yakın tutulması gereğine rağmen, ikişer metre aralıklarla durularak kılınması da ayrıca zaten affedilemez bir durumdur.
Sonuç olarak son zamanlarda yaşadığımız “Erdoğan’ı zora sokma” olaylarından birini daha yaşamış olduk.
Nitekim AKP’nin eski milletvekillerinden Mehmet Metiner de aynı düşünceler içinde dün hayli öfkeli bir sosyal medya paylaşımı yaptı.
Metiner sağlık nedenleriyle cuma namazlarının engellenmesinin doğru bir karar olduğunu belirttikten sonra şunu yazdı;
“Peki bu karara başta Diyanet İşleri Başkanı olmak üzere Diyanet’in seçkinlerinin uymaması neyin nesidir, hangi akla hizmettir? Bugünkü VIP cuma görüntüleri hiçbir şekilde kabul edilemez. Millete yasak olan, Diyanet seçkinlerine yasak değilse bu asla kabul edilebilir bir durum değildir. Cuma namazının Beştepe’de yapılıyor olması asla kabul edilemez. Sanki Cumhurbaşkanımız ordaymış, o istiyormuş diye böyle bir cuma namazı kılındığı algısı oluşturmak Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsında milletin gönlünde taht kurmuş siyasetine de yönelik bir suikast girişimi değil de nedir? Son derece üzgünüm, Diyanet’i şiddetle kınıyorum.”
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Yaşlıları sevelim, bazı yaşlılar olmasaydı medeniyet bugünkü seviyesine gelemeyecekti
Korona önlemleri sırasında yapılan “hatalı” anonslar nedeniyle yaşlılar çok sıkıntılı.
Sokağa çıkma yasağının 65 yaş üstündekilere uygulanması “koruma amaçlı” olarak doğru karar ama toplumdaki algılanışı ters olunca pek çok yaşlıyı hem üzdük hem mutsuz ettik.
Toplumun bir kesimi sanki koronayı yaşlıların taşıdığını hatta tüm yaşlıların koronalı olduğunu zannetti.
Öyle ki aynı evde dedeye, torunu göstermeyenlerin olduğu bile söyleniyor ortalıkta.
Kendisi 73 yaşında olan eski milletvekillerinden Tevfik Diker, dünya tarihinde önemli kilometre taşları olan isimlerin, ileri yaşlarda yaptıkları hizmetleri toplayıp göndermiş.
Yaşlıların biraz ötelendiği şu günlerde onlara moral, geçlere de ders olması umuduyla bunu sizlerle paylaşmak istiyorum;
– Kristof Kolomb, Amerika’yı keşfe çıktığı ilk yolculuğunda 50 yaşını çoktan aşmıştı.
– Pasteur, 60’ında kuduz aşısını buldu.
– Mimar Sinan, Süleymaniye Camisi’ni bitirdiğinde 70 yaşını geçmişti. Selimiye Camisi’ni tamamladığında ise 86 olmuştu.
– Galile, Ay’ın günlük ve aylık çizimlerini yaparken 73 yaşındaydı.
– Şarlo, 76 yaşında film yönetmeniydi.
– Goethe, en büyük eseri Faust’u ölümünden bir yıl önce, yani 82 yaşında bitirmişti.
– Nobel ödüllü Alman Doktor Albert Schweitzer, 88 yaşına rağmen Afrika hastanelerinde durmaksızın çalışarak ameliyat yapıyordu.
– Tolstoy, 67 yaşında bisiklete binmeyi öğrendi!
– 57 yaşındayken 1994 yapımı Esaretin Bedeli (The Shawshank Redemption) filmiyle tanınan Morgan Freeman, 68 yaşındayken 2005’te “Million Dollar Baby” ile yıllardır hayalini kurduğu Oscar’ı kucakladı.
– Dört defa İngiltere Başbakanı seçilen Gladstone, İngiltere Başbakanlığı’na getirildiğinde yaşı 83’tü!..
ÇOK GÜLDÜM
Bu hafta biri koranalı, 4 fıkra
Koşullarımız ne olursa olsun, yüzümüzdeki tebessümü asla kaybetmeyeceğiz.
Bu pazar da Yıldırım Tuna’dan gelen fıkralarla hayatımıza bir parça neşe katalım.
Öyle değil mi?
KORONA
Kadın banyodaki kocasının cep telefonunu kıskançlıkla karıştırırken “Korona” diye bir kayıt görmüş, sinirden elleri titreyerek basmış “ara” butonuna.. Biraz sonra bir bakmış ki kendi telefonu çalıyor.
DUVARDAN DUVARA HALI
Salona duvardan duvara halıyı kaplayan usta, bir “sigara molası” vermiş. Adam sigara paketini arayıp bulamazken birden salonun tam ortasında, halının altında bir kabarıklık fark etmiş. Bunu yere düşürüp sonra halıyı üzerine serdiği sigarası zannetmiş ve “1 paket sigara için tüm yapıştırdığım yerleri sökmeyeyim” demiş, çekici alıp oraya vura vura “o bombe”yi bir güzel düzleştirmiş…
Tam o sırada evin hanımı elinde bir paket sigara “Usta, sigaranı antrede bırakmışsın..” diye içeri girmiş gülümseyerek ve eklemiş “Bak, karşılığında sen de benim bir saattir kayıp muhabbet kuşumu bul ödeşelim.. Tamam mı?..”
ANNE ve KAYIP LENS
Delikanlı, top oynarken kontak lensinin birini düşürmüş. Epey arayıp bulamamış, sonra tutmuş evinin yolunu.. Konuyu annesine anlatınca kadıncağız oğlunun top oynadığı yeri araştırmak için dışarı çıkmış ve biraz sonra da elinde kayıp lens ile dönmüş…
“Aa..!” demiş çocuk, “Ben o kadar arayıp bulamamıştım.. Sen nasıl buldun anne?..”
Annesi hafif öfkeli ama rahatlamış biçimde “Ayni şeyi aramıyorduk da ondan..” demiş, “Sen minik bir plastik parça ararken, ben 500 liramın peşindeydim!..”
VEDA YEMEĞİ
Yaşlı rahip emekli olunca; politikacı, onun adına şehirdeki bütün ileri gelen aileleri davet ederek büyük bir veda yemeği vermiş. Kendi davete gecikince sıkılan kalabalığı oyalamak için yaşlı rahip mecburen kürsüye çıkmış, “Bu şehre ilk geldiğimde burası berbat bir yerdi” diye söze başlamış, “Bana ilk günah çıkartmaya gelen şahıs hırsızlık yaptığını, polise yalan söyleyerek hapisten kurtulduğunu, ailesini ve iş yerini dolandırdığını, patronunun eşiyle aşk yaşadığını itiraf etmişti. Çalışma ve çabalarımız sonucunda burası hayır dolu bir şehre dönüştü..”
Rahip konuşmasını tam bitirdiği sırada veda yemeğini düzenleyen politikacı nefes nefese içeri girip kürsüye fırlamış; “Geciktiğim için özür dilerim” demiş telaşla, “Sevgili rahibimiz bu şehre geldiği gün onu terminalden alıp kilisemize getiren benim… Aranızda onun yardımı ile ilk günah çıkaran kişi olma onurunu da ben taşıyorum.”
https://twitter.com/can_atakli_