TABLO GURUR VERİCİ…

4 yılımı geçirdiğim Erzurum’da doğan, mezunu olduğum Atatürk Üniversitesini bitiren, eski komşu ilçemiz, yeni komşu ilimiz Ardahan’da rektör olarak görev yapan profesör okuldaşımın 10 parmağında 10 marifet olduğunu duyunca ortak paydalarımız adına büyük mutluluk duyduğumu baştan ve peşinen söylemeliyim!

Efendim! Hem fizik okuyacaksınız hem edebiyat ve sağlık bilimleri dekanı olacaksınız, bazı birimlerde müdürlük, bazı birimlerde koordinatörlük yapacaksınız. Bu çok yönlülük, az bulunurluk ve özel yetenek alkışlanmaz, yazılmaz da ne yapılır?

Hele de gençlerimizin yüzde 70’i ekonomik endişe içinde iken, yüzde 25’i işsizken, büyük bölümü hayallerini unutup, mezun oldukları dallar yerine hizmet sektöründe üç otuz paraya çalışırken, çok yönlü ve yetenekli bir rektörün 9 makamda 9 farklı görevi aynı anda yürütmesi gençlere rol model olması açısından önemli ve kayda değerdir.

İşçisinden memuruna, köylüsünden kentlisine, sanatçısından çiftçisine, iş insanından, işsizine, kadınından erkeğine, çocuğundan yaşlısına! Ne olursanız olun sorunlarımız diz boyu iken bu özel örnekleri yazmak gerekir ki gençler yarınlar adına kendilerini hazırlasın, umutsuzluğa kapılmasın, farklı şapkalar takmaya hazırlıklı olsun…

Çünkü olup bitene bakınca gittikçe zorlaşan, eli zayıflatan, işleri geciktiren, umutları bitiren, hayalleri yerle bir eden bir tabloyla karşılaşıyoruz…

Demem o ki: Parlak yıldızların uzaklaştığını görüp, alaca karanlıkta el yordamıyla yol bulmaya çalıştığımızı anlayınca, hele de toplumun sinir uçlarının davul gibi gerildiğine tanıklık edince insan kaşıma ve kışkırtma amacıyla değil eleştirel ve muhalif bakmak adına yazıp çizmekten kendini alamıyor! Üretim yok, yatırım yok, istihdam yok, teşvik ve destek bazılarına var, sektörel dağılımda liyakat yerini kayırmacılığa bırakmış, görev ve sorumluluk alanları, planlama, üretim ekonomisi unutulalı çok olmuş. Akıl, bilgi, deneyim yerini yandaşlığa bırakmış…

Ama iyi hocaların, başarılı yöneticilerin, büyük devlet adamlarının duruşu, davranışı iz bırakan kimliği, etkileyen, yön çizen, rol model olan, umut veren, yol açan, zihinsel tembelliği unutturan, hayal kurduran özellikleri hep akılda kalmış. Nokta…

Başlı başına ve çok önemli bir sorun olan bu konuyu burada noktalayıp gelelim demirbaş deftere kayıtlı diğer sorunlarımıza!

Bir yanda açlık sınırının 2 bin 903 liraya, yoksulluk sınırının 9 bin 457 liraya çıktığı bir ülke. Diğer yanda işsizlik, açlık, yoksulluk, enflasyon, geçim derdi, düşük maaşlar, pandemi, yangınlar, göçmen sorunuyla yüzleşen kırgın, kızgın, kaygılı ve güvensiz bir toplum…

Bir yanda 2.5 milyon adayın girdiği, 1.7 milyonun elenip hayallerine veda edeceği, belki bunalıma gireceği, üniversiteli olmanın da olmamanın da gençliği mutsuz ettiği YKS sınavında 1 milyon adayın sıfır çektiği, sadece 657 bininin 4 yıllık bir fakülte tercihi yapabileceği eğitim gerçeğimiz! Diğer yanda 40 matematik sorusundan 5’ini doğru yanıtlayan, 20 fen bilimi sorusundan 3’üne cevap veren, 40 Türkçe sorusundan 18’ini bilen, 20 sosyal bilimler sorusundan 8’ine doğru cevap veren bir sistem ve öğrenci düzeyimiz! Ve akademik özgürlükte 175 ülke arasında 170.sırada yer almamız! Atılan yanlı ve yanlış adımlar milyonlarca mutsuz ve umutsuz genç bir kitle yarattı. Ülkemiz gençlerine sunduğu olanaklar açısından son sıralarda yer alarak, Endonezya, Vietnam, Bahreyn ve Kıbrıs’ın altına yerleşti. Biz hala şaha kalkan ülke masalı dinliyoruz!

Kutlama notu: Tokyo olimpiyatlarında başta Filenin Sultanları olmak üzere, Yasemin Adar, Buse Naz Çakıroğlu, Busenaz Sürmeli, Hatice Kübra, Mete Gazoz ve emekleriyle, çabalarıyla, alın terleriyle bu zorlu günlerde içimizi açan, yüzümüzde güller açtıran tüm sporcularımızı ağız ve gönül dolusu teşekkürlerle kutluyorum…

Son dakika notu: Rize’de Rize çayı, her türlü felakette teselli çayı atan CB ihracatta rekora koştuğumuzu, sanayide rekor üstüne rekor kırdığımızı, büyüme hızımızın hız kesmediğini, faizlerin düşeceğini, Amerika, Rusya ve Kanada’nın da yandığını, sorumluluğun belediyelerde olduğunu söyledi.

Yazarın notu: Büyük Taarruzda dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Kibir rüzgârlarının sert estiği saraydan yönetilen Türkiye’de gözler göklerde uçakları ararken ülkemiz yanıyor. Var mı ötesi?

Hatırlatma notu: Hafta sonu okurlarıma farklı bir yazı okutmak istemiştim ama konu dönüp dolaşıp aynı yere geldi. Pazartesi gündeme ilişkin harareti yüksek bir yazıyla kaldığımız yerden devam…