ANALİZ

Erdoğan’dan iki büyük gaf!

Roma’da yapılan G-20 zirvesi bitti ve AKP genel başkanı Erdoğan ve beraberindekiler de Türkiye’ye döndü.

Tabii bu gezi saray medyası tarafından her zaman olduğu gibi yine “zafer” olarak sunuldu.

Saray medyasının tüm unsurları Biden ile görüşmeyi “Erdoğan’ın büyük başarısı” başlıklarıyla duyurdu.

Dünkü yazıda belirttiğim gibi tam da tahmin ettiğim oldu ve saray medyası 20 dakika olarak planlanan görüşmenin bir saat beş dakika sürmesini de Erdoğan’ın gücüne bağladı.

Tabii resmi açıklamalara ve Erdoğan’ın basın toplantısında söylediklerine bakınca ortada çok önemli bir şey olmadığı anlaşılıyor.

Çok belli ki Biden, Erdoğan’a taleplerini sıralamış ve bunların yapılmasını istemiş.

Erdoğan ise bunları kabul etmiş.

Bu durumun resmiyete yansıması ise “İki ülke arasında müzakerelerin süreceği bir mekanizma oluşturuldu” şeklinde olmuş.

Erdoğan’ın Biden ile yaptığı görüşmeden sonra yaptığı açıklamadaki iki bölüm çok dikkatimi çekti.

Erdoğan F-16 konusunda “Bu dar kapsamlı görüşmede de F-35’ten kaynaklanan bizim 1.4 milyar dolar bir ödememiz vardı ve bu ödemeden hareketle bu süreci nasıl iyi bir konuma taşırız, bunun üzerinde durduk. Daha çok F-16’lar gündeme geldi. Elimizdekilerin modernizasyonu ve yeni F-16 verilmesi gündeme geldi. Savunma bakanlarımız süreci takip ediyorlar. Biden’ın olumlu yaklaşımı gördüm” dedi.

Bu ifadeden anlaşıldığı kadarıyla Erdoğan; Biden’a, “F-35’leri vermiyorsunuz ama bari alacağımızın karşılığı olarak F-16’lardan verin” demiş.

Biden ise buna olumlu bakıyormuş.

Biden’ın olumlu bakışı Erdoğan’ı pek sevindirmiş.

İyi de, Erdoğan Roma’ya gitmeden önce “Amerikan yönetimi F-35’teki alacağımıza karşı F-16 vermeyi teklif etti, bu durumu değerlendiriyoruz” dememiş miydi?

Gerçi Beyaz Saray bu açıklamadan hemen sonra “Bizim böyle bir teklifimiz olmadı” açıklaması yapmıştı.

Bu yalanlama üzerine saray sessiz kalmış, ama Roma seyahati öncesi sanki yepyeni bir konuymuş gibi “Masada F-16 konusu da olacak” açıklamaları ile sanki Amerika’ya baskı yapıyormuşuz havası vermeye çalışmıştı.

Bu birinci gaf bana göre.

Gelelim ikincisine.

Erdoğan Doğu Akdeniz ile ilgili bir soruya “Bugünkü görüşmemizde Doğu Akdeniz ile ilgili hiç konuşmadık. Demek ki Biden’ın gündeminde değil benim de gündemimde değil” diye cevap verdi.

Yanisi şu ki Roma görüşmesi Biden’ın gündemine göre yapılmış.

Erdoğan farkında olmadan bunu açık etmiş sözleriyle.

Dış politikamız işte bu mantıkla ve bu tür yöntemlerle yürütülüyor.

Lafa gelince süper güç, süper devletiz ama değil mi?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Biden’dan Erdoğan’a çok büyük iyilik

Roma’da Biden’la görüşebilen Erdoğan, Glasgow’da yapılacak iklim zirvesine katılmaktan vaz geçerek gece yarısı Türkiye’ye döndü.

Yaygın söylem “Biden’la Roma’da görüştükten sonra artık İngiltere’ye gitmenin bir anlamı kalmadı” şeklindeydi.

İtirafa bakar mısınız?

Demek ki bu iktidarın gündeminde yalnızca Amerika Başkanı ile görüşmek var.

Amerika başkanı Erdoğan’la görüşsün yeter.

Uluslararası ilişkilermiş, devlet ciddiyetiymiş, Türkiye’nin itibarıymış, inanırlığıymış, güvenirliğiymiş hepsi bir kenara bırakılabiliyormuş.

Bu birinci bölüm.

Şimdi ikinci bölümü anlatayım.

Glasgow’a gidilmemesinin asıl nedeni İngiliz yetkililerin, “İstediğiniz protokol ve güvenlik konvoyu çok abartılı bini karşılayamayız” demesi.

Erdoğan 50’den fazla araçtan oluşan bir konvoyla gezeceğini söyleyince; İngilizler, “Bunu yapmamız bu küçük kentte mümkün değil” karşılığını vermişler.

Erdoğan da “O zaman ben de gitmem” demiş.

Şimdi gelelim Biden’ın yaptığı iyiliğe.

Erdoğan’ın İngilizlere kızması üzerine Türk heyeti Amerikan yetkililere yalvar yakar “Ne olur görüşmeyi Roma’da yapalım, bizim reis Glasgow’a gelmeyecek” demişler.

