TABLO ÇOK VAHİM…
Eğitimin askıya alındığı, işsizliğin tavan yaptığı, 4 milyon gencin ne okula gittiği, ne bir işte çalıştığı, bu gençlerin 3 milyonunu kızların oluşturduğu ülkemizde etkili ve yetkili isimlerin bu tür önemli konularda ne düşündüğünü bugüne dek görmedik, duymadık o nedenle bilemeyiz! Daha net bir ifadeyle her 3 gençten 1’inin işsiz ve eğitimsiz olduğu, her 4 üniversite mezunundan 1’inin iş bulamadığı, böylece 35 ülke arasında son sıralarda yer aldığımız bu kara değil kap kara tablo için iktidarı oluşturan muhterem cenah ne düşünüyor? Açıklamalara bakınca hiçbir şey…
Kendilerine her konuda danışmanlarının raporlar takdim ettiği (kendi ifadesiyle) CB merakla beklenen açıklamayı yaparak; “Bazı belediyelerimiz şahsımın heykelini yapmışlar. Değerlerimize terstir yapmasınlar” diyerek derin içerikli bir mesajla noktayı koyup, kulakları kökünden çekti ya! Haberi duymayanlar için yineleyerek, esas konuya dönelim. Ekonomi, eğitim, sağlık, güvenlik tel tel dökülürken bir yanda kendisini bir düşünce alanlar var. Bir yanda bu konuları yabana atmamak gerek diye kaygı duyanlar var. Bir yanda da buna da alışırız diyen ve her konuda esip gürleyenlere alkış tutanlar var.
Hal böyle iken hariçten gazel okumak gibi olmasın ama(!) karanlık bir ufuk turuna çıkmakta da her zaman olduğu gibi yarar var!
Hukukun üstünlüğü endeksi 113 ülke içinde bizi 99.sıraya yerleştirmiş böylece bazı konularda Afganistan, Nikaragua, Etiyopya ve Uganda’nın bile gerisinde yer almaya başlamışsak! Yaz yaz bitmez deseniz de konu tekrarlanır…
Herkesin bildiği sırları yinelemek gibi olmasın ama! Yeşil alerjilerini iyi bildiğimiz, ağaç sevgisizliklerini test ede ede ezber ettiğimiz, AVM meraklarıyla yıllardır tanış olduğumuz “Yeni Türkiye’nin” yepyeni yöneticilerinin bu özelliklerini sıklıkla not etmekte fayda var. (çabuk unuttuğumuz için) yine milletin, ümmetin, İslam âleminin lideri olmak gibi bir özelliğin yanına Avrupa’nın en büyüğü olmak gibi kolay elde edilmeyen bir sıfatı ekleyenleri de…
Kendilerini her konunun müdafisi ve müdavimi sayan, yaşamsal konularda kör sağır dilsiz olmayı yeğleyen, hayati bazı kurumların geldiği noktayı son derece doğal olarak değerlendirenleri de…
Yeri gelmişken yineleyelim! Bizler; devlete ve onun kurumlarına güveni esas alan bir eğitim sisteminden geçtik ve değerlere bağlılığı olmazsa olmaz sayan aile terbiyesiyle yetiştik. Anne ve babalarımızın “Onu yap! Bunu yapma!” tembihleriyle büyüdük. Bugün gelinen noktada, “bakın memleketi nasıl adalet, demokrasi ve eşitlik aşkıyla yönetiyoruz” diye ortalarda esip gürleyenleri görünce akıl tutulması yaşamamız bundan!
Batının hakkımızda dediklerine ve değerlendirmelerine bakınca, kendimizi dünyaya, cihana, insanlık âlemine nasıl anlatırız diye derin derin düşünmemiz bundan! Sayfalar dolusu yazarak avaz avaz bağırmak istememiz bundan! Derdimiz ülke, kaygımız çocuklar, tasamız gelecek olunca sık sık aynı konuların altını çizmemiz bundan.
Okuduğunuz bu metni yukarıda yazılanları fonda tutarak değerlendirirseniz, biraz geçmişe özlem, biraz da teşekkür içerdiğini göreceksiniz.
Hele de eğitimin eğitim olduğu zamanda sisteme, topluma, gençliğe, ülkeye katkılarını asla unutamadığımız, her daim andığımız, sık sık adından söz edip derin ahlar çektiklerimizi düşünüp, bir de son 15 yılda olup biteni görünce!
Not: Bugünlerde çok tartışılan; “her veda bir elveda mıdır?” sorusuna, geçmişi bu kadar sık andığımıza göre cevap belli ve ortada desek mi?