VURGULANMASI GEREKEN BİRKAÇ NOKTA!
Zamanın kimi haklı çıkaracağını merak ederek, yeni sözü olmayan yöneticilerin ne söylediğine ve neyi kastettiğine bakarak, ülkemizin yakıcı gündemine ait birkaç noktayı yarım ağız değil, içtenlikle vurgulamak gerekirse; şunları not düşmeden, hem de iri puntolarla yazmadan geçemeyiz. Misal CB muhalefete ne diyor; “Ülkenin yönetimine talip olduklarını söylemekten vazgeçmelerinin kendileri için daha iyi olacağını hatırlatmak istiyoruz!” Yine Adana’da buluştuğu gençlere ne diyor; “Biz bir farkın iktidarıyız!”
İlk ağızdan yapılan bu açıklamaların ilki biraz değil bariz bir uyarı, ikincisi açık ve net bir itiraf değil mi? Cevabınızı duyar gibiyim!
OECD üyesi 33 ülke arasında Türk öğretmenler en düşük maaşla 27. sırada yer alıyorsa! Eğitim öğretimin taşıyıcı sütunları olmalarına rağmen evini kıt kanaat geçindiren eğitim ordusu, yarı aç yarı tok gezip, mesleğin gerektirdiği kültürel ve sanatsal etkinliklere bütçe ayıramıyorsa! Yıllardır yönetim tarafından talep ve istekleri göz ardı edilip kabul görmüyorsa!
Öğretmenler 24 Kasım için belirlenen kurallar gereği; Taşkınlık yapmadan, duygu ve düşüncelerini efendice ifade ederek, düzgün giyinerek( ne demekse?) kurutulmuş yerli ve milli mango ve smoothie ikramı için saray tarafından kabul edilecekse!
Ülkemizde 15 yıl önce 78 üniversite varken, köy, kasaba, apartman girişi derken tabela tabir edilen üniversite sayısı iki ara bir derede 203’ü bulmuşsa! Bu sayı YÖK’ün yeni onaylarıyla yakında 215’i bulacaksa! Alt yapısı, laboratuvarı, kadavrası olmadan 129 devlet üniversitesi içinde 79 tıp fakültesi açılmışsa! Etkili ve yetkililerin bir açıklaması olmalı değil mi?
Yine son 15 yılda kurulan 132 bin 337 öğrencili 15 üniversiteden 5’inde tek bir kadın profesör yoksa! Bu üniversiteler; Iğdır, Hakkâri, Kilis, Bingöl ve Sivas üniversiteleri ise! Bunun adı erkek erkeğe yükseköğretim değilse nedir?
Aynı zamanda Tıp doktoru olan AKP eski Konya milletvekili Hüsnüye Erdoğan; “Cumhurbaşkanımızın şefkatini, merhametini, milletimize olan sevgisini, bağlılığını, sevdasını ben bilirim. O topu alıp göğsünde yumuşatıyor, mecburen topluma yansıtıyor. Bu çerçevede doğalgaza mini mini zam gelmiştir. Zamları muhalefet şişirmektedir. Gençler mideleri boş bıraksın.”
Hani neresinden tutulur bu sözlerin derler ya! Sondan tutarak ilerlersek; Sn. Hüsnüye Erdoğan! Merak buyurmayın mutfakta zaten tencere kaynamıyor, faturalar ödenemiyor, işsizlik önlenemiyor, Emine Hanımın tavsiyeleri doğrultusunda porsiyonlar sizin deyiminizle mini mini küçültülüyor, mango kurutularak yeniliyor. Özetle mideler zaten boş değil bomboş!
Bu arada 30 yıl önce tohum verdiğimiz Kanada’dan mercimek ithal eder olduk. Bu onlar adına bir başarı öyküsü, bizim adımıza da hüsran değilse nedir?
O halde biz yine ekonomiye dönelim…
2002’de dış borç 150 milyar dolardı, bugün 475 milyar dolar! Füze hızıyla yükselen çeyrek altın 2002’de 32 liraydı, bugün 863 lira! Bu duruma kazançları 7 sülalelerine 700 yıl yetecek olan ve hatırı sayılır makamlarda oturanlar ne der bilemeyiz ama! Bildiğimiz o ki; yargıya güvenin azaldığı, ekonomik sıkıntı ve işsizliğin cepleri de bütçeleri de zorladığı, hırsızlık ve yolsuzluğun neredeyse kurumsallaştığı, gençlerin geleceklerini kurmak için akın akın yurtdışına gitmenin yollarını aradığı ülkemizde; İnsanı en çok yoran ve yıpratan iki duygu olan öfke ve umutsuzluk tavan yapmış…
Misal! Çin’den ithal ettiğimiz sarımsak, İran’dan ithal ettiğimiz soğan, Mısır’dan ithal ettiğimiz patateslerin çürük çıkması karşısında yönetim sessizliğini korurken, ürünü tarlada çürüyen çiftçi çok şey söylüyor!
Yetenek ve cesaretlerine şapka çıkardığımız müstesna ve mümtaz sanatçılarımız görmezden gelinecek! Eline su dökemeyeceğiniz yetenekler yok sayılacak! Siyasetin rengi, doğası, kimyası bozulacak! Sanatsal yeteneği genlerine işlemiş sanat erbabının etkinliklerine belediyeler eliyle gem vurulacak! Sonra da hiçbir şey olmamış gibi durmak yok yola devam denilecek! Yapılan her açıklamayla, atılan her adımla halk biraz daha sükût- u hayale uğratılacak! Her daim heyecan dozu yüksek, daha ne olsun dedirtecek açıklamalar yapılacak! Barış dilinden uzak durup kutuplaştırma üslubu seçilecek!
Sonra da “Daha Adil Bir Dünya Mümkün!” adlı kitap yazılacak. Yetinilmeyecek Emine Hanım bir yemek kitabı yazacak, daha sonra “Afrika” seyahatlerini de kaleme alacak!
Eşlerin eş zamanlı yazdığı bu kitaplar ilginç ve önemli. Aslında var ya Sn. Emine Erdoğan 19 yıla sığdırdığı tüm VİP seyahatlerini kitaba dökse Fransız Yazar ve gezgin Jules Verne yaya kalır doğrusu…