“Madem isteklerimizi aynen kabul ediyorlar o halde görüşmeyi burada yapalım da aradan çıksın, hem de Erdoğan’a bir faydası olsun” diyerek bu talebi kabul etmiş.

Peki, Biden Roma’da görüşmeyi kabul etmeseydi ne olacaktı, İngiltere’ye gidilmeyecek miydi?

Hadi canım olur mu öyle şey.

Tıpış tıpış gideceklerdi.

Bu iktidar için Amerikalılarla iyi geçinmekten daha önemli bir şey var mı?

NOT: Roma görüşmesi kaç yıldır ısrarla söylediğim “Amerika, NATO ve AB Erdoğan’ın arkasında. İktidardan gitmesini asla istemiyorlar. Çünkü en iyi anlaştıkları gibi istedikleri her şeyi yaptırabiliyorlar” tezini bir kere daha doğrulamış oldu.

ŞAŞIRDIM

Bu lafların ne manaya geldiğini anlayamadım

Kamuoyuna güçlü biçimde yansımasa bile Rusya ile aramızda ciddi bir sorun var.

Ukrayna ile Kırım konusunda arası çok gergin Rusya’nın.

Donbas bölgesinde Rusya’nın desteklediği grupların Ukrayna askerlerine ateş açması üzerine havalanan SİHA’lar bazı mevzileri vurdu.

Bu saldırıda kullanılan SİHA’ların Türkiye tarafından satılmış olması Rusya’yı öfkelendirdi ve Türkiye’ye “Ukrayna’da SİHA’larının kullanılmasına izin veremezsin” dedi.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu; önce haklı olarak, “Bir ülke, bizden, başka bir ülkeden almışsa o silah daha fazla Türk ya da Rus ya da Ukrayna silahı olarak anılamaz. Bir devlet bizden bunu satın alıyorsa, o daha fazla Türk ürünü değildir. Belki Türkiye’de üretilmiş olabilir ama Ukrayna’ya ait. Türkiye bununla suçlanamaz” dedi.

Ancak daha sonra söyledikleri çok garip geldi bana.

Çünkü Çavuşoğlu ardından bir de şunu söyledi: “Biz asla Rusya’yı suçlamıyoruz. Ukrayna da bizim adımızı kullanmayı bırakmalı.”

İyi de Ukrayna bu SİHA’ları kullanırken ne diyor?

Madem SİHA’ları sattık ve bu nedenle suçlanamayız, Ukrayna’ya niye “Bizim adımızı kullanmayı bırak” deniyor?

Anlayan beri gelsin.

KOMİK

Sanki Erdoğan, HDP desteği olmadan seçim kazanıyor da!

Tezkerede CHP hayır oyu kullanınca saray medyası ve AKP yöneticileri o bildik propagandayı yine tekrarlamaya başladı.

İddialar şöyle;

CHP, tezkere oylamasında HDP’nin kuyruğuna katıldı.

HDP dayattı, CHP tezkereye hayır dedi.

CHP, seçimi HDP olmadan kazanamayacağını biliyor; bu nedenle HDP’den kopamıyor.

CHP tezkerede ya da başka konuda HDP’nin kuyruğuna takıldı mı, orası mümkün değil de, cumhurbaşkanlığı seçiminde elbette HDP’nin desteğine muhtaç.

Ama buna muhtaç olan sadece CHP veya muhalefet bloku değil.

Rakamlar ortada.

Erdoğan da HDP desteği olmadan seçimi kazanamıyor.

Hatta öyle ki HDP seçmeni hiç oy kullanmasa muhalefet kazanabiliyor ama AKP’nin kazanması mümkün değil.

Böyle bir ortamda CHP’yi veya muhalefeti “HDP kuyrukçuluğu” ile suçlamak ancak komiklik olur.

Ayrıca eğer bir iş birliği konusunda Erdoğan’ın çok daha aktif olacağını da bilmem hatırlatmaya gerek var mı?

ŞUNU YAZMAK GEREK

Futbol Federasyonu, koronanın bittiğine inanıyor

Maçlar tam kapasite seyirci ile oynanacak.

Türkiye Futbol Federasyonu pandemi nedeniyle geçen sezonun ortasından itibaren statlara kapasitenin yarısı kadar seyirci alınmasına karar vermişti.

Karar öyleydi ve stadın kapasitesinin yarısı kadar seyircinin tribünlere girmesine izin veriliyordu ama seyirci sayısındaki yarı yarıya azaltma oturma düzeninde uygulanamıyordu.

Çünkü içeri toplam seyirci kapasitesinin yarısı kadar seyirci girse bile bunlar güçlü tezahürat yapabilmek için yine dip dibe maç seyrediyordu.

Yani aslında seyirci kapasitenin yarısı olsa bile asıl amaçlanan seyircinin aralıklı oturması mümkün olamıyordu.

Galiba federasyon yönetimi, “Yarı sayıda seyirci alıyoruz ama onlar sanki tam kapasite seyirci varmış gibi yan yana oturuyorlar. Demek ki statlardan hastalık bulaşmıyor. O halde tüm seyirciyi alabiliriz içeri” dediler.

Böyle aymazlıklar sonucu korona yine patlarsa hiç şaşırmak gerek.

https://twitter.com/can_atakli_