SÜNNİ CEPHE YARILDI

Sıkı bir Katolik Hıristiyan olan Fransız General ve devlet adamı Napolyon Bonapart 1798’de bir Osmanlı vilayeti olan Mısır’ı işgal ettikten sonra şöyle demişti: “Müslüman geçinerek Mısır’ı ele geçirdim.”

Bunu da o sıralarda Suudi Arabistan’da ortaya çıkan Vehhabileri kullanarak yapmıştı. Bugünkü Suudilerin dedelerinin mezhebi olan Vehhabilik, sıkı Müslümanlık gibi gözüken ama özünde sömürgecilere hizmet eden ideoloji idi. Osmanlı Devleti’ni arkadan vuran da bunlar oldular.

Sünni bir mezhep olan Vehhabiliği daha sonra İngilizler kullandı. Bu zihniyetin devamı olan Müslüman Kardeşler örgütü Mısır’da İngiliz desteği ile kurulup Hindistan’dan Afrika’ya kadar yayıldı.

20. Yüzyıl’ın ortalarında İslam dünyasındaki Sünniliği kullanma işini ABD devraldı. Türkiye’deki Nakşibendi, Nurcu, Işıkçı gibi bütün Sünni tarikatlar Amerikan severliği mahallelere kadar yaydılar. “Komünistler gelip camileri yıkacak; kadınlarınızın kocası onlar olacak!” yalanı ile Sünni tabanı Amerikancı yaptılar. Fetullah Gülen de bu isimlerden birisiydi.

ERDOĞAN ÖRNEĞİ

Bu akım, İslam dünyasını iç kargaşaya iterek yağmalama projesinden başka bir şey değildi. Komünist blok çöktükten sonra Amerikan yönetimi, arkasına Sünni ülkeleri alarak ve İran’ı tehdit öğesi gibi göstererek bölgeyi yağmaladı durdu. Hatta Büyük Ortadoğu Projesi ile bölgedeki 22 devletin sınırlarını değiştireceğini, burada bir Kürdistan Devleti kuracağını bile açıkladı. Bu işte yanına AKP’yi aldı. AKP Genel Başkanı Erdoğan kendisini BOP Eşbaşkanı ilan ederek aynı zamanda Müslüman Kardeşler’in dünya lideri olma havasına girdi. Bu harekete direnen Suriye yönetimini yıkmak için Batı emperyalizmi ile ortak çalışmalar yaptı.

Bu süreç, aynı zamanda İran’ı da kuşatarak susturmayı içermekteydi. Sünni ülkeler, Şii İran kötülenerek ABD’nin arkasına takılmıştı.

Ama bildiğimiz gelişmelerden sonra AKP Lideri Erdoğan, ABD için önemsiz hale geldi... İktidarı tehdit edilen Erdoğan ABD’ye karşı direnmeye karar verdi.

Ama bir de baktı ki düne kadar birlikte olduğu Sünni devlet yönetimleri ona arkasını dönmüşler...

Sorunun mezhepçilik olmadığını kabul etmek zorunda kalan Erdoğan, kurtuluşu Şii cephede aramak zorunda kaldı ve İran’a yöneldi. Rusya ile bağlantıya geçti ve Avrasya seçeneğini masaya yatırdı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Polis Akademisi Mezuniyet Töreni’nde yaptığı konuşma ile ABD yönetimini bir kez daha açıkça hedef aldı. Önceki ve şimdiki Amerikan yönetiminin kendisini itip Fetullah Gülen’e sahip çıkması, Sünni cephenin en önemli ismini tercih yapmaya zorlamıştı.

ANA GERÇEK MEZHEPÇİLİK OLAMAZ

*ABD sömürgeciliğinin ördüğü Sünni mezhepçi duvar bugün parçalanmıştır. Yakın zamanlara kadar bir arada duran Türkiye-Suudi Arabistan-Mısır, Katar vb... bugün ayrı yerlerdedirler.

Bu olumlu bir gelişmedir ve desteklenmelidir. Çünkü Erdoğan’ın istemeden bile olsa geldiği yer Şii mezhepçilik değil, sömürgecilere karşı mücadelenin verildiği bir sahadır. “Vay sen dün şunu dedin, bunu yaptın!” diyerek onun bu olumlu adımını kötüleyemeyiz, geri çeviremeyiz.

* Dün, onun “Türk Milleti” dediğini duyunca çok mutlu oldum. Türk Milleti, bu devletin tek sahibidir. Türk Milletini kenara koyarak anti-emperyalist mücadele verilemez ve terör örgütleri (PKK-FETÖIŞİD) yenilemez.

*Bu devleti ayakta tutan, geliştiren temel değerler, anayasanın başlangıç ilkelerinde anlatılan laik ve Kemalist ilkelerdir. Erdoğan bu ilkelerle mücadele ederek ve iç cepheyi bölerek Amerika ile savaşamaz.

O yüzden kendisinden hemen, Kemal Atatürk’e karşı yürütülen ve AKP örgütlerince el altından desteklenen saldırıları durduracak adımlar atmasını bekliyoruz.

Tekrar ediyorum: Sayın Erdoğan! En az yüzde 80’i Atatürkçü olan iç cepheyi parçalayarak dış cephedeki savaşı kazanmak mümkün değildir.


https://twitter.com/r_zelyut